6 Kasım 2013 Çarşamba

Onlar sizi çocuklarınız değil, sevişmek istiyorlarsa elbette sevişebilirler!

Başbakan kararlı kız ve erkek öğrencilerin bir arada kaldığı evleri denetleme konusunda. Gerekirse yasa çıkaracakmış bu konuda. Diyor ki, "Kişilerin müstakil özel evlerinde bir farklı kız, bir farklı genç ikisinin aynı evde kalması ne denli acaba uygun olabilir." "Müstakil özel ev" diyor ama müstakil özel eve müdahale etmeyi hak görüyor. Tek sebep gençlerin öğrenci olmaları mı, nikahsız olmaları mı? Düpedüz ahlakçılık yapılıyor anlaşıldığı üzere. Hala muhafazakar iktidarın çağdaş, modern olduğuna, özgürlüklere müdahale etmeyeceğine inanan kaldı mı acaba? Yoksa herkes aynı düzene girdi, baskıyı özgürlük olarak özümsemeye mi başladı?

Başbakan "Bu bizim muhafazakar demokrat yapımız, bu yetkiyi de siz verdiniz" diyerek özel hayata müdahalenin normal karşılanmasını istiyor. Bunun neresi özgürlük, bunun neresi demokrasi ama haklı da kendince. Çünkü belki en baştan beri "özel hayata müdahale edeceğiz" demedi ama en baştan beri muhafazakar olduğu bilinmiyor muydu? Muhafazakarların bireysel özgürlüğü savunduğu nerede görülmüş bir şey? "Anne babaların bu tür işlere asla müsade etmeyeceğini biliyorum" diyor. Etmezler, onlar da bu toprakların geleneksel yapısının birer parçası. Zaten cesaretiniz de o yüzden ya. Hayatlarını nasıl yaşamak istediklerini gençlere soran kim? Anne babalar görücü usulü yaşamışlar hayatlarını mutsuz bir şekilde, çocukların mutluluğa, sevişerek, birbirlerini tanıyarak evlenmeye, hatta evlenmemeye ne hakları olabilir ki?

Başbakan, bir gazetecinin evlerin kişisel ve özel olduğunu hatırlatması üzerine, "Kişilerin müstakil özel evlerinde bir farklı kız bir farklı genç ikisinin aynı evde kalması ne denli acaba uygun olabilir. Siz kızınıza oğlunuza böyle bir şeyi hoşgörüyle karşılayabiliyor musunuz?" diyor. Başbakan'a ben cevap verebilir miyim Tanrı aşkına eşcinsel bir ahlaksız olarak! Bir insanın bir insanı anlayabilmesi için, illaki karşısındakinin konumunda olması gerekmiyor; Benim kızım olsaydı tabi ki de erkek arkadaşlarıyla aynı evi paylaşmalarına izin verirdim. Tabi ki de sevişmek istiyorlarsa da sevişebilirlerdi (Oğlum olsaydı da kendi cinsiyle sevişebilirdi). Zaten günümüzde gençler sevişiyorlar da inanmasanız da, inanmak istemeseniz de, bu durumu kabul edemeseniz de. Ailelerin, cinsiyetçi yönetimlerin bilmediği, bilmek istemediği, öğrenmek istemediği bir şey var. Halil Cibran'ın dediği gibi, çocuklarınızı sizler doğurmuş olabilirsiniz ama onların sahibi değilsiniz. Onlar hayatın da çocukları ve hayatlarını kendilerince yaşamaya hakları var. Çocukların neden bulundukları şehirlerde üniversite okumak istemediklerini hiç düşündünüz mü?

Ayrıca çocuklar, yani gençler sevişiyorlar, kötü bir şey yapmıyorlar. Sevişmek kötü bir şey mi? İnsan hoşlanmasa, içinden gelmese niye gerçekleştirsin ki bu eylemi? Neyin doğru, neyin yanlış olacağını bilecek kadar akılları vardır herhalde üniversiteyi kazanabildiklerine göre. Bir kere hayat onların hayatı artık ve anne baba olunsa da, başbakan olunsa da insanların hayatlarına müdahale etmek bir insan hakkı ihlalidir. "Benim yapım muhafazakar, beni de siz seçtiniz ve her şeyin doğrusunu ben bilirim" demenin demokrasiyle alakası olabilir mi?

Aynı evde yaşayan erkek ve kız öğrencilere müdahale sebebini sevişme üzerinden ele aldım ama ailelerin de, başbakanın da gençlerin evlenmeden önce sevişmelerinden başka bir kaygısı olabilir mi? Üniversite öğrencilerini maddi teşvikle evlendirmelerinin falan amacı da ahlakçılık, namusçuluk değil mi?

"Valiliklerin bu konuda inisiyatifleri varsa bu inisiyatifleri de kullanması gerekir, çünkü bunun bedeli yarın çok farklı bir şekilde bizim karşımıza gelebilir" demiş Başbakan ayrıca. Önce, gerçekten aynı evde kalan kız öğrencilere yetkililerin veya yasanın ne yapacağını çok merak ediyorum. Öğrencilik hayatlarını mı sonlandıracaksınız, hapse mi atacaksınız, kaldıkları evlerden attırıp yıldırma politikası mı uygulayacaksınız? Bütün bunları muhafazakar demokrasi adına mı yapacaksınız?

Bedel konusuna gelirsek... Sevişmenin bir bedeli olmaz. Sevişmekten huzur doğar, mutluluk doğar, aşk doğar, en fazla çocuk doğar! Kötü bir şey olmaz diyeceğim ama iki kişinin bir araya gelmesinden doğan ve benim güzel bulduğum bu şeyler muhafazakarlara göre bir bedel, ahlaksızlık. Bunların yaşanabilmesi için, heteroseksist sistemin maddi-manevi değerleri tarafından onaylanması gerekir iki kişinin birlikte olabilmesi için.

Yalnız şöyle bir gerçek de var. Günümüzde gençler tutucu bir müdahaleyi ne kadar kaale alırlar acaba? Veya muhafazakar iktidar kendi sistemine baskıyla kaç kişiyi dahil edebilir? Ben, kendi tarafında gördükleri kapalıların bile bu kadar kökten bir tutuculuğa prim vereceklerini hiç zannetmiyorum. Bazı gençlerin canlarını yakacaklar, bazı ahlakçı komşular Başbakan'ın sözlerinden aldıkları cesaretle bazı öğrencilerin canlarını yakmaya başladılar bile ama kişisel özgürlüklere müdahalenin bedeli kendilerinden çıkacaktır daha çok. Bunu da hesaba katmaları gerekir. Olan da muhafazakar piyangonun vurduğu gençlere olacak.

Başbakan bu sefer sözlerine daha bir sağlam çıkarak, kendisinin kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmasına müdahale edilmesi gerektiğini söylemediğini savunan parti içindeki kişileri yalancı çıkardı. Çünkü namus bu toplumda hala en yüksek prim yapan bir kavram olduğu için, muhafazakarlığa namustan daha sağlam bir dayanak olamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder