4 Şubat 2015 Çarşamba

Jelatinli beyinler!


Sinem Kobal, kitaplarını fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşınca, bazı kitapların jelatininin açılmamasının takipçileri tarafından farkedilmesinden dolayı alay konusu olmuş. Aman ne komik! Ne var yani açılmadıysa; belki daha onları okumaya sıra gelmemiştir. Peki bu insanlar benim arşiv odamı görünce ne yapacaklar; sanırım müzik market zannedecekler. Çünkü ben tozlanmasın ve nemlenmesin diye CD, kaset, kitap, dergi, kupür gibi arşiv malzemelerimi jelatinleyip de saklıyorum. İnsanlar zannedebilir böyle durumlarda alınan CD ve kitap veya diğer malzemelerin göstermelik olarak alındığını ama hiç alakası yok. Mesela ben parmak izine bile tahammül edemem CD'lerde. Kitaplarda tozlanmaya, kırışıklığa tahammül edemem. Ben kitaplarımı, kapaklarında parmak izi oluşmasın diye ciltleyip de okurum. Tabi bir çoğuna bu delilik gelecektir. Bilimsel olarak da obsesiflik olarak tanınlanıyor ama hiçbirine katılmıyoum. Sadece düzen, disiplin ve mükemmelliyetçilikle alakalı bu yaptıklarım. Çünkü ben okuduğum ve dinlediğim şeylere değer veririm. Bu gün okuyup ve dinleyip çöpe atan veya oraya-buraya saçan-dağıtan biri değilim. Bu tür ürünler ömür boyu muhafaza edilmeli, hattta gelecek kuşaklara bırakılmalı. Okuduğum yüzlerce kitabı kütüphaneye bağışlamışlığım da var ama benim için özel olanları muhafazalı bir şekilde koruyorum. Ayrıca Sinem Kobal'ın jelatinli kitaplarını eleştirenler bırakın kitap okumayı, para verip kitap alıyorlar mı, daha ötesi kitapçının yolunu biliyorlar mı acaba? Şimdi Sinem Kobal'ı küçük düşürdüklerini mi sanıyor bu kişiler? Uğraşacak işi-gücü olmayanların kötü niyetinden başka bir şey değil bu durum. Hadi Sinem Kobal kitap okumuyor, göstermelik amaçlı kitap alıp sosyal medyada paylaştı diyelim, paylaştığına göre öyle bir durum da olablir ama insanlar göre göre bu jelatini mi görüyor. Bana deseler ki, "Sinem Kobal'ın paylaştığı kitaplar hakkında ne düşünüyorsun?" diye, ben o kitapların hangi kitap olduğuna, Sinem Kobal'ın hangi yazarları okuduğuna bakarım. Jelatini farketsem bile zerre kadar aklımı meşgul etmez "bu kitaplar niye jelatinli?" diye. Demek ki bu eleştiriyi yapnlar hayatlarında hiç kitap okumamış ki, jelatinli kitabın asla okunmadığını veya okunmayacağını düşünüyor. Yani jelatinli olan kitap değil beyinler! Daha önce Türkye'de kişi başına okunan kitap sayısı ile ilgli çok haber yapıldı ve genellikle Japonlarla kıyaslama yapıldı. Mesela Japonya'da kişi başına yılda okunan kitap sayısı 25 iken, Türkiye'de bırakın bir kitabı, sayfa düşüyormuş. Ancak 10 yıla 1 kitap düşüyormuş kişi başına. O da okuyanların payından okumayanların payına düşen. Okumayan, hayatı boyunca kitap okumuyor. Dijital çağda internet denilen bir şey var ama internet de sadece eğlence amaçlı kullanılıyor, okumak veya yazmak için değil. Yani başkalarının kitaplarının jelatininden önce kendimize bakmakta fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder