26 Eylül 2014 Cuma

Özgür düşünemeyen bir cinsel kimlik kabul edilse neye yarar

Evet ben çok şeffafım. İçim dışım birdir benim. Varsın o yüzden düzen bozucu olayım, dik kafalı olayım, inatçı olayım. Ne olacaksa da baştan olsun; insanları yarı yolda bırakmaktansa. Ben yanlış bile olsam, düşüncelerimi ifade edebilmeliyim ve doğru yolu bile sesli düşünerek bulabilmeliyim. İnsanın nereden nereye geldiğinin de bir çetelesi tutulmuş olur böylece. Amacımız zaten farklılıkların ve farklı görüşte olanların kabul edilmesi değil mi? Sadece insanın kendi düşüncesinin doğru olduğunun savunulması, amaçlarımızla çelişmez mi? Hadi "sen doğru ol, ben yanlış olayım" diyelim; ben senin adına olmadığı halde, kendi adıma düşüncelerimi niye ifade edemeyeyim ki? Benim karşıtlığım birebir bireylere karşı değil ki? Ben sadece kendi doğrularımın özgürce ifade edilmesinin derdindeyim. Benim düşüncelerim, senin doğrularınla örtüşmeyebilir ama bu benim kendimi ifade etmemin önünde engel teşkil edemez. Eğer ediyorsa, burada bir özgürlük karşıtlığı vardır ve özgürlük mücadelesiyle ters düşer. "Ben doğruyum, sen de benim doğrularım dışında bir ifadede bulunamazsın" demenin, sistemin tek tip dayatmacılığından farklı değildir.

Peki bu ifade özgürlüğüne karşıtlık niye? Gerçekten toplumun karşıtlığını destekliyor şeklinde algılanacağı için mi, yoksa "sen benim bugüne kadar inandıklarımı, yaptıklarımı nasıl çürütürsün" mü?  Yani boşa kürek çekmiş olabilme olasılığının korkusu mu? Ben zaten bana uymayanlara karşı değilim ki, kendi inandıklarımın doğru olduğunu ve diğerlerinin bana uymadığı için yanlış olabilme olasılığından bahsediyorum. Karşıt olmam, karşıt olduklarıma karşı olduğum, onları kabul etmediğim anlamına gelmez ki. Bana uymayan farklılıklara asla karşı değilim, hatta onları destekliyorum ama ben doğrularımı ifade edebilmeliyim, bana uymayanlara da "bana göre yanlış" diyebilmeliyim. Belki ben de yanlışım ama yanlışsam tek yanlış ben değilim ki. Karşıtlığım da kişisellikle alakalı değil üstelik. Sadece bir kavramın benim düşündüğüm gibi olabileceğini, diğerlerininkinin de yanlış olabileceğini, hatta direkt yanlış olduğunu söylüyorum ama bana göre. Yani ben, benim düşünceme uymayanlara savaş açmıyorum ki, onları hedef haline getirmiyorum ki; sadece düşüncelerimi söylüyorum. Ama düşüncelerime sert tepkiyle bir karşılık alıyorsam, bu tepki gösterenlerin de kendilerine ne kadar inanıp-inanmadıklarını sorgulatır insana. Ki benim düşüncelerimin örnekleri modern toplumlarda kabul edilebilir bir noktada ki ben bu durumu barışa yoruyorum ki kimseye bir zararı yok bu durumun. Zaten konumuz gerçekten şu veya bunun doğruluğu mu, herkesin özgürce, insanca yaşayabilme hakkı mı? Sen istediğin gibi yaşa ve doğrularını savun, ben de istediğim gibi yaşayayım doğrularımı savunayım. Yeter ki herkes özgürce yaşasın, özgürce ifade etsin kendini. Bir şeyleri YAPABİLME hakkımız olsun ama tek doğru bunu yapmak olmasın.

Açık konuşayım düşüncelerimi bu kadar soyut ifade ettikten sonra; eşcinsellerin evlenEBİLme hakkı olmalı ama ikili beraberlikler için evliliğin tek doğru yol olduğu dayatılmamalı. Evliliğin sosyal haklarından faydalanabilmeliyim ama heteroseksizmin yaşam tarzlarıyla özgürlüklerim kısıtlanmasın benim. Sen tek kişiyle bağımlı bir hayatı tercih edersin, ben çok eşli özgür bir hayatı tercih ederim. Yani eşcinsel evlilik benim için sosyal haklardan başka hiçbir şey ifade etmemektedir ve ben bunu açıkça dile getirebilmeliyim. Ben transseksüel olmanın tek koşulunun bedensel geçiş ameliyatları olduğuna da inanmıyorum ve de kendi adıma bu koşula karşıyım. Bunlar biraz sert de olsa sadece örnek, unutmayalım. Ben de bir transseksüelim veya her ne isem oyum ama penisli bir kadınım veya penisli bir cinsiyetsizim. Ben bunu savunabilmeliyim kendi adıma. Ben transseksüel sayılabilmek için bedensel geçiş ameliyatlarına karşı da olabilirim, olabilmeliyim de eğer karşı isem ki, karşıyım da. Dediğim gibi transseksüel olmanın bir koşulu değildir bedensel geçiş ameliyatları. Ama bu, senin transseksüelliğine karşı olduğum anlamına gelmez ki. Hatta herkesin ne yapmak istediğine sonuna kadar saygı duyuyorum ve senin bedensel geçiş ameliyatının yanında çok sağlam bir şekilde dururum, duruyorum da zaten. Çünkü sen öyle kendini gerçekleştirdiğine inanıyorsun, öyle gerçekleştiriyorsun öyle veya böyle. Ama bu, benim bu şekildeki transseksüelliği onaylamamı ve desteklememi gerektirmez. Karşıtlığımı da kendi adıma ifade edebilmeliyim, edebilirim, ederim de.

Bize karşı olanlar ne mi der? Ne alakası var ki? Cinsiyeti, belli bir kalıba sokmaktır asıl bize karşı olanların önyargısını pekiştirecek olan. Heteroseksizmin tek tipilik anlayışından farkı var mı toplumsal cinsiyetle birebir örtüşen cinsiyet kimliğinin? Eurovision'daki sakallı transseksüel şarkıcı Conchita'ya tepkilerde gördük bu konudaki bağnazlığı. Sadece heteroseksüeller değil, transseksüeller bile karşı çıktı böyle bir kadınlığa. Çünkü toplumsal bazdaki transseksüellik anlayışına ters düşüyordu algıları tepe taklak eden bir transseksüellik anlayışı. Toplumsal kadınlık anlayışına uymayan transseksüel örnekler varken, bu tek tip transseksüellik anlayışını dayatmak neyin nesi oluyor peki?

Aslında konumuz transseksüelliğin nasıl olması gerektiği de değil; benim, ortak bir hedef için bir arada bulunduğum gruptan farklı olarak bireysel bazda düşüncelerimi özgürce ifade edebilme hakkıma laf edilmesi. Ben özgür olamıyorsam, düşüncelerimi özgürce ifade edemiyorsam, eşcinselliğim kabul edilse ne olur, transseksüelliğim kabul edilse ne olur. Eğer düşünceler ve kişiler özgür olurlarsa, kimlikler zaten otomatik olarak özgür olmazlar mı? Bu kısıtlama neyin otoritesidir, neyin hiyerarşisidir? Daha önceki bir yazımda LGBTİ'ler aynı pencereden bakabilirler mi, diye bir soru sormuştum. Bakamazlar. Çünkü sen LGBTİ'liğini içinde bulunduğun yapıya göre mi yaşamak istiyorsun, yoksa daha evrensel boyutta mı yaşamak istiyorsun? Belki de bütün mesele burda. Muhafazakar eşcinsellikle, toplumsal cinsiyete dayalı transseksüellik arasında ben fark göremiyorum. Çünkü ikisinde de bir tutuculuk var, bir tek tiplilik var, bir dayatmacılık var, bir özgürlük karşıtlığı var, bir birey olamama hali var, bir kendinle tam olarak barışamama durumu var, var da var...

Geleneksel toplumlarda varoluşun kaçınılmaz bir koşulu mu acaba belli kalıplara ait olma durumu? Yani öteki olsan da kendi içinde farklılıklar olamaz mı? İster çevresel olsun, ister yapısal olsun, farklılıkların da farklılıkları vardır. Bir transseksüel diyor ki, "Toplum beni eşcinsel olarak kabul etseydi, transseksüel olmazdım", bir transseksüel, "Evet insanlar gündüz erkek olabilir ama kendini rahat ve özgür hissedeceği ortamlarda kadın transseksüel olabilir. İlla ki yaşam boyu veya ameliyatını olarak transseksüel olmayabilir" diyor. Bir transseksüel de, "Penisli trans kadın olabilir kendini öyle mutlu hissediyorsa" diyor. Bir eşcinsel de, "Ben eşcinselim ama cinsel yönelimiyle tam anlamıyla barışmış bir eşcinselle ilişkimi devam ettiremiyorum." diyor. Her LGBTİ'nin de bir cinsel kimlik algısı var. Peki bunlar kendilerini gruptan bağımsız niye ifade edemesin ki? Asıl ikiyüzlülük ve de toplumun önyargılarını pekiştiren bu tek tipli anlayış değil mi? O zaman siz egemen olsanız, kendi içinizdeki farklılıklara hiç toleranslı olmayacaksınız. Aslında hedef özgürlük ama bir tarafın özgürlük anlayışı ne kadar özgürlük, tartışılır. Bir taraf toplumsal cinsiyete dayalı özgürlük istiyor, bir taraf çoğulcu özgürlük istiyor. Oysa çoğulcu olmayan, heterojen olmayan özgürlük, özgürlük değildir bana göre.

2 yorum:

  1. Aynen katılıyorum. Çok güzel anlatmışsın, tabi ki anlayana.Zaten toplum olarak en önemli sorunumuz bu; başkasının düşüncesine saygı duymamak, bütün toplumu tek tip yapmak, kendi düşüncelerimizi herkese kabul ettirmege çalışmak. Toplumdaki her tür örgütlenmede (aileden başlayarak) bu zihin yapımız bizim toplum olarak gelişmemizi, kendimizi geliştirmemizi engelliyor. Ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirleyen de bunlar değil mi?'Zaten her şeyin doğrusunu biliyoruz, farklı düşüncede olanı dinlememize ne gerek var ki? 'Benim düşüncemden farklı ise, zaten doğru değildir' düşüncesine sahip insanların çoğunlukta olduğu topluma, gelişmiş ülke insanı denmiyor zaten. Maalesef durum bu. Çok hoşuma giden bir sözü yazayım: Cahiller arasında kalmış dehaya acıyorum.

    YanıtlaSil