4 Aralık 2013 Çarşamba

Hep pozitif olmak ne derce doğru?

"Hep pozitif olmak" diye bir şey olabilir mi?


Hayatta bazı acılar vardır paylaşılmaz, paylaşılsa da hafiflemez. İnsan o acıdan kurtulmak için kaçar, acı kaçamayacak kadar büyükse, yaşar acısını. Kaçış bir noktaya kadardır zaten. Bilinçaltı insanı rahatsız etmeye başlar o acıyla yüzleşmeyince insan. Dün gece aylar önce kaybettiğim kuzenim rüyama girdi. Rüyanın konusunu tam olarak hatırlayamasam da, bayağı uzun sürdü onunla yüzleşmem ve bugün akşama kadar onu düşündüm ara ara da olsa.

Kuzenim benden bir kaç yaş büyüktü ama ortaokulu aynı sınıfta okumuştuk. Derslerimizi birlikte çalışmış, ödevlerimizi birlikte yapmıştık. Özellikle yazılı ödevlerimizi çok özenerek yapardık. Onun yazısı da çok güzeldi. Şimdi sistem ve usul nasıl bilmiyorum ama eskiden yazılı ödevler dolma kalemle yazılırdı ve hata yapınca çamaşır suyuyla silerdik. Ödev yaparken acıkırdık, ne bulursak onunla geçiştirirdik. Annesi bir keresinde kızmıştı akraba olmamıza rağmen birlikte ders çalışmamıza erkek olduğum için. Çünkü eşcinselliği kim bilecek, anlatsam kim anlayacaktı? Gerçi ben her şeyin farkında olduğum için arkadaşlarım hep kızdı zaten. Kuzenimin boyu başlarda benden uzundu ama sonra ben onu geçmiştim. Liseden sonra o sağlık sektöründe çalışmaya başladı, sonra beni de yanına aldırdı. Bir müddet birlikte çalıştık. Sonra ben askere gittim, o ise evlenip işten ayrılmış. Sonra o bir sahil kasabasına taşınıp hayatını orada sürdürdü. İki çocuğu oldu. Arada bir-iki kere daha görüşmüşüzdür ama yıllar sonra bir hastalık vesilesiyle tekrar buluştuk. Lösemi olmuştu. Erken teşhis edildiği için atlatmıştı. Ama bu sefer kalp kriziyle yaşama yenik düştü. Hastalığı sırasında 2-3 kere görüşmüştük. Son konuşmamız telefonda olmuştu. Sonra yeğenimden öğrendim onu kaybettiğimizi.

Onunla ilgili beynime kazınan ve hiç unutamayacağım en önemli özelliği hep tebessüm halinde olması, hep gülmesiydi. Onu hiç kızgın ve suratı asık halde görmemiştim. İnanılmaz derecede pozitifti. Hastalığı dönemlerinde telefonla konuşmalarımızda, oysa sıkıntısını hep içine attığını, hiç kimseye hayır diyemediğini anlatmıştı. Sağlıklı bir yaşam için öncelikle kendimizi düşünmek gerekiyor sanırım. Başkası kızıp bağırabiliyorsa, biz niye bu hakkımızı kullanmayalım ki? Bir haksızlık varsa bunu niye dile getirmeyelim ki? Susunca neyi hallediyoruz?

Hasta olduğunda bile onu kaybedebileceğimi hiç düşünmemiştim. Ben sevdiklerimi kaybedebileceğimi hiç aklıma getirmediğim gibi, kaybettikten sonra da hiç kaybetmiş gibi hissetmiyorum nasıl bir his ise? Sevdiklerime karşı ihmalkarlıklarım ne yalan söyleyeyim, vicdanımı rahatsız ediyor. Kendime çok vakit ayırıyorum biliyorum. "Ama ben buyum, ben öyleyim" demek beni ne kadar haklı kılar onu da bilmiyorum.

Facebook sayfasına baktım, hala duruyor ve arkadaşlarıyla çekilmiş tek fotoğrafı var sayfasında. Huzur içinde uyuduğuna inanıyorum. Bir gün tekrar karşılaşma dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder