23 Ocak 2014 Perşembe

Eşcinsellerin hayatları hayallerinde kalıyor sadece


Ben ağlamam, çünkü yok sayılan bir kesim olarak daha da güçsüz görünmek istemem. Heteroseksizm öyle bir canavar ki, kendine benzemeyenler zayıf olunca, onlara tekmesini en şiddetli şekilde indirir. Eskiden duygularım taşma noktasına gelince gizliden gizliye, kimse görmeden ağlardım, kendimi başkalarının yanında tutamadığım anlar da olmadı değil ama artık şimdi kendimle baş başa kalınca da ağlamıyorum, ağlamayacağım da. Çünkü ben güçsüz değilim. Varsın içime aksın gözyaşlarım, taşırım ben acımı. Hamurumda veya yaşanılanlardan dolayı hüzünlü bir yapım var ama bunu belli etmemek için hep gülümsemeye çalışırım. Fotoğraf çektirirken de gülümserim ama hüzünlü tarafım hep yansır sağ gözümden. O yüzden fotoğraflarımın sağ tarafını keserim bilgisayarda falan anlaşılmasın hüzünlü tarafım diye. Gören de sağ gözüm arızalı falan zannedebilir. Sırf kedimi güçlü göstermek adına hüznümü saklamaya çalışıyorum benden, doğanın renklerinden nefret edenlerin darbesine fırsat vermemek için. Çünkü haksız şekilde güç yeterliliği yapanların en büyük cesaret kaynağı, karşılarındakinin güçsüzlükleri ve onların kendilerine olan inançlarını kaybettikleri andır. O yüzden hep güçlü olmalıyım, hep mutlu olmalıyım, hep gülümsemeliyim.

Bugün de içim kan ağlıyor. Azeri eşcinselin intihar haberini okuduktan sonra ruhu, ruhuma selamını çaktı geçti ve o anda buz kesildim. Daha önce de söyledim defalarca: Her eşcinsel intiharı, bir nefret cinayetidir ve bu ölümden eşcinsellere karşı duyarsız olan herkes sorumludur. Haksız ölümlere karşı söylenecek çok şey var ama seni anlamak istemeyenlere karşı da ne söylesen boş. Vicdanı olanlar için, heteroseksizm tarafından intihara sürüklenen İsa Şahmarlı'nıın ölmeden önce Facebook'ta paylaştığı yürek dağlayan sözlerini ben de paylaşmak istiyorum:

“Gidiyorum. Hepiniz hakkınızı helal edin. Bu ülke, bu dünya bana göre değil… Ben mutlu olmaya gidiyorum… Anneme de deyin ki, onu çok seviyorum. Hepiniz ölümümde günahkârsınız. Bu dünya benim renklerimi taşıyacak kadar güçlü değil. Elveda.”

Eşcinseller için bir şeyler yapılması gerekiyor. Herkes için bir şeyler yapan, yapmaya çalışan duyarlı insanlar neredeler acaba? Çiçekler, böcekler için sanat yapanlar falan acaba bizler için yüreklerinde hissettikleri acıları dile getirme cesaretinde bulunamıyorlar mı? Çok mu politika üstü, insan üstü bir şey eşcinsellerin dramı? Bazılarınız bizi çok seviyor biliyoruz ama bu bizim ölmemizin önüne geçmiyor. Toplumda söz sahibi yazarlar, sanatçılar, politikacılar bizler için de bir şeyler söyleyin açık yüreklilikle. Hayvanlar için falan çok güzel şeyler yapıyorsunuz, takdir ediyorum ben de kendini hayvanlar grubunda gören biri olarak. Çünkü onlar eşcinsellerden de daha korunacak durumdalar ama biz eşcinseller hayvanlar kadar bile sevilmiyoruz, hayvanlar kadar bile değerimiz yok. Sizlerin çocuklarıyız, içinizden birileriyiz ama sanki cehennemden gelmiş zebaniler gibi nefret ediliyoruz. Gerçekten sırf sevgi şeklimizin farklılığından dolayı nefret edilmenin ve öldürülmenin ne demek olduğunu anlayabilir misiniz? Eğer anlıyorsanız bunu gösterin, gösterin ki daha fazla ölmeyelim artık.

Aynı Türkiye'de olduğu gibi Azerbaycan'da da eşcinsellere karşı işlenen suçlar, nefret suçları kapsamında değil. Yani bir eşcinsel, cinsel yöneliminden dolayı nefretle öldürülüyor ama bunun yasalarda bir karşılığı olmadığı için, ne katiller tam anlamıyla cezalarını çekiyor, ne de eşcinsellere karşı işlenen nefret suçlarına karşı bir caydırıcılık mevcut. Hatta eşcinsel karşıtlığının yasal bir karşılığı olmadığı için eşcinsel karşıtları daha bir cesaretleniyorlar, o yüzden daha rahat öldürülüyoruz. Çünkü öldüğümüz yerde kalıyoruz, cenazemize bile sahip çıkılmıyor.

Ağzımızdan sevgi sözcüğü çıkarken, kelimenin altını doldurabiliyor muyuz diye bakmak gerekiyor. Siz sadece kendinizi ve çıkarlarınızı seviyor olmayasınız. Bizler 100 yıl sonrasının insanları değiliz. Bizim de bekletilmeden insanca ama eşcinselce yaşama hakkımız var. Neyi bekliyor, kimi bekliyoruz ki bir yaşamak için? İsa'nın ölmeden önceki hayali yaşadığı şehir olan Bakü'de birbirini seven eşcinsellerin elele tutuşduğunu görmekmiş. Gerçekten bu çok şey mi? Sevginin fiziksel olarak hayat bulmasının kime ne zararı var? Ruhların bedenlere hapsolduğu bir yaşam, yaşamak mıdır? Eşcinsellerin hayatları hayallerinde kalıyor sadece.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder