12 Mart 2014 Çarşamba

Her eşcinsel intiharı, bir nefret cinayetidir.

Artık bir iddia değil bu. "Her eşcinsel intiharı, bir nefret cinayetidir" sözü örnekleriyle karşılaştığımız gerçek bir durum. Gene bir eşcinsel öğrenci gencin intiharı söz konusu sosyal medyadan öğrendiğimiz kadarıyla. Adı belli, sanı belli ama "şu" diyemiyorum, çünkü aileler çocuklarının öldükten sonra bile eşcinselliklerini kabul etmiyorlar. Hatta ölmeleri, eşcinsel olduklarının bilinmesinden daha iyi bile olabiliyor. Bu söylediğim sakın kişiselleştirilmesin, genel olarak söylüyorum. Çünkü cinsel yöneliminden dolayı cinayete kurban giden eşcinsellerin ailelerinin, çocuklarının eşcinselliğini kabul etmediklerine şahit olmuyor muyuz?

Bu gencin eşcinselliğinin ailesine ispiyonlanıp, çevre baskısından dolayı intihar ettiği söyleniyor. Evet bir eşcinsel, cinsel yöneliminden dolayı baskı görmese, ayrımcılığa maruz kalmasa intihar etmez. En azından intihar etmeme ihtimali olur. Yapıda bir zayıflık varsa, zor koşullarla baş edememesini direkt çevreye yükleyemeyiz ama eşcinsellik bir toplumun en kabul etmediği şeyse, bu yüzden eşcinseller ahlaksız ilan edilip hedef gösteriliyorlarsa ve sonuçları ayrımcılık, dışlanma, şiddet ve cinayete kadar uzanabiliyorsa, eşcinsellerin intiharını gözümüz kapalı topluma yükleyebiliriz. Çünkü toplum eşcinselleri kurtarmak için bir şey yapmadığı gibi, hem toplumsal anlamda, hem de yasal çerçevede eşcinselliği yok sayıyor, yok etmek için uğraşıyor. O yüzden eşcinsel intiharları toplumun sebep olduğu nefret cinayetidir.

Daha önceki yazılarımdaki cümleleri tekrar etmiş olacağım ama, bir ölümün cinayet sayılması illa ki birisi tarafından öldürülmek gerekmiyor. Ölüme zorlanmakla, öldürmek arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü eşcinsellerin gidebileceği homofobinin olmadığı bir dünya yok.

2 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil