14 Şubat 2013 Perşembe

Kabulleniş Dönemi!


Yaş ilerledikçe, insan gençliğinde ne yaşarsa sadece kar olanın o olduğunu anlıyor. Hem enerjin yetmiyor, hem de hevesin kalmıyor. Yaşadığım son iki soğuk algınlığı vücudumun kaldıramayacağı kadar ağır geldi. Sanki gece uyurken ecelle cebelleşiyorum. Hiç hayatımda tepeden tırnağa bu kadar ağrı ve acı çektiğimi hatırlamıyorum. Deliler gibi üşüyorum, deliler gibi yanıyorum ve bu durum dakika olmadan tekrar ediyor. Sanki sıtma nöbetine tutulmuşum gibi. Eskiden kusunca karnımın ağrısı geçerdi, ağrı kesici alınca ağrılarıma faydası olurdu. Ama bambaşka bir sürece geçmiş gibiyim. Yaşlılığımın habercisi sanırım bunlar. Yaşlı sayılabilecek bir yaşta değilim ama herkesin bir bünyesi vardır. Ben hayatım boyunca zaten hayvan gibi sağlıklı olamadım ki. Hep hassas bir bünyem vardı ruhum gibi. Yaşadıklarımı nasıl kaldırabildiğime hep şaşmışımdır. Demek ki bedene fazla yüklenmek de güçlendiremiyor onu. Kapasiten ne ise o kadarsın işte.

Yaşadığım sürece yapım gereği, özellikle düşünsel anlamda hayatıma çok şey sığdırmaya çalıştım, KEnDİm gibi yaşamaya çalıştım. Çünkü ben yaptıklarından değil de yapamadıklarına pişman olanlardanım. Belki adaletsiz dünyada eşcinsel olduğumu çok haykırmamdan dolayı çok canım yandı ama o durumdan zaten hiç pişman olmadım. Çünkü o da kendim olmamın bir parçasıydı.

Bir süredir yazamıyorum, yazmak da gelmiyor içimden. Sanırım içimdekileri döktüm ve bitti. Belki de bir ego tatminiydi, bir varoluş biçimiydi. Bakarsın tekrar yazarım. Yazarım, yazarım...

Hayatta hep, her anlamda daha iyi olmak istedim ve bunun için çabaladım kendimce, kendi imkanlarım elverdiğince. Ama anlamam gereken bir şey varmış. İnsanın enerjisinin inişe geçtiği dönemler de varmış. Sağlıklı yaşam için spor falan hikaye. Daha ters bile tepebiliyor. Belki de bu bana mahsus bir özelliktir. Sanırım son haftalarda tenisvari sporlarla çok ter atarak vücudumun bağışıklık sistemini zayıflattım.

Bunları neden yazdım derseniz, hayatı fazla zorlamamak gerekiyor, mümkün olduğunca akışına bırakarak yaşamak gerekiyor. Demek istediğim bencilce olsa da, herkesin yaptığı gibi önce kendini düşünmek gerekiyor. Bazıları mecburiyetten başkaları adına yaşıyor, bazıları da umut için başkaları ve başka şeyler adına yaşıyor.

Hayatta öğrendiğim bir şey de insanın kendine söz geçirememesi. Özellikle benim gibiler. Ama insanın kendi aldığı kararları yanlış olsa da çok canını yakmıyor. En çok başkasının aklına uyduğum zaman canım yanmıştır benim. Bu belki kendime çok inandığımdan, belki de insanın kendisini yansız yargılayamamasından. Ama emin olduğum en önemli şey, isyanımda, inatçılığımda hiç kötülük olmaması.

Şu blog denilen şey, hayatımın en güzel fırsatıydı kendimi ifade edebildiğim. Çünkü insanın kendini tutmasından daha ağır bir şey olamaz ama bana göre. Tutan tutsun gene. Kapasitem yettiği ölçüde rehabilite ettim sayılır kendimi. Blog sayesinde daha güvenli oldu hem. Çünkü insanlara birebir doğamı-eşcinselliğimi anlattığım zaman az dayak yemedim. Adalet denilen sistem de hep beni suçlu buldu nedense. Çünkü eşcinsellik bir suçtu heteroseksizme göre.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder