7 Aralık 2014 Pazar

Homofobiye inat yaşamak lazım

İngiltere'de eşcinsel bir doktor, bir doktor!, annesi "git tedavi ol!" dediği için intihar etmiş. Çok öfkeleniyorum böyle haberleri okuyunca. Sadece homofobiklere değil, intihar edenlere de. Yaa, birileri sana karşı diye intihar eder mi insan? Hayatta bir çok karşıtlıklar var, bir çok dışlandığımız, ayrımcılığa maruz kaldığımız taraflarımız var; niye homofobiyle karşılaşınca intihar ediyoruz? Tamam, heteroseksist dünyada en karşı olunan şey eşcinsellik ama sen de bu konuda biraz daha fazla mücadele edeceksin; edemiyorsan mücadele etme yollarını öğreneceksin; dayanma gücün az ise, sen, güçlü olanlardan biraz daha fazla çaba sarf edeceksin. Haa, "Ben o kadar zahmete gelemem, hoşçakalın!" diyorsan, yapılacak bir şey yok!  Tamam, herkesin birbiriyle eşit yaşama hakkı var ama doğanın düzenini bozmuş bir kere cinsiyetçiler. Sırf bu dengeyi sağlamak için bile mücadele etmemiz gerekmez mi? Yani sadece kendi huzurumuz için değil, gezegenin huzur için bile hayatta kalıp mücadele etmeliyiz.

Haberin başlığını okur okumaz öfkelenip patladım. Dur bakalım haberi okuyalım. Daha ilk başta içselleşmiş homofobi kendini gösteriyor. Eşcinsel doktor, Müslüman ailesinin kendisini reddedeceği gerekçesiyle eşcinselliğini ailesinden saklıyor. Annesine açıklayınca, annesi "Git tedavi ol!" diyor. O da gidip evin çatısından kendini aşağıya atıyor. 34 yaşındaymış. 13 yıldır bir erkekle birlikte yaşıyormuş. İnsan sırf annesi tedavi ol dediği için intihar eder mi? Yıllardır zaten ailenden ayrı yaşıyormuşsun. Ayrı yaşayacakmışsın da. Ekonomik bağımsızlığını kazanmışsın. Sevgilin de varmış. Yani sana kimse baskı yapamayacak ki. İran'daki gibi idam da etmeyecekler. Tek sorun annenin seni kabul etmemesi mi? Kabul ettir, etmiyorsa da boşver. Bazılarının anneye bağlılığını da anlayabilirim ama senden önceki kuşakların cahilliğinin seni hayata küstürmesini anlayamam. Yani annenin, "Senin kendi hayatın, hayatını istediğin şekilde sürdürebilirsin, eşcinsellik de doğal bir şeydir" demesi mi seni hayata bağlayacaktı? İnsanların hayatı birilerinin düşüncelerine, sözlerine bağlı olamaz, olmamalı da. Yaa, sen hayatını annenle mi yaşayacaksın da annenin düşüncesi bu kadar önemli? Hem niye annelerin dedikleri doğru olsun ve de hayata geçirilsin. Yanlış biliyorlar işte. Eğer anne lezbiyen doğsaydı eşcinselliğe bakış açısı nasıl olacaktı? O da birilerinin karşıtlığına maruz kalmayacak mıydı? Yani bir şeye inanmak için, illa ki o şeyden olmak mı gerekiyor? İnsanlara sadece kendi yapılarının ve öğrendiklerinin doğru olmadığı konusunda hadlerini bildirmeliyiz. Bu hayattan vazgeçecek olanlar, çekip gidecek olanlar doğanın gerçek parçaları değil, doğaya ve gerçeklerine karşıt olanlar olmalıdır.

Eşcinsellik normaldir, gerçektir, doğaldır. Yanlış olan cahil kafalardır, yobaz kafalardır. Tedaviye ihtiyacı olan bu cahil kafalardır. Eğitilmelidirler, gerçeklere karşı ikna olmaları için doktora, terapiye gönderilmelidirler. Hiç anlayamadığım şey de, eşcinsellerin homofobiden bu kadar çok etkilenmeleri. İşte burada eşcinsellerin de kendilerine inanmaları, kendileriyle barışmaları konusunda tedaviye ihtiyaçları var. İnsan kendine inanmazsa, başkalarını kendine nasıl inandırabilir? Yalanlar, bahaneler, kaçışlar bir süre sonra eşcinsel bireyin kendisine iyice küsmesine sebep olacaktır. Dışarıdan geldiğini düşündüğü baskı aslında kendi yarattığı içsel bir korkudur da. İnsanın kendi içindeki korku, dış etkenli korkuyu misli misli büyütür. Homofobiklerin homofobilerinin durduğu zamanlar da vardır hayat gailesiyle ama biz kendimizle barışamazsak, korkumuz sürekli tetikte olur ve dışarıdan küçük bir homofobiyle o korku tetiğine basıveririz işte. Ben şuna inanıyorum; heteroseksist bir dünyada yaşamamızdan dolayı homofobi insanın en başta kendi içindedir; dış etkenler sadece bahanesidir. Homofobi var diye insan kendinden kaçıyorsa, bunun suçlusu en başta insanın kendisidir. Homofobiden kaçın ama kendinizden kaçmayın. 24 saat homofobi yok ya şu hayatta. Var diyorsanız, işte o sizin kendinizle barışamamanız, kendinize olan nefretiniz... İnsan odasına girip başını yastığa koyduğu zaman olsun biter dışarıdaki homofobi. Eğer bitmiyorsa, o sizin de sorununuz.

Çok zorda kalırsanız kandırın çevrenizi ama hayat boyu dışarıya heteroseksüel rolü yaparak kendinizi de kandırmayın. Bunun neticeleri çok ağır sonuçlar doğuruyor çünkü; homofobinin 1 numaralı sebebi, eşcinsellerin kendileriyle yüzleşmemeleri, toplumu da eşcinsellikle yüzleştirmemeleridir. Ve çevreye karşı heteroseksüel rolün ağırlığından daha büyük bir ağırlık var mıdır; içsel veya dışsal her homofobik etkide artçı şiddetin daha da ağırlaştırdığı bir yük...

Her eşcinsel intiharından sonra diyorum; homofobi olmasaydı, intihar eden eşcinsellerin yaşama ihtimali, büyük ihtimal olurdu diye. Ama artık hayatta kalma yollarını öğrenmemiz gerekmez mi eşcinsel hakları mücadelesine başlanıladan beri. İhtimallere bırakmasın artık eşcinseller hayatlarını. Homofobi olmasaydı ben yaşardım, diye bir şey olmamalı. Olaya niye yapıcı bakmıyoruz? Homofobiyi niye biz eşcinselleri güçlendirmek için araç olarak kullanmıyoruz? Eşcinselliğe karşı olanların nefretine karşı ben bu konuda bağışıklık sistemimi güçlendirmeye çalışıyorum mesela. Homofobiye karşı önlemler geliştiriyorum; şiddete karşı önlemler alıyorum, ekonomik olarak birilerine bağımlı olmamayı öğreniyorum, dostlarımı ayrımcılık yapmayanlardan seçiyorum, sosyal anlamda varolurken eşcinsel güvenimi kazanmaya çalışıyorum, homofobiye karşı insanları ikna yöntemlerimi geliştiriyorum, acı tarafları olmasına rağmen gerçeklerle yaşama gücümü arttırıyorum, vesaire, vesaire. Hayat homofobiye rağmen denemeye, direnmeye değer bence.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder