18 Nisan 2014 Cuma

Duygularımıza dikiş mi attıralım?

Kızlı-erkekli yaşamaya karşıtlığın meyvelerini toplamaya başladık. Erkek bir öğrenciyi müdür, kız arkadaşının ve diğer öğretmenlerin gözü önünde burnunu kanatacak şekilde dövüyor. Müdür suçunu biliyor ki konuyla ilgili konuşmuyor. Hadi müdür böyle yapıyor, diğer öğretmenler niye seyirci kalıyor. Burnu kanadıktan sonra tampon yapmak için orada bulunuyorlar acaba? Öyle yapmışlar ya!

Ya biz kaçıncı yüzyıldayız? Bu kadar yobaz mıyız, bu kadar geri miyiz, bu kadar cahil miyiz? Ne olmuş yani kız ve erkek öğrenci yan yana oturduysa? Ayıp-günah gibi kavramlar kişinin kendisini bağlar. Yaşama hakları ve insan haklarına bulaştırılamaz bu kişisel değerler. Evet, her kültürün kendine göre oluşturduğu bu dini değerler, bireyleri bağlamaz. Sadece bu zihniyette olanların iç dünyasını alakadar eder, bu tarz yobazlıkları kabul edenleri alakadar eder ama hayatını doğasına uygun yaşamak isteyenleri bağlamaz.

Bir öğrenciye bir öğretmenin sırf "kız-erkek yan yana oturdu" diye bu şekilde bir kabalığının da affedilir bir tarafı olamaz. Böyle bir öğretmenlik hele hiç hiç olamaz. Özel hayatında, dört duvar arasında bu ahlaki zihniyetinle ne yaparsan yap ama bunu dışarıya taşıyamazsın, kendi ahlaki anlayışını kimseye dayatamazsın.

"Erkekle kızın yan yana olmaması" diye bir şey olamaz. Bu "iptal" bir zihniyettir, iptal edilmesi gereken bir zihniyettir. Öğretmen ve dayak; insanın şartellerini attırıyor. Öğretmenlik bu mudur? Kendi ideolojini dayakla çocuklara dayatmak mıdır? Okul dediğin bilim yuvası değil midir? Yoksa ahlakçılığın dayatıldığı yerler mi?

İyi öyleyse kızlar ve erkekler yan yana gelip duygularını yeşertmesinler, kendilerini tuta tuta körelsinler. Şaka gibi ama zaten istenen de bu. Duygusallık okulda yasak, ailede yasak, sokakta yasak... Öyleyse duygularımıza dikiş attıralım da siz de rahat edin, herkes de rahat etsin. Duyguların yeri ve zamanı olmaz, öğretmenlerin, hatta hiç kimsenin kontrolünde olamaz. O bireyin istediği şekilde kullanabileceği doğuştan getirdiği evrensel hakkıdır.

Not: Her yen yana oturmakta da duygusallık olabilir mi tartışılır bir konu.

Size bir şey söyleyeyim mi; benim çocuğum bilim yuvasında şiddete maruz kalacağına, yobaz zihniyetlerin ahlakçı dayatmalarına maruz kalacağına cahil kalsın daha iyi. Bari bu ahlakçı zihniyetten ve şiddetinden uzak kalarak insanlığını korur. İnsan, öğrenmek istedikten sonra da bilgiyi her yerde öğrenir ama eşitliği, özgürlüğü, saygıyı, sevgiyi her yerde öğrenemeyebiliyor işte ne yazık ki.

Bizim gerçekten çok yobaz bir kültürümüz var. Tunceli'de de kadın garson istenmiyor. Bu ne demektir çalışan ve de cinselliği olan kadın istemiyoruz. Sahi siz ne istiyorsunuz? Söyleyeyim; her şeye erkek egemen zihniyetin karar verdiği bir dünya. Bu ne demektir biliyor musunuz; erkek egemen zihniyetin kendine güvenememesi ve her şeyi baskı ve kaba kuvvetle halletmeye çalışması. İşin en kötü tarafı da bu şekilde hiçbir sonuca varılamayacağını bilmemesi, hiçbir sonuca varılmadığını da görememesi, aynı şekilde bencilce devam etmesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder