4 Eylül 2014 Perşembe

Eşcinsellik olmasaydı, hayat diye bir şey olur muydu acaba?

Kendimi hiçbir dine ait hissetmiyorum. Kendimi hiçbir milliyete ait hissetmiyorum; çünkü her milliyetten insanı birbirinden farklı görmüyorum. Kendimi hiçbir yere, hiçbir şeye ait hissetmiyorum kısaca, hissetmek de istemiyorum; çünkü ben doğaya ait bir canlıyım ve sadece doğama uygun yaşamak istiyorum. Sonradan edinilmiş kültürel unsurlarla doğal dengemin bozulmasına karşıyım. Uymuyor bana ve uydurmak zorunda da değilim. Mutlu etmiyor beni kültürel kalıplar. Hatta ruhsal dengemi bozuyor. Niye ben içimden geldiği gibi yaşamayayım ki? Kime ne zararı var ki benim içimden geldiği gibi mutlu ve huzurlu yaşamamın? Nasıl sevmediğiniz program karşısında kanal değiştirebiliyorsanız, benim yapımdan rahatsız oluyorsanız, beni görmezsiniz olur biter. Üstelik Yerküre o kadar geniş ki, alıcılarınızı istediğiniz yöne çevirebilirsiniz.

Ama heteroseksist sistem kötülükle besleniyor, nefretle besleniyor ki, kendine benzemeyenleri ya kendine benzetmeye çalışıyor, ya da yaşamasını istemiyor, defolup gitmesini istiyor. Çok anlattım... Eşcinseller nereden geldiler ki nereye gitsinler? 3 dakikada hangi cinsel kimliğe bağlı kalacaklarını öğreteceklermiş Kırım'da. Döverek mi, öldürerek mi? Nasıl bir insansınız ki siz? Ben söyleyeyim; gerçekleri anlayamayacak veya anlamak istemeyecek... Akıl... Mantık... KIRIM... MÜSLÜMAN...

Kırım’ın de facto Cumhurbaşkanı Sergey Aksenov, “Kırım’ın eşcinsellere ihtiyacı yok” demiş. İnsanların birbirlerine ihtiyaçlarının olup-olmamasını cinsel yönelimleri mi belirliyor? Eşcinsellerin heteroseksüellere ne kadar ihtiyacı var? Eşcinseller, heteroseksüeller olmadan yaşayamazlar mı? Hem de öyle bir güzel yaşarlar ki; çocuk da yaparlar, kariyer de yaparlar, aile de kurarlar, cinsiyet ayrımcılığı yapmadan bal gibi yaşarlar giderler de. Neden mi; çünkü eşcinseller heteroseksüeller gibi cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini toplumsal cinsiyet üzerine inşa edip, cinsiyetçi yapıyı herkese dayatmazlar.

LGBTİ bireylerin “Kırım’da hiç şansları olmadığını” söyleyen Aksenov, “Çocuklar aile kurumuna olumlu yaklaşacak şekilde ve geleneksel değerlerle yetiştirilmeli” demiş. Evet biliyoruz; heteroseksist ve homofobik dünyada yaşama şansımız, özellikle kendimiz olarak yaşama şansımız fazla değil. En azında mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşama şansımız yok denilecek kadar az. Müslüman toplumlardaysa lanetli olduğumuz için işimiz çok daha zor; öldürülebiliriz. Ailenin ise küçük bir heteroseksist devlet olduğunu anlatmama hiç gerek yok. Yani aileler büyük devleti oluşturduğu için, devletin geleneksel yapıya uygun aile yapısını topluma dayatması olağan bir şey.

Oysa eşcinsellik canlı yapısının olmazsa olmaz halkalarından biri. Eğer eşcinsellik olmasaydı, canlı türü olmayabilirdi. Çünkü dişinin doğurganlık geniyle eşcinsellik geni aynı. Eşcinsellik olmadığı zaman, canlı nesli diye bir şey olmayabilir. Yaşamak istiyorsa insanlar, eşcinsellik gerçeğini kabul etmekten başka hiçbir seçenekleri yok. Bir de eşcinseller, heteroseksüel ilişkiden dünyaya gelmeseler, homofobiyi anlayabilirim ama, insanın kendi yapısından peydahlanan bir şeye sırtını dönmesini anlamak akıl işi değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder