2 Ocak 2014 Perşembe

Eşcinseller hayatın ta kendisi

Eşcinsellerin sembolü olan gökkuşağı bayrağının renklerinin neleri temsil ettiğini biliyor musunuz?


Kırmızı yaşamı, turuncu iyileşmeyi ve gelişmeyi, sarı güneşi, yeşil doğayı, çivit mavisi uyumu, mor maneviyatı, cam göbeği sanatı ve cart pembe cinselliği.

Aslında bu olguları cinsel yönelime indirgemek hiç de doğru değil ama biz eşcinsellerin de varolabilmesi için hayata bağlılıklarını göstermelerinin kime ne zararı olabilir ki?

Biz de içimizdeki insani duyguları herkes kadar yaşıyoruz ve bunları hayata geçirebilme hakkını kullanmak istiyoruz. Keşke bizim de herkes kadar insan olduğumuz anlaşılsaydı da, kendimizi kanıtlamak zorunda kalmasaydık.

Nasıl beyinsel bir durumdur ki de kendi cinslerini seviyor diye eşcinsellere eksik, arızalı gözüyle bakabiliyorlar. Aslında bu kendi eksikleri, kendi arızalarından başka bir şey olabilir mi? Bir düşünebilseler, bir anlayabilseler kendi cinsimizi sevmekten başka farklı bir yapımızın, bir durumun olmadığını. Heteroseksist yapıya ters düştüğü için kasıtlı olarak anlamak istemeyebilirler ama bu kasıt bile onların gerçekleri kavrayabilme kapasitelerinin olmadığını göstermez mi? Bu kapasitesizlik onları otomatik olarak haklı çıkarmaz. Tedavi edilmeleri şart, şart, şart... Yanlış anlaşılma olmasın. Eşcinsel karşıtlarının arızalı ve tedavi olmasından bahsediyorum. Çünkü hastalıklı olma hali gerçekler değil, gerçekleri kabul edememe durumudur.

Bütün hastalıklı bakış açılarına engellere rağmen doğanın enerjisini yansıtabildiğimiz için varolmaya devam edeceğiz. Dışarıya yansıttığımız renklerimizin herkesi iyileştireceğinden hiç şüphem yok. Yeter ki biz "birbirimizi" sevmekten vazgeçmeyelim. Eşcinseller hayatın kendisi olmasaydı, bütün karşıtlıklar bizi yok etmek yerine daha belirgin hale getirmezdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder