12 Eylül 2014 Cuma

Aşka göre gelecek planı yapılır mı?


İnsan geleceğini, hayatını, ekonomisini, kısacası her şeyini aşka göre, sevgiliye gör belirleyebilir mi? Hep öyle olmuyor mu? Özellikle kadınlar, eşcinseller, transseksüeller aşka, sevgiliye göre bir gelecek planı çiziyorlar ama ne yazık ki yarı yolda kalıyorlar. Çünkü aşk bitiyor ve ayrılık vakti gelip çatıyor. Çünkü uzun vadeli iki kişilik dünya doğanın kurallarına ters ve evlilik gibi dayatılan ve yıkılamayan bir kurum yüzünden insanlar aşksız, hatta sevgisiz bir şekilde hayatlarını aynı kişiyle ömürlerinin sonuna kadar sürdürüyorlar. Hatta bu yüzden aşkı unutuyorlar veya yanlış bir aşk tanımını benimser hale geliyorlar.

Aşk yoluna yeni çıkmış olanlar da masallardaki, filmlerdeki aşk gibi zannediyorlar bu mecburiyetten beraberlikleri ve özeniyorlar bu teslimiyetçi veya sahiplenici beraberliği ideal aşk diye. Sevdiği kişiyle beraberliğini garantiye almak için de evlilik denilen formülü kendisi de uygulamak istiyor. Bazıları bu formülü hayata geçiremiyor, geçirenler de zaten aşk denilen şeyin bu olmadığını görüyor ama işin işten geçmesini bir tarafa bırakın, gerçek aşkın uzun vadeli olmadığını öğrense bile kupkuru beraberlikten dönemiyor geleneksel yapı yüzünden. Dönenler de bir daha deniyor, bir daha deniyor ama gene değişen bir şey olmuyor.

Oysa aşk denilen şey, duygusal bir paylaşım ihtiyacıdır ve bir süre sonra heyecanın kalmaması, bu yüzden de gerçek karakterlerin ortaya çıkması sebebiyle aynı kişiye karşı biten bir şeydir. Niye insanlar aşık haldeyken bu gerçeği düşünemezler ki? Hayatlarının aşkını bulduklarını ve hiç tükenmeyeceklerini zannederler. Kendilerini bile feda ederler aşk için. Oysa kendin olmayınca aşk olur mu? Çok fedakar olanlar, özellikle heyecan kalmayınca terk edilirler karşı taraf fazla ilgiden dolayı kendini bir şey zannettiği için. "Ben değerliymişim nasıl olsa, heyecan yaşayacağım başka birileri de mutlaka vardır" diye düşünür. Terk eden de terk edilir mutlaka ve yarı yolda kalır.

Kendine güvenemeyenler hep aşka teslim olur ve bir kere birini çok sevince de kaybetmek istemezler onu. Oysa bir kişiyi çok sevmek, bu aşkta kaybeden taraf olduğunun daha en başta göstergesidir. İşin kötü tarafı, bu kişiler birisini çok sevince, kendilerini de önemli bir aşık gibi görürler. O yüzden terk edilmeyi hazmedemezler ve sevdiği kişiyi, kimsenin kendisi kadar sevemeyeceğinin altını çizerler. Niye sevemesin ki? Ayrıca sen çok sevsen bile karşındaki sevmedikten sonra neye yarar? Hadi terk etmedi diyelim. Seni sevmeyen biriyle beraber mi olacaksın onursuzca?

Aşk belli bir süreçte yaşanılan garantisiz duygusal veya fiziksel paylaşım durumudur. O yüzden sadece anı yaşayacaksın aşkta ve birisi-sevgili üzerinden planlamayacaksın hayatını. Zaten seviyorsa gitmez, sevmiyorsa gitmiş demektir. Gidiyorsa da yerini doldurabilecek mutlaka birileri vardır. Tabi senin aşka saplantılı bakış açına göre olmayabilir birileri. Aşk hafif bir şeydir. Öyle katı kurallara gelemez. Yaşanır ve tadı damağında kalır. Sürekli aşık halde kalmak istiyorsan da özgür aşkı öğrenmekten başka çaren yoktur.

Hayatımızı aşka göre planlarsak, hayatı kaçırırız. Çünkü hayat denilen şeyi mesela 100 parametrelik bir şey olarak kabul edersek, aşk da  % 1'lik bölümünü oluşturabilir en fazla. Aşkı her şeyden üstün görürsen, aşk bitince (bitecektir mutlaka) hayatın darmadağın olur; öyle de oluyor zaten. Ama aşka % 1'lik bir değer verirsen, bitince sarsılmadığın gibi, aşkı da dolu-dolu yaşarsın. Çünkü gereğinden fazla paha biçmediğin için, hakkını da hak ettiği kadar vermiş olduğundan, kendini aşk konusunda eksik hissetmezsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder