22 Ocak 2014 Çarşamba

Bütün verilerimi devlete ve halka arz ediyorum

Serdar Kuzuluoğlu, gücün artık bilgiyi kontrol edebilende olduğunu yazmış köşesinde. Mesela e-mail aracılığıyla gönderilen broşürler, kişisel bilgilerimizi toplayan simsarlarmış. Çünkü biz sordukları sorulara cevap veriyoruz. Bir erkeğin apış arasının mantarlı olması veya çürük dişli lezbiyen de gereksiz bilgi sayılmıyormuş. Bu verilerin büyük bölümü yasa dışı ve izinsiz toplanıyormuş. Bu veriler ülkelerin ekonomisine katkı sağlıyormuş üstelik. İnternet devletin de özel hayatlarımıza girmesini mümkün kılmış. Bu durumda masumiyeti ispat edilene kadar herkes suçlu... Sosyal medyada beğenilerimiz kimliklerimizi ele veren en güzel veri kaynağıymış. Devlet takibi internet oyunu, yazışma ve konuşmalarımıza kadar yayılmış. Kablosuz erişim ağlarından, sahte baz istasyonları ve internet kafe kurmaya kadar vardırmış işi devlet. Bununla beraber bizleri takipten kurtaracak teknikler de geliştiriliyormuş devede kulak kalsa da.

Güzel bir yazı ama bütün bu takipler ve verileri elde etmeler niye? Kendimizin barışık olmadığımız, topluma ters gelen taraflarımızı ortaya çıkarmak için mi? Bununla ne yapacak devlet? Bizi fişleyecek mi, bizi suçlu mu ilan edecek? Suçluysak suçluyuzdur zaten ve cezamızdan kaçmak da anlamsız. Yanlış bir tarafımız varsa ve irademize hakim olamıyorsak, zaten kendimiz teslim olmalıyız. Yok düzelmeye gönlümüz olacak kadar kapasitemiz yoksa, arasınlar bulsunlar tabi bizi. Ama bir insan gerçekten düzgünse, kimliği-kişiliği topluma ters olsa bile kaçmasına, saklanmasına gerek yok ki. İnanıyorsak gerçekten kendimize, ne bizim verilerimizin peşine düşerler, ne de o verileri bize karşı kullanabilirler. Biz kendimizden kaçtığımız sürece, bizi bize karşı kullanacaklardır elbette. Şeffaf olmamız çıkarcı dünyada bizim de çıkarlarımıza ters düşecektir ama o dünyayı düzgün döndürmeye çalışmadığımız sürece, bize kötülük olarak geri dönecektir. Veya "Kim düzgün, kim uzun vadeli düşünüyor ki geleceğini?" diyebilirsiniz. E o zaman şikayetçi olmaya da hakkımız yok. Bizi yönetenleri biz seçtiğimize göre, bize benzeyecekler ve bizi de bize karşı kullanacaklardır. Kötülük zincirini kırmak için, başlangıçta zarar görmemiz kaçınılmaz. Hem hayatı sadece kendimiz için yaşamak da doğru değil. Hepimiz sürecin bir parçasıyız. O süreci iyileştirmek için bir katkı sağlamak istiyorsak, sadece kendimiz için bir şeyler yapmak insanlıkla da alakalı değil. Yarınlara bir şeyler bırakmak çok mu büyük bir fedakarlıktır. Bu insanlık değil midir zaten.

Ben gönüllü fişlenmek istiyorum. Çünkü hayata ben olarak karışmak istiyorum ve ben olarak kabul edilmek. Beni bana karşı tehdit unsuru olarak kullanılmasını istemiyorum. Çünkü ben kendime tehdit değilim. Ancak devletin çıkarlarına ters gelebilir benim özgünlüğüm, özgürlüğüm ve dolayısıyla şeffaflığım. Ama ben ben olarak yaşayamadıktan sonra verilerimin gizli kalmasının ne önemi olabilir ki? Bu beni mutlu etmez ki. Acı çekeyim ama bu acıyı çektiren kendim olmayayım. Çünkü bu delirtici bir şey. İnsanın kendini saklaması, inkar etmesi doğaya, insan doğasına, insanlığa aykırı şeyler. Ben her şeye rağmen doğamı ve insanlığımı korumak adına bütün verilerimi halka ve devlete arz ediyorum; Halil Kandok, 10/06/1969, Eşcinsel, Denizli... Daha öte veri ne olabilir ki? "Eşcinselim" diyorum en öteki olarak! Gerisi zaten kimsenin işine yaramaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder