5 Şubat 2014 Çarşamba

"Gezi" olayları üç günlük bir şey değildi ki

"Gezi" aktivistleriyle görüşen Başbakan demiş ki, "Ekibim yaşananları çok fazla ciddiye almadı. Biz sadece eylemleri çevreciler olarak düşündük, bu yüzden tepki vermedik. Evet polis sert davrandı. İlk iki gece çadırların yakıldığından haberdar değildim. Bana üçüncü gününde haber verildi. İş işten geçmişti."

Bunun üzerine 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Nil Eyüpoğlu sesini yükselterek, “Peki daha sonra ne oldu? Ne yaptınız! Anlatın bize! Niçin bize saldırdılar ve siz nasıl bilemezsiniz?” diye sordu. Erdoğan’ın buna cevabı ise, “Merak etmeyin. Sorumluları ofisime çağırdım, azarladım. Onları ağlattım” oldu.

Peki daha sonra ne oldu? "Gezi" olayları üç günlük bir şey değildi ki? İnsanlar daha sonra da yaralandı ve öldü.

Ve bunu yapanlar hala cezalandırılmıyorlar.

Ve hala taraf tutuluyor.

Ve hala ölenlerin yakınlarının acıları paylaşılmadı.

Ve hala insanların iktidara tepkilerinin sebebi anlaşılmak istenmiyor.

Ve hala "Gezi" protestoları ağaca indirgeniyor, 3-5 çapulcu denilerek geçiştiriliyor.

Sadece sokağa çıkanların öfkesi ve tepkisi miydi "Gezi" protestoları?

Evinden çıkamayıp yüreği yanan milyonlarca insan nasıl görmezlikten gelinir, anlaşılmaya çalışılmaz?

Özgürlük istemek, insanca yaşamak ne zamandan beri terörizm oldu?

Ne zamandan beri muhafazakar yaşam tek doğru yaşam biçimi oldu?

İnsanları % 50 - 50 ayırmak nasıl bir şeydir?

Başkalarını bilemem ama ben Başbakan'ın % 50'sinin yapısına uymuyorum. Eşcinselim, dinsizim, vesaireyim ve Başbakan benim başbakanım değil. Çünkü benim haklarımı vermiyor, benim güvenliğimi sağlamıyor, beni yasalara geçirmiyor, nefret suçlarının hedefi haline gelmemi onaylıyor. Ben kimliğim yüzünden yok sayılıp kimliksizleştiriliyorum devlet tarafından. Üstelik kırıp-dökmedim de. Hep olumlu yaklaştım, hep alttan almaya çalıştım nefrete, şiddete, ayrımcılığa karşı. "Gezi" protestoları sadece ağaç meselesi değildir, sadece belli bir kesimin isyanı değildir. İnsanlar temsil edilemiyor, insanlar dertlerini anlatamıyor, zaten anlaşılmak da istenmiyor.

İnsanları yönetmek o kadar kolay bir şey değildir. İktidara sadece belli bir kesim için gelinmez, asıl temsil edilemeyenler için gelinir. Çünkü temsil edilenlerin zaten hakkı verilmiştir. Ama görüyorum ki hak yeniyor, "insan hakları" yeniyor, benim hakkım yeniyor göz göre göre. Ben başkaları olarak istemiyorum haklarımı. Ben, ben olarak istiyorum haklarımı. Başkalarının hakkı bana uymuyor çünkü. Ben, ben olarak yaşayamadıktan sonra bana dünyaları verseler neye yarar ki? Sizin olsun dünyalar, ben sadece insanca ve eşit olarak yaşamak istiyorum. Bana heteroseksist kültürden bahsetmeyin yeter ki.

Ben öldükten sonra beni öldürenlere bağırılsa neye yarar ki? Ben yaşarken haklarımın hesabının sorulmasını istiyorum. Ama benim haklarım onların kültürüne uymuyormuş! İnsan hakkının kültürü mü olur?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder