31 Ocak 2014 Cuma

Yaşlılık gerçeğiyle yüzleşmek

Hayatı her alanda tecrübe etmeyince, bazı alanlarda kendi başımıza gelinceye kadar empati kurmamız zor olabilir, hatta mümkün olmayabilir. Her konumu öyle kolaycacık anlayabilseydik ötekileştirmeler, dışlamalar, anlayışsızlıklar olmaz, daha sabırlı, daha anlayışlı, daha toleranslı, daha saygılı olabilirdik kendi dışımızdakilere karşı. Ötekileştirilmek, yalnızlaştırılmak, dışlanmak, ayrımcılığa maruz kalmak çok zordur çoğunluğa dahil olmadığın, olamadığın zaman. "Olamadığın zaman" diyorum, çünkü yapından, yaşından, yaşam tarzından vesaireden dolayı çoğunluk seni kabul etmeyebiliyor. Mesela eşcinseller, dil-din-renk-ırk-milliyet farklılığı olanlar... kısaca yaşamda risk grubunda yer alan hayvanlar, engelliler, yaşlılar, hayata tutunamayanlar... Yalnız, sistemin çıkarına hizmet ettiği sürece tüm ötekileştirilenlerin bile kabul edildiği zamanlar ve mekanlar olabiliyor ama yaşlılara asla müsamaha gösterilmiyor. Çünkü onlara artık sisteme faydası olmayan işi bitmiş fazlalıklar gözüyle bakılıyor. Abartmıyorum, "ölse de bir an evvel kurtulsak!" diye bakılıyor. Dilde sevgi, saygı oluyor ama insanlar gerçek yüzlerini, duygularını saklıyorlar. Sadece çevrelerine karşı ilgiliymiş gibi davranıyorlar. Duymaz mıyız hep, "O da kurtuldu, biz de" lafını. Yaşlı kayıpları hayra yorulur hep. Yalnız anlattıklarımı bazı durumlarla karıştırmayın. Çok yaşlı olmayanlar vardır ve erken kayıp olarak görülüp üzülünür. Tabi her halükarda ebeveynlerine çok düşkün olup da onları kaybetmek istemeyenler de olabilir nadir de olsa. Bunların da bazıları manevi olarak kayıp yaşama acısından dolayı üzülebilirler. Çok acımasızım biliyorum ama gerçekler böyle ve söylediklerimin dışında olanlar üzerlerine alınmasınlar. Konuyu şuraya bağlayacağım. Hayatta en istismar edilen kesim yaşlılardır. Yaşlanıncaya kadar saygı duyulan kişilere karşı saygı, sevgi, nezaket azalıyor, hatta kalmıyor. Bir çocuk muamelesinden daha kötüsü yapılıyor onlara. Çocuklar da azarlanır ama sevilirler ama yaşlılara sevgi de kalmıyor. Gerçekten şu hayatta karşılıksız hiçbir şey yok. Sevgi bile çıkar üzerine kurulu. İnsanın içindeki sevgi arzusunu tatmin etme durumu olmasa karşısındakini sever mi? Karşılıksız, beklentisiz sevgi bile yok şu hayatta ki, yaşlılar niye sevilsin değil mi? Görev gereği sevilip sayılacaklarsa hiç sevilip sayılmasınlar. Çünkü bu yaşlıları gücendiriyor. Yük olduklarını hissettikleri zaman hayata küsüyorlar ve sadece bedensel olarak hayata veda edecekleri günü bekliyorlar. Oysa insan her yaşta, herkesle eşit yaşama hakkına sahiptir. Burada sorumluluk en başta devlete düşüyor. Yaşlılarla ilgili ciddi anlamda onları düşünen yasalar çıkartılması gerekiyor. Sevgisiz ve saygısızca da olsa yaşlılarına bakan aileler, çocuklar var ama bakımsızlıktan bu hayattan göçen yaşlılar da var. Yaşlılara rencide edici davranışta bulunanları dahil olmak üzere hiçbir şekilde ilgilenmeyenlerin cezalandırılması gerekiyor. Devletin de huzur evleri şeklinde değil, yaşlıların aile hayatlarını sürdürebilecekleri şekilde düzenlemeler yapması gerekiyor. Şu anda uygulamada olan yaşlılara evde bakım desteği gerçekten çok önemli ama bu destek gerçekten onlara bakanlar tarafından layığıyla uygulanıyor mu? Ve de bu yardımı hak eden bütün yaşlılara ulaşılabiliyor mu? Çünkü devletin hastane kurumlarından bakım raporunu almak o kadar kolay bir şey değil. Olmamalı da ama hak edenlere de bu yardım için lüzumsuz zorluklar çıkarılmamalı. Ülkemiz yaşam koşullarını düşündüğümüz zaman çok şey istiyorum zannedilebilir ama yaşlılara ayağı yere basarken saygıda kusur etmeyen bir millet olarak, aynı saygıyı yatağa düşünce de göstermeliyiz. Çünkü bu onların hakkı. Yaşlılık hakları için illaki mevkisinin mi olması gerekiyor? Mesela resmi bir yaşlıysa veya ünlü bir yaşlıysa herkes onun için "ne yapabilirim?"in derdine düşüyor, arkasından da çok üzülüyor. Oysa insan olmak yetmez mi haklar için? Ben şu anda yaşlılığın ne olduğunu biri yakınım, biri komşumuz olmak üzere tecrübe ediyorum. Ve diyorum ki yaşlı olmak, engelli olmanın, eşcinsel olmanın, zenci olmanın... yanında kıyaslanamayacak kadar zor bir şey. Yaşlıların duyguları çok rencide oluyor. Çünkü kendilerine bakanlara yük olduklarını zannediyorlar. Bu durum ayrımcılığa maruz kalmaktan bile çok zor bir durumdur ve yaşlılar bu duyguyu sürekli yaşıyorlar. O yüzden onlara, onları hayata bağlayacak şekilde davranmalıyız. Şımarık bir çocuğa toleranslı olmaktan çok daha toleranslı olunmalıdır. Bir de şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim. Bazıları kendilerini çok iyi bir insan olarak falan hissedebilir ama bir yaşlıya sabır göstermeyi öğrenmeyen bir insanı ben iyi insan olarak tanımlamam. Çünkü yaşlılara ilgi hiç beklentisiz bir ilgidir. Artık yaşlılık gerçeğiyle insanlığın yüzleşmesi gerekiyor. Yaşlılık öyle kurtulunacak bir durum değil ki. Bugün onlaraysa, yarın sana, bize. Ve yaşlılara nasıl insanca davranılması gerektiğine dair bir sistem oturtulursa, bizim yaşlılığımız da garanti altına alınmış olur. Fiziksel olarak estetiklerle falan gençleşmeye çalışacağımıza yaşlılık gerçeğiyle yüzleşsek, daha hayırlara vesile olacağından çok eminim. Pardon, çok önemli bir şeyi unutmuşum. Bazı aileler yaşlılarına bakıcı tutuyorlar. İşi gücü olanları anlıyorum ama bir de evde olup da yaşlılara bakıcı tutanlar var. Bu yaşlıların resmen yalnızlaştırılıp yaşarken ölmeleridir. Kendi çocukları tarafından dışlanması, artık sevilmediklerinin hissettirilmesidir. Yaşlılar da "iyi kötü bakıyorlar" diye teselli etmeye çalışıyorlar kendilerini. Bu mudur olması gereken?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder