9 Mayıs 2015 Cumartesi

Eczacıbaşı'nın tarihi yarı final maçı


Dünya Kulüpler Şampiyonası'nda Eczacıbaşı ile Volero Zürih arasında tarihi bir yarı final maçı izledik. Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde yaptığımız iki karşılaşmanın ilkinde 3-2 yenilip, ikinci maçta altın setle geçtiğimiz Volero Zürih, aynı kabusu neredeyse yeniden yaşatıyordu. 2-0 öndeyken, Volero Zürih birden farklı bir kimliğe bürünüp, Eczacıbaşı'na kök söktürdü. 4. sette iki sayı farkına 9 kez(yanılmıyorsam) set ve maç sayısı atarak ancak 32-30'da ulaşabildi Eczacıbaşı. Volero Zürih de yanılmıyorsam iki kere veya üç kere kullandı set sayısını.

4. seti de alabilirdi aslında Volero Zürih. Caprara bugün de hangi akla hizmetse, sakat sakat De La Cruz'u iki kere soktu oyuna ve işin gidişatını daha da kötüleştirdi. Gözde oynamaya devam etseydi, belki seti kaybetme noktasına gelmeyecektik. Ama Caprara, Volero Zürih 23-22 öndeyken, blok yükseltmek amacıyla Büşra'yı oyuna sokarak setin uzamasını da sağladı. Heyecanla kazanılan bir galibiyet çok keyifli ama sonuçta işin ucunda şampiyonluktan düşmek de var.

Gözde gene takımın starıydı ama topu öldüremediği anlar da vardı. Dün daha iyiyidi sanırım ama noktayı koyması gerektiği anlarda işini layığıyla yaptı. Maya gene kurtarıcıydı yaptığı iki hataya rağmen. Fürst de iyiyidi, Dilara gene devasaydı... Size bir şey söyleyeyim mi... Bana göre Dilara Bağcı gelmiş geçmiş en iyi liberomuz olacak. Asuman da iyi yönetti takımı pasör olarak. Neslihan gene plaseleriyle profesörlüğünü göstererek, aklın fiziksel güçten daha önemli olduğunu ispat etti.

Veee... Larson.... Kocamaaann bir parantez açmak gerekiyor bu kadına. Bana göre biyonik bir kadın o. En sıkıştığımız anlarda, en zorda kaldığımız zamanlarda hep o devreye girdi, servisleriyle, samaçlarıyla... Ben bu sayıyı almak istiyorum" diyorsa, o sayıyı getirecek vuruşu yapıyor ve alıyor. Geçen yıl dünyanın en iyi voleybolcusu seçilmşti Larson; bence de fazlasıyla hak ediyor. Çok serin kanlı, çok özgüvenli, çok akıllı, çok güçlü, kısaca çok profesyonel... Ben onun kadar profesyonel bir voleybolcu ömrüm hayatımda görmedim diyebilirim... Kim'i sevdim, Osmokrovic'i sevdim, Sokolava'yı sevdim, Tom Logan'ı sevdim, Centoni'yi sevdim, Esra Gümüş'ü sevdim ama Larson'u da bir başka sevdim...

Aynı durumu bu maçta da yaşadığımız gibi bir konuya daha değinmek istiyorum. Kadın voleybolu diye bir şey var gerçekten. Yani bir maçı çok iyi götüren taraf birden tökezleyebiliyor veya çok kötü giden bir takım 2-0'dan maçı bile alabiliyor. Yani verilen setler tesadüf olsa, 2-0'dan 3-2 galibiyet anlaşılabilir ama bugünkü maçta olduğu gibi, kötü giden bir takımın birden iyileşmesi çok ilginç gerçekten. Yani ilk iki setteki Volero Zürih'le sonraki iki setteki Volero Zürih arasında hiç alaka yoktu. Hatalarla takımı ilk sette yatıran Rabadzhieva bile hata yapmaz hale gelmiş, servisleri ve samaçlarıyla devleşmişti..

Reykhulik noktası vardı bir de.. Kadın hiçbir şekilde durdurulamadı. Üstelik aynı noktadan, aynı şekilde vuruyordu ama durdurulamıyordu. Sonunda Larson aynı noktadan dur diyerek, maça noktayı koydu ama... Fenerbahçe ve Vakıfbank'tan sonra Eczacıbaşı'nın da Dünya Kulüpler Kupasını ülkemize getirmesini çok istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder