26 Şubat 2013 Salı

Eşcinsel nefretine karşı ölmekten başka bir delil var mı?

"Ahmet Yıldız" olayının benzer bir örneği yaşanıyor bugünlerde. Çocuklarının eşcinselliğini sindiremeyen bir aile, onu sevgilisinden ayırdıkları gibi ortadan yok ediyorlar. Çocuğun şu anda nerede olduğu belli değil. Sevgilisinin dediğine göre canı da tehlikede. Çünkü eşcinsel çocuğun, yani gencin ailesi hem kendi çocuklarını, hem de sevgilisini ölümle tehdit ediyorlar. Eve hapsediyorlar çocuğu, olmadı başka şehire akrabalarının yanına gönderip gene hapsediyorlar ama çocuk evden kaçmasına rağmen peşini bırakmıyorlar. Şu anda da nerede ve nasıl olduğu belli değil.

Nasıl bir dünyadır ki 20 yaşındaki bir genç kendi yaşamına kendisi karar veremiyor. Tamam siz doğurmuş olabilirsiniz ama her çocuk ailesinin istediği gibi olmak ve yaşamak zorunda mı? Siz çocuk doğurmamışsınız, heteroseksist sisteme karşı görevinizi yerine getirmişsiniz ve yaşadığınız süre boyunca da erkeklik şanı adına ve aile kavramına uygun olarak başınızı dik tutmak istiyorsunuz güya. Peki ya çocuğun hayatı ne olacak? Bireysel hayat diye bir şey mi var değil mi ataerkil toplumlarda?

Peki insan haklarından, insan canının öneminden bahseden Devlet nerede? Neden eşcinselleri kaale bile almıyor? Neden Devletin birimleri kayda geçirmiyor eşcinsellerin başlarına gelen şiddet ve tehdit olaylarını? Ölmeleri mi gerekiyor illa ki? Sonra da Ahmet Yıldız'ın babasının firar etmesine sessiz kalınması gibi suistimal sürecine mi girilmesi gerekiyor? Şahit istiyorlarmış, delil istiyorlarmış. Homofobiye karşı ölmekten başka bir delil var mı?

Heteroseksist bir toplumda insan homofobiye karşı-eşcinsel düşmanlığına karşı, sırf laf olsun diye kendini, canını, işini-gücünü riske atar mı? Ailesinin kaçırdığı eşcinsel çocuğunun sevgilisi işte bu konumda şu anda. Eşcinselliğinin çevreye yansımasından dolayı maddi ve ortam olarak sıkıntılı bir durumda.

Bu kimin umrunda ki. Sonuçta eşcinselsen bunları göze almak zorundasın. Ama her şeyi göze alsan bile can güvenliğinin olmaması işin en acımasız ve kötü olan tarafı.

Belki çoğuna bu olay, yani iki erkeğin birbirini sevmesi ve bunun için mücadele vermesi saçma-sapan ve fuzuli geliyordur. Öyle olmasaydı ailesi tarafından da olsa bir kişinin kaçırılması daha geniş kitlelerin dikkatini çeker ve olay bu kadar savsaklanmazdı.

"Sevgili"nin, Devletin bu olayla ilgilenmemesini, eşcinsel çocuğun ailesinin nüfuzlu olmalarına bağlamasına inanmak bile istemiyorum ama bu da toplumumuzun acı gerçeklerinden biri.

Sevgilinin sözleriyse bütün eşcinsellere ders olabilecek nitelikte; "Aslında eşim kaçırıldı; ama taraf bile olamıyorum, hiçbir şeyim. Bunu atlatırsak mevzuat oluşması konusunda eşcinsel evlilik konusunda mücadele vereceğim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder