Bu hafta belli bir tartışma konumuz yoktu ve sohbet ortamında geçti. Daha bir politikleşebilmek için neler yapabileceğimizi, örgütlenmenin önemini, görünürlüğün önemini, eşcinselliği toplumsal yaşama adapte edebilmenin önemini, hangi sosyal aktivitelerle varoluşumuzu destekleyebileceğimizi, özel günlerde etkinlik yapabilme fırsatlarını kaçırmamamız gerektiğini, toplumsal cinsiyetin cinsel kimlikler üzerindeki etkisini, bilinçlenmek için önce LGBTİ'lik konusundaki bilgi eksikliğimizi nasıl giderebileceğimizi, toplumsal kabul edilişte ailenin önemini, homofobinin sebeplerini, LGBTİ'lerin lokalleşmesinin sakıncalarını, LGBTİ'leri toplumsal yaşamdan soyutlayan, zorlu yaşam koşullarına iten ve içselleştirilmiş homofobiye sebep olan dış faktörleri, hak mücadelesinde basamak basamak ilerlemek yerine bazen iki basamak birden de çıkılabileceğini, ömümüzdeki günlerde gerçekleştirmeyi düşündüğümüz Anti Homofobi günleri ve Onur yürüyüşünü, bilinçlenmenin önemini, toplumun homofobisinin bilgisizliğe dayalı da olduğunu, yapacağımız her etkinliğin bizi gelecek günlerdeki etkinlikler için daha da cesaretlendirebileceğini ve önümüzdeki günlere mücadele konusunda çok önemli bir yatırım olduğunu, buluşmalarımızı sosyo kültürel unsurlarla daha katılımlı ve katılımcı hale getirebileceğimizi... konuştuk.
Muğla'da gerçekleştirilen "Yaşayan Kütüphane" etkinliğine katılan arkadaşlarımız, ayaklarının tozuyla toplantımıza yetişip yaşadıkları deneyimleri paylaştılar bizlerle. Orada da anlamışlar ki homofobinin en büyük sebebi, bu konudaki bilgisizlik. Mesela bütün LGBTİ'leri tek tip hayal edip, farklı oluşlarını anlamlandıramıyorlarmış. Yani/örneğin, her eşcinselden transseksüellik bekliyorlarmış veya her eşcinsel neden feminen olmuyormuş, gibi...
Bizleri toplantılarımızda yalnız bırakmayan; teşekkürler koşulsuz sevgi insanları, teşekkürler LGBTİ dostları, teşekkürler gökkuşağının renklerini yüreklerinde barındıran özgürlük kahramanları...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder