3 Kasım 2013 Pazar

Reyonda ucuz, kasada kazık!

Bu ülke yani Türkiye niye gelişemez, niye insan haklarına saygılı demokratik bir ülke olamazlardan birisi, insanların gelişmeyi insan kazanmak değil de kısa vadede para kazanmak, karşısındaki insanı fırsattan istifade çıkarına alet etmek, kısacası kazıklamak olarak düşündüğü için.

Bu durumu yansıtan son yaşadığım bir olayı olduğu gibi aktarmak istiyorum. Zaten yalan söylemek, birilerini karalamak gibi bir yapım olmadığı gibi, bunun için bir sebep de yok. 29 Ekim'de spor dönüşü Atatürk Bulvarı'nda Delikli Çınar meydanına yakın bir mesafede açılan ve levhasında eski dükkanın adı "Bir kadın, Bir Erkek" yazan KELEPİR bir kitabevinin camlarına, her yerine yapıştırılan "kitap 5 lira" tanıtım fiyatları dikkatimi çekti ve içeri girip 5 liralık kitapların nerede olduğunu sordum. İkinci kattaymış. Çıktım ve reyonları taramadan önce yanlışlık olmasın diye raflara da yapıştırılan fiyatları kontrol ettim. Raflarda 5 lira yazan bölümlerden işime yarayacak 8 tane kitap seçtim. 5 liralık reyondaki kitapların hepsinin arkasında farklı farklı fiyatlar yazıyordu. Hani ürünler indirime düşer ama etiketlerini değiştirmezler ya, işte öyle bir durum. Benim aldıklarımın arkalarında ortalama 10-11 lira gibi fiyatlar vardı ama dediğim gibi sadece benim aldıklarımın arkasında değil, hepsinin arkasında ilk fiyatları vardı.

Aşağıya indim ve ödeme yaparken internetleri daha bağlanmadığı için o an kredi kartı geçemeyeceklerini söyledi eleman. Yarın bağlanacağını söyleyince ben de ayırttım kitapları. Ama ertesi gün, daha ertesi gün derken 5 gün geçti üzerinden ve son iki güne kadar her gün gidip sordum internetlerinin bağlanıp bağlanmadığını. 4. gün gidip sormadım artık. Çünkü elemanlar mutlaka telefonla beni arayacaklarını söylediler internet bağlanınca. 5. gün, yani bu akşam gittim ve internetleri bağlanmış. Ayırttığım kitapları bulup çıkarttılar. Niye aramadınız falan da demedim. Tam ödeme yapacağım, o anda kasada bulunan kişi (ilk günkü kişilerden değil) kitapların tutarının ne kadar söylendiğini sordu. Ben de "5 liralık bölümden aldım ve 40 lira dediler" dedim. Adam kitaplara baktı, "Bu kitaplar 5 liraya verilmez dedi. O anda beynimden vurulmuş döndüm. Ben de "5 liralık bölümden aldım, 5 lira değildi de, niye o bölüme koydunuz" dedim. Adam kendisiyle sesimi yükselterek konuşamayacağımı söyledi. Ağzımdan zaten çıkmaz da, tek kelime bile hakaret içeren kelime çıkmadı. Bu durumun yanlış bir şey olduğunu söyledim sadece. Adam bana çık dışarı, sana satılacak kitabım yok dedi.

Bu zihniyetteki bir kitapçıdan zaten kitap almam. Çünkü kitaba sadece ticari bir nesne ve çıkar unsuru gözüyle gören yerden öte, bana göre insanları tuzağa düşürüp kazıklamaya çalışan bir yerde asla işim olmaz ve böyle bir yerle herhangi bir şekilde temas kurduğum için de bin pişman oldum tabi.

Yanlışlıkla 5 liralık bölüme koyulmuş olabileceğini söylediler. Peki vatandaş bunu nerden bilsin. Peki ben o kitapları ilk gün, hatta 2., 3. gün de gelip internetin bağlanıp bağlanmadığını sorduğum günlerde alıp gitseydim ne olacaktı? Hem ayrıca elemanlar kitapların fiyatlarını yanlış biliyorlarsa, o zaman herkese geçerinden düşük fiyatta kitap satmış olmazlar mı? Hem kitapların fiyatı 5 lira değil ve de belliyse, niye bana soruyorsun "Sana kaç lira fiyat verildi?" diye.

Bilmiyorum artık niyetleri neydi, kitapların fiyatları neydi?. Bir de benim aldığım kitaplar yanlışlıkla 5 liralık reyonlara koyulduysa, devamları niye var aynı kitapların 5 liralık reyonda? Zaten ayrıca ikinci kat, yanılmıyorsam aklımda kaldığı kadarıyla 5 liralık reyon katı, en azından 5 liralık reyonlardaydı. İlk uğradığım gün de 5 liralık kitapların ikinci katta olduğunu söyleyip o kata yönlendirmişlerdi ve ikinci katın camında da koskoca "kitap 5 lira" yazıyor.

Bu kitaplar hayat-meyat meselsi kitaplar değildi benim için üstelik. Sadece kelepirden faydalanmak ve de kitap dünyasına katkı sağlamak amacıyla almıştım. Yoksa kafaya takacağım kitaplar olsaydı hem zamanında alırdım, hem de aldığım gün nakit ödeme yapar kitapları eve götürürdüm.

Ben ne kaybettim, hiçbir şey. Kitapçı acaba bir şey kaybettiğinin farkında mıdır? Zannetmiyorum. Çünkü ülkemizdeki ticaret anlayışı, işletmecilik anlayışı bu. "Mal benim, istediğim şekilde davranırım" diye düşünüyorlar. "Müşteri olmasa benim dükkanım olur mu?" diye düşünmüyorlar. Belki bir çok iş yeri geleneksel ticari anlayış yüzünden kapanıyor ama bunun suçunun kötü işletmecilik olduğunu düşünemiyorlar.

Benim, haksızlık olduğu zaman sinirlerim boşalır ve tepki gösteririm ama asla karşı tarafı rencide edecek tek bir sözcük bile çıkmaz ağzımdan. Bunun altının kalın kalın çizmek istiyorum. Sadece sinirlenirim ve durumun yanlış, haksızlık olduğunu söylerim. Çekip gidebilirim ama bu kişiliğimle asla örtüşmez. Haksızlığa sessiz kalırsam, bunu insanlığ(ım)a ihanet gibi görürüm. Çünkü bu sessizlik, tepkisizlik insanların enayi yerine koyulmasına ve bu düzenin böyle sürüp gitmesine sebep oluyor. Şu anda moralim bozuk ama eğer tepki göstermeseydim çok mutsuz olurdum kendi karakterime ters davranacağım, haksızlıklara duyarsız kalacağım için.

Bu yaşadığım münferit bir olay değil. Pazarda da karşılaşıyorum, özellikle de marketlerde buna benzer olaylara. Ürünün etiket fiyatı farklıdır, kasada ödeme yaparken farklıdır. Beni sinirlendiren de bu durumla çok sık ve her yerde karşılaşmam. Daha bir-iki gün önce markette gene karşılaştım. Narın etiket fiyatı 69 kuruştu, kasada 1.5 lira oldu. Sonra fiyatı değiştirmek yerine soğan fiyatından geçtiler narı. Çok ve dikkatsiz alış veriş yapan kim bilir kaç kişi karambole gelip kazıklanıyor bu şekilde. Bana göre müşterilere yapılan bu saygısızlık bir yanlışlık değil, düpedüz kasıttır, kazıktır. Tepkimin sebebi de dikkatsizlik veya unutkanlık olmayıp, müşteriyi karşı uyanıklık olması.

Pazartesi günü tüketici hakları derneğine müracat edeceğim. Çünkü kazıklanmamızın sebebi bilinçli müşteri olmamamız, bilinçli alış veriş yapmamamız.

Konuyu, ülke yönetiminin de para kazanmak zihniyetinden farklı olmadığıyla bağlamak istiyorum. İnsani gelişmişlik sırasında sonlarda yer alırken, ekonomide ilk 20 içersinde yer almışız neye yarar. Ben moralim bozulmadan alış veriş bile yapamıyorsam, tepki göstermediğim sürece enayi yerine koyuluyorsam, sonra da hakarete uğruyorsam, dünyanın Bir numaralı ekonomisi olsak neye yarar.

Kitap konusunda kendimi niye tereddütsüz haklı görüyorum biliyor musunuz? Bu adama bana pazarlık teklif etti, fiyat konusunda orta yol bulmaya çalıştı. Düşünün ki, bu adam gerçekten müşteri kazıklamaya çalışmasa fiyatın kitaplarını pazarlık yapmaya çalışır mı? Acaba "Ne kadar koparabilirsem kar" diye mi düşünüyor? Sen kitabın fiyatını belirlemişsin ve de bunu herkese koca koca puntolarla ilan etmişsin. Ben neyin ortasını bulacağım ki? "Niye ben, niye bana?" diyorum. Sanırım o kitapları her halükarda alacağımı zannetti.

Gelişmiş ülkelerde reyonda farklı, kasada farklı olabilir mi ürün? Bir de haklıymış gibi müşteri dükkandan kovulur mu? Benim enerjimi negatife dönüştüren bu sisteme karşı nasıl toleranslı olmam beklenebilir? Ayrıca tüm tüketiciler benim gibi kendi haklarına karşı duyarlı olmadıktan sonra değişen bir şey olmayacaktır ama bu da benim haksızlıkları sineye çekmemi gerektirmez. Hayatım boyunca buna benzer olayları yaşamadığım bir dönem olmadı. Sürekli herkesin karşılaştığı ve yaşadığı bir durum ki, ben de sürekli yaşıyorum.

İranlı mülteci arkadaşlar bir eşcinsel olarak bana neden iltica etmediğimi soruyorlar. Gitmesi gereken ve de kafayı değiştirmesi gereken ben miyim, acaba insan haklarına saygı göstermeyen zihniyet mi? Bu topraklardaki insanlığa saygısı olmayan zihniyet gitmedikten sonra benim gitmem kendimi kurtarmaktan başka neye yarar? Hak ihlali sadece benim yaşadığım bir şey olsa, inanın ben hayatım boyunca haksızlığa maruz kalmaya razı olurum veya ben bir şekilde kendimi kurtarırım. Ama sorum sadece benim mağduriyetim değil ki. Mağdur olanlardan önce, mağdur edenler bu ülkenin halledilmesi gereken sorunu. Yaptırımlar mağduriyeti yaratanları ehlileştirmediği sürece, mağduriyetler de yaşanmaya devam edecektir.

Bir de ayrıca kitap dediğimiz şey sadece kağıt sayfalardan oluşan bir nesne olmadığı gibi, onu anlamlı kılan okurdur. Okunmadıktan sonra bir işe yarar mı? Eğer okursuz kitap olsaydı, yazarın bunu okurlara ulaştırmak gibi derdi olmazdı. O yüzden kitapçının da kendi çıkarından önce okuru düşünerek müşteriye kitabı anlamlı kılacak şekilde davranması, kitabı işportada armut satar gibi satmaması, bilgi ve kültür kaynağından fırsatçılık yapmaması gerek diye düşünüyorum.

Not: Almak istediğim kitaplar yeni çıkan veya gündemde olup da çok satan kitaplardan değil, şiir ve özlü sözlerden oluşan derleme kitaplardandı. Zaten kitap evi zincirlerinde yeni kitaplar bile 3-5 liraya kampanyadan satılırken, kelepirde fırsatçı geleneksel yapıyla daha yüksek fiyatlar yüzünden niye yüz-göz olayım ki.

2 yorum:

  1. tebrik ederim halil bey. hakkınızı aradığınız için. ben de denizliliyim ve denizli esnafının bazılarında hakikaten iş ahlakı kalmamış maalesef. bir bayan olarak yapılan fiyat hilelerinden çok esnafın tavrına çok kızıyorum. mesela kaleiçinde dükkanların önünde durup kadınlara laf atanlardan tut, giden müşterilerin arkasından çekiştirip gülüşenlere kadar bir sürü ahlaksız insan var kendini esnaf sanan. halbuki onları ayakta tutan bizleriz. bir de unutmasalar bu gerçeği

    YanıtlaSil
  2. haklarımız konusunda bilinçli ve duyarlı olursak, her şeyi değiştirebiliriz.

    YanıtlaSil