7 Mart 2015 Cumartesi

Homo-transfobiğİZ velhasıl!


Denizlili LGBTİ'ler ve dostları olarak bu haftaki buluşmamızı da gerçekleştirdik. 45 kişilik bir katılım oldu. Gene ünivesitenin değişik blümlerinden katılan öğrenciler vardı Felsefe, Gıda, Fizik Tedavi, Tıp, Mühendislik, Spor, İktisat, Müzik, sağlık gibi... Yalnız bu sefer üniversiteden katılan arkadaşlarımız arasında bayağı eşcinsel olan da vardı. Çalışan eşcinseller ve transsekseüller, diğerleri bölümünde değerlendirebileceğim LGBTİ'ler ve iki transseksüel annesi ve heteroseksüel dostlarımız da vardı. Gene herkesin cinsel kimliklere yabancı kalmamaları için cinsel kimliklerin okunmasıyla başladı toplantımız ve arkasından katılımcılar kısaca kendilerini tanıttılar. Katılımcılarla soru cevap şeklinde bir sohbet ortamında geçti gecemiz. İnsanların beyninde hala eşcinselliğin, transseksüelliğin çevresel olduğuna dair yaygın bir yargı olduğunu gördük.

Trans annelermizden birisi, "Kimliğinden dolayı utanmayacaksın. Bizler de bilmiyorduk neyin ne olduğunu ve yaşadık, öğrendik. LGBTİ'ler önce kendilerini bilecekler. Kendilerini kabul etmedikleir için ikilemde kalıyorlar. Kendilerine teşhis koyamıyorlar. Ben de bilemezdim ama başıma gelince, çocuğum transseksüel olunca bildim, öğrendim..." dedi.

Üniversitede okuyan İzmir'li bir heteroseksüel arkadaşımız, transseksüellere dair önceki bakış açısını ve bir psikoloğun bu konudaki düşüncelerini paylaştrı bizimle. Transseksüellere işçi gözüyle bakıyormuş ve sokakta karşılaşınca onların kendine saldıracaklarından korkuyormuş. Bu konuyla ilgili olarak bir psikologla konuşmuş ve psikolog ona, transseksüelliğin ileri boyutta bir hastalık olduğunu anlatmış ama tedavi edilebilirmiş, atlatılabilirmiş... Transseksüelliğin çevresel mi, genetiksel mi olduğunu sordu bu arkadaşımız.

Bir üniversite öğrencisi HIV ve AIDS arasındaki farkı sordu. Ben AIDS'in toplumda eşcinsel hastalığı olarak bilindiğine dair bir önyargı olduğunu hatırlatma gereği duydum.

Bu haftaki konumuz olan homofobi ile Onur Yürüyüşü konusu birlikte işlendi. Çünkü Onur Yürüyüşü'ne karşı çıkan arkadaşlarımız, LGBTİ'lerin toplumsal cinsiyete uygun giyinmedikleri ve davranmadıkları için bizleri temsil edemeyeceğini ve o yüzden Onur Yürüyüşü'nün anlamsız olduğunu söylediler. Çünkü gündelik yaşamı temsil etmiyormuş o tarz bir ifade ve yanlış anlaşılmamıza sebep oluyormuş. Bizler de açıkladık... Onur Yürüyüşlerinin farkındalık yaratmak adına bir etkinlik olduğunu. Onlar da toplumun kabul edeceği temsiliyette bir etkinlik olması gerektiğini savundular.

Onur Yürüyüşleri neden yapılıyor? Eşcinseller, transeksüeller kabul edilselerdi böyle bir etkinliğe ihtiyaç ne kadar duyulurdu? Biz yakın çevremizde kendi kimliklerimizle onurlu bir şekilde yürüyebiliyor muyuz? Peki LGBTİ'ler nasıl tepki gösterecekler LGBTİ karşıtlığına? Heteroseksizmin dayattığı şekilde "siyah ve gri" şeklinde mi? Bu ne derece bir kabul edilebilirlik sağlar? Bizim amacımız yarım yamalak mı yaşamak? Heteroseksistçe yaşamak ne derecede tatmin eder bizi? BUNA, BU KADARINA RAZI OLMAK İÇSELLEŞTİRİLMİŞ BİR HOMOFOBİDİR, TRANSFOBİDİR. Geleneksel eşcinsellik ve transseksüellik ne kadar özgür ve eşit olabilir? En başta muhafazakar bir LGBTİ'lik mümkün müdür? Yani LGBTİ'ler, heteroseksizmin öğrettiği veya dayattığı şekilde bir LGBTİ'lik yaşarlarsa, bu ne derece bir yaşamdır. Heteroseksistçe davranarak aslında kendi kendimize karşıtılık yapıyoruz. Gerçekten arkadaşlarımız içselleştirilmiş eşcinselliği hala direkt bir şekilde eşcinselliğe karşıtlık olarak algılıyorlar. Oysa insanaların kimliklerini istedikleri şekilde gerçekleştirememeleri de bir homofobidir. "Bu şekilde eşcinsellik (yani ahlakçılığa ters şekilde) topluma aykırı, burası Türkiye!" demek, homofobinin net bir ifadesidir. Yani sunulan gerekçeler ahlakçı sistemin bir ifadesi. Konuşmamaın en başında söyledim ama bazı ifadelerim göz ardı ediliyor ve arada hep hatırlatmak zorunda kalıyorum. LGBTİ'lerin açılamamalarının arkasında tabiki de toplumsal bir homo-transfobide var ama tek sebep bu mudur? Açılmayı savunurken, çevresel ve psikolojik koşulların gözardı edilmemesi gerektiğinin bilincindeyim ve bunu savunuyorum ama hatırlatmama rağmen, insanlar yaralarına-homofobilerine dokunduğun zaman gocunuyorlar ve bu konudaki düşüncelerimi bilmedikleri veya ihmal ettikleri için, koşulları gözardı ederek açılın dediğimi düşünüyorlar; eşcinsellikten öldüresiye nefret eden birine açılmanın ne önemi olabilir ki kendini riske atmaktan başka? Herkesin kafasında, toplumsal bazda eşcinsel karşıtlığına ve bunun değiştirilemeyeceğine dair bir düşünce var ve sanki baştan pes etmiş gibiler. Bir şeyleri tecrübe etmeden daha en baştan kararlarını veriyorlar. Belki de inandıkları şekildedir çevrelerinin eşcinselliğe, transseksüelliğe bakış açısı ama kabul edileceklerine dair açık kapı bırakmıyorlar hiç. Ayrıca açılmak istemeyen açılmaz, gizli yaşamak isteyen gizli yaşar ama olması gereken bu mudur? Böyle düşünülürse ne değişebilir ki? Buluşmamızın anlamı bile olmaz. Kendi içimizdeki homofobiyi aşmak için de bir süreç gerekiyor, hatta mücadelemiz buradan başlamalı... Ben bunları anlatıyorum... Ve eşcinselliğe, transseksüelliğe ters gelen bir şey de yok anlattıklarımda ama bunu "ben" söyleyince tepkiyle karşılanıyor. Hadi diyelim ki LGBTİ'lerin çevrelerine karşı kapalılığı içselleştirilmiş değil de çevrenin homo-transfobisi olsun; bu gerçekten açılmamak için yeterli bir sebep mi? Aslında Onur Yürüyüşü karşıtlığından "açılım"a kadar her şey içselleştirilmiş homofobiyle alakalı. Yaşanmışlığa dayalı da değil kapalılığı savunmaları; sadece kendi kafalarında oluşmuş bir şey. AÇILDIN DA MI BİLİYORSUN? Tahmin etmek açılmamak için yeterli bir sebep mi? Burası Türkiye, burası DENİZLİ... Benim savunularıma dayanağım yaşanmışlığa dair tecrübelerim. Benim ekonomik bağımsızlığım veya can güvenliğim diğer eşcinsellerden iyi değil, hatta daha kötüydü ama çalışma hayatımdan sosyal hayatın diğer bölümlerine kadar açık eşcinseldim. Ben de homofobiye, hatta feci bir şekilde şiddetine maruz kaldım, sözlü homofobiyi kaale bile almıyorum ama "açık" oldum. VE KAYBETMEDİM, KAZANDIM. ÇÜNKÜ KENDİM GİBİ YAŞAMA HAKKIM ELLERİMDE. ZATEN ELLERİMDEYDİ; BUNU HAYATA GEÇİRDİM. BEN GİZLİ OLSAYDIM, BUNDAN DAHA İYİ BİR YAŞANTIM ASLA VE ASLA OLMAYACAKTI. ŞU ANDA EN AZINDAN İÇİM RAHAT. Bir de Denizli'yi bana anlatmasın insanlar. Bu şehirde yaşayan, bu şehrin kültürünü bilen benim. Buluşmaya gelen arkadaşlarımızın bir eksikliği var. Bu şehirde yaşayan LGBTİ'lerle paylaşımları yok. Buluşmaya gelen arkadaşlarımız üniversiteli veya üniversite okumuş LGBTİ'ler veya LGBTİ dostları veya yeni jenerasyon LGBTİ'ler ama eğitim seviyesi daha aşağıda 40 yaş üzeri olan olan LGBTİ'lerin içinde bulundukları kültürde varoluş şekillerini bilmiyorlar. Sadece genel anlamdaki varsayımlara göre düşünce üretiyorlar ve o da ne yazık ki homofobiye dair. Evet bir eksiklik 90'lardan günümüze açık veya gizli olarak kendilerini gerçekleştiren LGBTİ'lerin buluşmalarımıza katılmamaları ama onların katılmamalarını da bir sorgulamak gerekiyor. Acaba ihtiyaç mı hissetmiyorlar, yoksa kendilerine yer bulamayacaklarına, kucak açılamayacağına mı inanıyorlar, vesaire ama LGBTİ mücadelesinin akademik bazda olması, onların sadece kendi dünyalarında varoluşlarını sürdürmelerine de sebep oluyor. Belki de LGBTİ'lerin kendi aralarındaki en büyük ayrımcılık sınıfsal. Bilmiyorlar ki eğitimliler; toplumun LGBTİ'lere bakış açısının hayatın içindeki LGBTİ'lere göre de olduğunu. EVET BURASI DENİZLİ..! KONU DENİZLİ'DE DEĞİL ASLINDA, ANLATMAK İSTEDİĞİM HOMOFOBİNİN DIŞARIYLA BERABER KENDİ İÇİMİZDE DE OLDUĞU, YAŞANILAN ORTAMIN BAHANE DE OLABİLECEĞİ... Bayılıyoruz kendi içimizdeki bir şeyleri, bir şeylere yüklemeye. Türkiye'nin LGBTİ'lere genel bakış açısı illaki de her bölgedeki LGBTİ'lere sirayet ediyor ama uygulamada bölgesel farklılıklar arzediyor geçmişten günümüze gelen kültürel farklılıklara göre. HER KÜLTÜRÜN AZ DA OLSA LGBTİ'LERE BAKIŞ AÇISINDA FARKLIKLAR VARDIR. EŞCİNBSEL VE TRANSSEKSÜEL KARŞITLIĞI OLABİLİR, İYİLEŞTİRME-TEDAVİ ETME DENEMELERİ OLABİLİR AMA SONUÇTA, ENİNDE SONUNDA KABUL EDİLİYOR MU ÇOCUKLARIN FARKLI KİMLİKLERİ; BEN ONA BAKARIM. ANLATMAK İSTEDİĞİM DE BU; DENEMEDEN, BİLMEDEN TOPLUMUN HOMOFOBİSİNE, TRANSFOBİSİNE LGBTİ'LER KARAR VERİYOR. Bir de gerçekten LGBTİ'lere eşitlik ve özgürlük istiyorum, başka bir şey istemiyorum ki. Açılım, görünür olun, kabul edilin, özgür olun dememin neresi kötü. Ekonomik bağımsızlığınızı veya can güvenliğizi riske ederek yapın bunları da demiyorum... EEE, SORUN NE? ÇEVRENİN HOMO-TRANSFOBİSİNİ PEKİŞTİREN LGBTİ'LERN GEREKÇE OLARAK DÜŞÜNDÜKLERİ BAHANALER ASLINDA.

Şimdi söyleyeceklerimi kendimi ayrı tutarak LGBTi'lere bir eleştiri olarak görmeyin. Ben de LGBTİ'nin bir parçasıyım ve LGBTİ'lere genel olarak özgürlük ve eşitlik gelmediği sürece benim de, hiçbir LGBTİ'nin de özgür ve eşit olamayacağı için, bunu bir öz eleştiri olarak algılayın. Mesela bugünkü buluşmamızdaki sohbetlere şöyle kuşbakışı bakınca... Yıl 1940 veya daha geri dönemler... Dinin ve geleneksel kültürün hakim olduğu yıllar. Gerçi aynı da... Ve eşcinseller var, eşcinsellik var, LGBTİ'ler var ama eşcinsellik ve transseksüelliğe normal gözüyle bakılmıyor; bakılsa da ne seviyede, ne samimiyette bakılıyor? LGBTİ'ler kendilerini gerçekleştirdikleri veya gerçekleştirmeleri kaçınılmaz olduğu için, bu gerçekliği inkar edemiyorlar ama can-ı gönülden de kabul edmiyorlar kimliklerini. Tekrar dünyaya gelsem gene eşcinsel olurdum diyenlerin ve bu söylemede bulunma seviyesine gelinmesinin sebebi bile, bu gerçeğin artık değiştirilemeyeceğinin bilinmesinden. ÇOK MARUZ GÖRÜN AMA, LGBTİ'LER , LGBİTİ'LİĞİN ÇOK NORMAL KARŞILANDIĞI BİR DÜNYADA ÖZGÜR VE EŞİT BİR ŞEKİLDE YAŞAMAK İSTİYORLAR MI? EN YAKINLARINA KARŞI KİMLİKLEriNİN ARKASINDA DURABİLECEKLER Mİ BÜTÜN HAKLAR VERİLSE BİLE? İŞTE BEN HOMOFOBİNİN SEVİYESİNİ ANCAK BU DURUMDA ÖLÇEBİLİRİM. Hep bir gerekçe var açık olmamalarının arkasında. E OZAMAN SİZ LGBTİ OLMASAYDINIZ, AHLAKÇI BİRER HETEROSEKSÜEL OLACAKTINIZ. Bazı uç saydığınız LGBTİ'lerin tarzlarını eleştiryorsanız; o zaman önce LGBTİ'liğinize bakacaksınız ve LGBTİ'liğin geleneskel ahlakçı yapıya uymadığı noktasından yakacaksınız, tüttüreceksiniz! LGBTİ'lerin tarzları ahlakçılığa uymuyorsa, ahlakçı topluma göre LGBTİ'lik ahlaksızlık zaten. LGBTİ'lik olmasaydı, kabul etmediğiniz tarzı da olmazdı. LGBTİ'ler var ama heteroseksizme göre varolmalı diyorsanız, bu homofobidir ve BİZİ HİÇBİR YERE GÖTÜRMEZ. Artık homofobinin sadece eşcinsellik karşıtlığı olmadığını öğrenmemiz gerek. Bizim kendimizle TAM anlamıyla barışamamız da bir homofobidir ve toplumun homofobisini pekiştirmektedir bu.

Pamukkale Üniversitesindeki arkadaşlarımızın başına gelen bir olayı da paylaşmak istiyorum. Vahdet gazetesi "Üniversitede Rezalet" başlığı altında bir haber yayınlamış. Bu haberde, cinsel özgürlük yönlendirmesiyle dejenerasyon için eşcinseller günü kutlandığı, yozlaştırma amacıyla Tıp Bayramı'nda içki ve prezervatrif dağıtılarak partiler düzenleneceği iddia edilmiş. İşin gerçeğiyse, farkındalık yaratmak adına 10 Nisan'da pembe giyildiği ve 17 Mart'da da AIDS'e dikkat çekmek amacıyla sponsor firmanın prezervatiflerinin dağıtılmasıymış. Rektörlük öğrencilere soruşturma açmış eşcinselliğe yönlendirme ve alkollü parti gibi gerekçelerle. Oysa ortada yalan ve yanlış bir haber söz konusu, hedef gösterme söz konusu, nefret söz konusu, karalama söz konusu... Tabi bu arada Üniversite'de yapacağımız "Benim Çocuğum" belgeselinin gösterimi ve bu gösterimle ilgili etkinlik de iptal edilmiş.

Kişisel ilavelerde bulunmak istiyorum genel anlamda eşcinsellik çerçevesinde. Zannediyorlar ki içinde yaşadığımız sosyal yaşamı gözardı ediyorum. Aslında herkesin özgürlük anlayışının ve hızının farklı seviyelerde olduğunun da farkındayım. Eğer hata ise hata ama ben özgürlük ve eşitliğe içinde yaşanılan kültür seviyesinden bakmıyorum, bakamam, bakmayacağım da... Bu bazılarının hayatlarını feda etmesi demektir. Bu hayatı geriden yaşamaya çalışarak yaşayamamaktır ve bunun böyle olmasına sebep olmaya kimsenin hakkı yoktur. Çok özür dilerim ama içinde yaşadığımız coğrafyada ne LGBTİ'lerin genelinde tam anlamıyla eşit ve özgür bir LGBTİ'lik anlayışı var, ne de LGBTİ'lere eşitlik ve özgürlük vaad eden siyaset dünyası. Bizler ancak karşılıklı kazanımlar için biraraya gelebiliriz. Yoksa eşcinsellik ve transseksüellik karşıtı bir zihniyetin vereceği özgürlük ve eşitlik de "o kadar" olur. İşbirliği kesinlikle olmalı ama samimiyet ve de inandırıcılık da gerektiriyor. Ama denemekten de vazgeçmemeliyiz. Yalnız bir gerçek var; eşitlik ve özgürlüğünün anlamının layığıyla bilinmemesi çok kötü.

Not: Kişisel değerlendirmelerde bulunuyorum; çünkü şu kadar kişi katıldı, şunlar söylendi diye iki cümlelik bir kayıt tutmanın bir manası yok. Buluşmalardaki ifade şeklim de sert bulunabilir ama susmak ve sadece alttan alınarak yapılan sohbetler istemiyorum. Sohbetlerimiz "siz nasılsınız, daha daha nasılsınız tarzında akraba ziyaretlerinin sınırlarını aşmalı. Katılımcılara tavsiyem; lütfen LGBTİ dünyasını bizi doğru anlatan Kaos GL gibi internet sitelerinden takip edin ve LGBTİ dosyalarınızı güncelleyin. LGBTİ'yiz ama hayata bakış açımız heteroseksistçe, geleneksel ve ahlakçı... Homofobik değiliz diyoruz ama fotoğraf çekilirken bile bazen kamera karşısına geçen 10 kişi olamıyoruz.

Düşününce aklıma ilave edebileceğim notlar geliyor toplantıdan. LGBTİ'ler zannediyor ki, geçmiş yıllara oranla LGBTİ karşıtlığının daha az olmasının sebebi, toplumların genel anlamda modernleşmesiyle alakalı. Bilmiyorlar ki 90'lardan önce eşcinselliğin tıp terimiyle hastalık babında tanımının bile homoseksüellik olduğunu, gelinen noktanın 90'lı yıllarda başlayan mücadelenin bir sonucu olduğunu... Toplumumuzun eşcinselliğe, transseksüelliğe bakış açısı yumuşadı, biz de bir nebze olsun görünür olmaya başladık gibi bir yanılsama var. Geldiğimiz nokta hiç de öyle emeksiz değil ARKADAŞLAR! Ben 20 sene önce hazırlanan zeminin üzerine bir şeyler konulması taraftarıyken, arkadaşlarımız hala sıfırdan başla düşüncesinde...

Araya sıkıştırılması gereken sonradan ilave düşünceler...

Eşcinselllerin üsturuplu olmazlarsa hiç kabul edilmeyeceklerine dair kaygı da ne kadar ahlakçılık olarak görülse de aslında o da bir homofobi ahlakçılık üzerinden zuhur eden.

Homofobi yüzünden önyargılı düşünüleceğine ve konuşılacağına LGBTİ dünyasına inilmiş olunsaydı, hiç de düşünüldüğü gibi olmadığı, korkulması gerekmediği, korkunun gerçekten içimizde de olduğu anlaşılırdı. Çünkü görmediğimiz veya görmezlikten geldiğimiz dünya, hayatın eşcinseller tarafından da yönlendirilmeye müsait olduğunun ipuçlarını verdiği gibi, bizim lüzumsuz korkularımızın zemin hazırladığı ne kadar ikiyüzlü bir dünyada yaşadığımızı da gösteriyor. İç dünyamızdaki yaşanılan eşcinselliğe dair gerçeklerin üstünün kapalı kalmasını, sadece hetero sosyal yaşamın elimizi kolumuz bağlamasına bağlayabilir miyiz; yoksa heteroseksizme rağmen içimizde sevgiye, hoşgörüye, kabule dair bir şeylerin olduğunu da mı gösteriyor bu kapalılık? Ne yazık ki "biz" hayatı denemediğimiz gibi, denenmişlikleri veya denenmeye müsaitlikleri de görmüyor ve görmezlikten geliyoruz. Bu ülkede eşcinseller, transseksüeller nerde? Sadece görünenden ibaret üç-beş sap mı? Büyük çoğunluğu kendisini heteroseksizmin pençelerinden kurtaramasalar da bir şekilde kendilerini gerçekleştirmenin, kabul ettirmenin yolunu bulmuşlar. Bu kültür, özellikle benim içinde yaşadığım kültür eşcinsellere, transseksüellere müsamaha gösterildiğinin örnekleriyle dolu. Varolan gerçekler ne kadar bastırılabilir, ne kadar görmezlikten gelinebilir? Eşcinsel yaşamlarla heteroseksüel yaşamlar birbirine geçmiş ve kabul edilmiş durumda görmediğimiz dünyada. Kocalarının eşcinsel olduğunu bilen ve eşcinselliğini yaşamasına izin veren kadınlar, babalarının eşcinsel ve transseksüelliklerini kabul eden çocuklar, çocuklarının eşcinselliklerini artık gündem dışına bırakan anneler-babalar, trans çocuklarına koruyan ve onlara güzel bir gelecek hazırlamak için canla başla çalışan anne-babalar... Buluşmalarımıza belli bir yaşın üzerindeki LGBTİ'lerin gelmeme sebepleirnden birisi de kendilerine bir şekilde bir yol çimelerinden. Artık ailelerinin, anne-babalarının, eşlerinin, çocuklarının bildiği ve içinde seks işçliğinin bile barındığı bir LGBTİ yaşam sürüyorlar.

LGBTİ buluşmalarımızda hak mücadelesiyle alakası olmayan çok yüzeysel bakış açısına dayalı suni homofobinin çok bariz hissedildiği sohbetler yapılıyor ve bu çok katılımlı buluşmaları verimli hale getiremiyoruz. Yalnız bu buluşmalardan şikayetçi olduğum anlamına gelmesin. Çünkü biz LGBTİ'lerin vermesi gerektiği şu anki mücadele ne yazık ki kendileri. 80 milyonluk ülkede bu konuda çok daha iyi noktada olunamamasının sebebi de, aktivist ruha destek verecek LGBTİ ruhunun oluşamaması. E bunun için çabalayacağız öyleyse.

LGBTİ'lerde de doğala, tam anlamıyla eşitlik ve özgürlüğe karşıtlık var heteroseksist dünyanın homofobisine en güzel fırsatı veren. "Hayır efendim bu homofobi değil, hayır efendim bu heteroseksizme dair değil, hayır efendim o öyle olamaz alışılageldik bir kalıp var doğru olduğu tescillenmiş..!" Hep bir tepkisellik var kendilerine dokunan şeylere karşı... VE EN ÖNEMLİSİ DAYANAKLARI HEP HETEROSEKSİZMSEL! İçinde yaşadığımız sistemi şekillendirmek yerine, içinde yaşadığımız sistemi ürkütmemeye çalışıyorlar. NİYE BEN ONLARA-ÇOĞUNLUĞA-HETEROSEKSİST YAPIYA UYAYIM Kİ BEN SONUNA KADAR DOĞAL VE HAKLIYKEN, BENİM DOĞUŞTAN GETİRDİĞİM İNSANLIK HAKLARIM VARKEN; OLAYA NİYE BURDAN BAKMIYOR Kİ LGBTİ'LER? BENİM KİMLİĞİMİN NE UTANILACAK BİR TARAFI VAR, NE DE İTİRAZ EDİLECEK. LGBTİ OLSAK DA AHLAKÇI OLALIM, GELENEKSEL OLALIM, HATTA CİNSYETÇİ OLALIM..! OLDU! Neyin beklemesi bu? Bugün karar veririsin, ertesi gün kendinle barışırsın, daha ertesi gün herkesi barışa davet edersin, sonra kendi doğanı toplumsal yaşama sokarsın. Eğer rahatsız oluyorsa toplum senden, kendisi çözsün sorununu. Sen diret, arkasında dur kimliğinin. DENE BAKALIM! Artık bu çevresel ve psikolojik koşullar da bahane bence 21. yüzyılda. Ben yapabiliyorsam, sen de bir dene! Homofobik bir dünyada yaşıyor olabiliriz, homofobi olabilir ama ben de varım. Üstelik BEN (EŞCİNSEL OLARAK) HOMOFOBİ GİBİ HASTALIK DEĞİL, GERÇEK VE HOMOFOBİDEN DAHA GÜÇLÜYÜM. Karar LGBTİ'LERİN!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder