26 Şubat 2013 Salı

Beynimin Duvarlarında Asılı Kalan Cinayet Portreleri


Hayatta baz fotoğraflar vardır Devlet tarafından yaratılan ve beynimin duvarlarına hiçbir zaman indirmemek koşuluyla astığım. Unutmak insanlığın mı zavallılığıdır yoksa insan olamamanın mı bilmiyorum ama, katliamlara karşı nedense hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyoruz. Nasıl bir insanlıktır, nasıl bir duyarsızlıktır bilmiyorum ama yapılması gerekenler yapılmıyor ki, hayat aynı şekilde bireysel veya toplumsal şekilde şiddete ve kana dayalı devam edip gidiyor.

Neden ciddi önlemler alınmıyor sorusunun tek cevabı, erkek gücüne dayalı ölümlerin hak edilmiş olduğuna inanılması sanırım. Bir kadın öldürülüyorsa (Veya diğerleri), kadına dair hep hatalar, yanlışlar, suçlar aranıyor. O hata da ne biliyor musunuz? Erkeğe, erkekliğe karşı gelmek. Ya dövüle-dövüle şiddetle acı çekerek yok edileceksin, ya da acıları yaşamak istemiyorsan pat diye kurban edileceksin.

Bu sadece bir erkeğin suçu olamaz tabii. Bu erkekliğin ve erkek iktidarın suçudur tartışmasız. Eğer bir toplum eşitliği boş verin, erkekliğin üstün kabul edilmemesine bile karşı çıkıyorsa, erkekliğin üstünlüğünü ve kurallarını kabul etmeyenlerin potansiyel kurban gözüyle görülmesi ve erkek cinayetine, erkek eksenli yönetimlerin cinayetine kurban gitmesi artık beklenen ve kanıksanan bir şeydir. Öyle olmasaydı bu cinayetlerin önü alınamaz mıydı?

Bir Devlet ve yargısı düşünün ki, güç dengesinin eşit olmadığı, erkekten tarafta olduğu bir cinayette bile erkekliği tahrik edecek unsurlar arıyor ve buluyor da. Eğer Devletler, iktidarlar erkek olmasaydı, erkekliğin karşısında konuşlandırılanların korunması için erkekliğe karşı önlemler almaz mıydı? Demek ki Devlet de her şeyi, herkesi bencilce erkekliğin malı, erkekliğe hizmet eden bir yardımcı unsur olarak görüyor.

O kadar ki, erkekliğe karşı yardım çığlıklarını bile duymazlıktan gelebiliyor Devlet. Erkeğin şiddetini baskısını olağan görüyor. Çünkü iktidar olmak öyle bir şey ve iktidarlar o şekilde iktidar olabilmişler!

İktidarlara göre tek çözüm erkekliğe itaat etmek. Baş kaldırmakla, isyan etmekle, hak aramakla, yardım istemekle erkekliğe karşı çözüm yolu olmaz! Bu şekilde çözüm yolu bulmaya kalkışanlar erkeklik tarafından belasını da buluyor zaten. Göz göre-göre öldürülüyorlar. Öldürülüyor kelimesi hafif kalır. Resmen bağırtıla-bağırtıla işkenceyle katlediliyorlar. Ve ölen öldüğüyle kalıyor. Hayatın iktidar odaklı devam etmesi için de, kimse kılını kıpırtdatmıyor.

Ölen öldüğüyle kalıyor ama geride de toplanması mümkün olmayan enkazlar da bırakabiliyor bu erkekliğin işlediği cinayetler. Bilmem hatırlıyor musunuz Ayşe Paşalı cinayetini? Hani yüzü-gözü morluklar içinde bir kadın ve yanında kocasının olduğu bir fotoğraf vardı basına yansıyan. Kadın defalarca Devletten yardım istemişti ama Devlet her şiddet sonrasında bu katili serbest bırakmış ve kadının çığlıklarına rağmen bu kadını korumamıştı. "Korudum" diyorsa, demek ki doğru yöntemler uygulamıyor ki koruyamamış. İşte bu enkazın arkasında kalanlardan kimin haberi var acaba?

Bugün gazetelerden birinde ölen kadının çocuklarından büyük olanla röportaj yapılmış. Kadının çocuklarından diyorum, çünkü bu katilin profili, kızının da baba olarak kabul etmediği üzere baba profiline uymuyor. Bu çocuklar hayat boyu devam edecek bir şiddet fırtınasının mağdurları. Hayatları boyunca belki ruhları hep yaralı yaşayacaklar. Atlatılabilirmi ki güven vermesi gereken baba figürünün annelerini öldürmesinin travması? Peki bu kişiler erkeğe, erkekliğe ne kadar güvenebilirler? Demek ki bir cinayet sadece öldürülen kişinin hayatını karartmıyor. Bir çok kişinin de psikolojisini darmadağın ediyor.

Öldüren ne yapıyor? Sadece yatıyor. Öldüreni hapse atmak eşitsizlik ve parelelinde şiddet ve cinayetlerin çözümü müdür? İnsanlar ölmeden önce bu cinayetlerin önlemini almak bir insanlık vazifesi değil midir? Erkeklik öldürülmediği sürece de öldürmeye devam edecektir.

Erkek olmak yerine insan olunsa daha iyi olmaz mı? Ama heteroseksist toplumlarda insan olmak erkek olmakla eş anlamlı ne yazık ki. Erkek olunca tam ve mükemmel insan oluyorsun! Şiddet ve cinayette şanı oluyor!

Bir şeyden çok tiksiniyorum. Bir insan öldükten sonra tepkilerin verdiği utançla samimiyetsiz bir şekilde bir şeyler yapılmaya çalışılıyor ya, bunu midem kaldırmıyor işte. Bir can yok edildikten sonra arkasından bir şeyler yapmaya çalışmak işgüzarlık gibi geliyor bana. Neden mi? Çünkü sağ kalanlar için hala bir şey yapılmıyor da o yüzden.

Bugün gene gazetelerde benzer bir olay daha yer aldı. Boşanma davası süren bir kadın çocuğunun gözleri önünde kocası tarafından Sekiz yerinden bıçaklanıyor ama adam tutuklanmıyor. Koruma kararı çıkmasına rağmen bu kadın ne yazık ki korunmuyor. Duruma isyan eden kadının annesi, "Kızımın öldürülmesi mi gerekiyor bu adamın tutuklanması için" diyor. Demek ki kocasına "hayır" diyen ve boşanmak isteyen kadınları Devlet korumak istemiyor.

Erkekliğe şekil verebilecek en büyük güç de kadınlıktan başka hiçbir şey değil. Kadın isterse düzen değişebilir. Çünkü erkeklik onun tornasından geçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder