10 Temmuz 2014 Perşembe

Acının ateşini nefret söndürebilir mi?

Bazıları diyecektir ki, "kötünün başına gelene 'oh olsun' deme mantığının nefretle ne alakası var; yok mudur? İnsanlar yaptıkları yanlışların cezasını çekmeliler ama bundan keyif almanın adaletle bir ilgisi olmadığı gibi, acımasızlığa acımasızlıkla karşılık vermek gibi geliyor bana. Direkt bir nefret olmayabilir ama acının yarattığı öfkenin, kızgınlığın bir yansıması değil midir acı çektiren veya çektirdiği düşünülen kişilerin başına gelen felaketlere sevinmek? Belki de insanın değiştiremeyeceği genetiksel bir içgüdüsüdür?

Böyle mi olmalıdır; bana göre; hayır, böyle olmamalıdır. Hiçbir yanlış cezasız kalmamalı, hatta affedilmemeli ki, insanlar bir daha aynı acımasızlığı yapmasın, başkalarına cesaret verici örnek olmasın ama adalet yerini bulduğu için mutlu olsam da, birinin canı yandığı için mutlu olmamalıyım ben. Kısaca ben acımasız olmamalıyım, acımasızlara benzememeliyim, vicdanım zerre kadar bile eksilmemeli sırf acımın hafiflemesi pahasına olsa bile. Canımızı yaktıklarını düşündüklerimizin başlarına gelen felaketlere sevinenlerin de kötü olduklarını düşündüğümü zannetmeyin; sadece başa gelen olumsuzluklara karşı negatif düşünülmemesi gerektiğini savunuyorum. Yoksa olumsuzluklara olumsuz bir şekilde cevap verenlerin ben de o kadar olumsuz taraflarını çıkarabilirim ki "oh olsun" diyebileceğim.

Son günlerde Ahmet Kaya'ya çatal fırlattı iddiasıyla Serdar Ortaç'ın ölmesinin istenmesi ve Milletvekili Pervin Buldan'ın Çiller döneminde kocasının öldürülmesinden dolayı, Çiller'in bacağının kırılmasına "yetmez ama evet" ifadesine, Yıldız Tilbe'nin, İsrail'in Filistin'e saldırmasına, "Allah, Hitler'den razı olsun bunlara az bile yapmış ne kadar haklıymış adamcaz" ifadesi eklendi ve bu ifadeler sosyal medya üzerinden yapılıyor. Sosyal medya söylemek istediklerimizi pat diye söyleme fırsatı verdiği için kişiliğimizi de ele veriyor.

Yıldız Tilbe örneğini ele alırsak... Yıldız Tilbe, İsrail'in Filistinlilere yaptıklarından dolayı Hitler'in Yahudilere yaptıklarını onaylıyor... Peki devletlerin yaptıklarını bir ırka, bir millete yükleyebilir miyiz? O zaman dünyada suçsuz insan kalmaz. Haksızlıklara karşı çıkan hiç mi Yahudi yoktur şimdi? Başımızdaki devletlerin yaptıklarından dolayı vicdanlarımızı nasıl temizleyeceğiz öyleyse? Yanlış yapmayan, haksızlık yapmayan devlet var mıdır? Kardeş kardeşi öldürüyor; bunun suçunu olaydan hiç haberi olmayana yıkabilir miyiz? Hepimiz ölelim o zaman. Bakın olayları bilip de duyarsız kalmaktan bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın ama benim onlaylamayacağım ve hiçbir şekilde parmağımın olmadığı bir olaydan dolayı da, benim, hatta bir milletin suçlanması, olsa olsa acıyla öfkeye hakim olunamayıp anlık bir tepki olsa gerek. İşte bunu anlatmak istiyorum; kontrollü olmalıyız yangının öfkeyle körüklenmemesi için. Ayrıca bireysel öfkelerimizde de karşı tarafa sevinmekle ne geçiyor ki elimize? Şahsen ben acıyorum sadece.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder