1 Aralık 2012 Cumartesi

Kontes!


Ben müzik hastası, müzik manyağı olmama rağmen dinlemek ve şarkıcıları, albümlerini, şarkılarını isimsel olarak paylaşmak dışında Nükhet Duru hariç hiç anlatmadım diyebilirim. Bu hiçbir şarkıcıyı, sanatçıyı çok fazla sevmiyorum anlamını taşımıyor. Müziğin anlatılarak değil de dinlenerek anlaşılacağına daha çok inandığımdan.

Sıla'yı müziğinin özgünlğünden, müziğe profesyonel yaklaşımından dolayı çok seviyordum. Hele son albümü "Vaveyla"nın alt yapısını senfonik yapması ona olan hayranlığımı tavan yaptırdı. Onu Batı müziğindeki profesyonelliğe çok yakın buluyordum. Bir de işinde başarılı olmak için çok çalışıyor, çabalıyor, en iyisini yapmaya çalışıyordu. Emek veriyordu cidden.

Sıla'yı anlatırken müziğe profesyonel yaklaşımına parantez açmak gerekiyor. Müzikteki başarısının sırrı ekip çalışmasında. Sıla bunun bilincinde ki, müziğe başladığı günden itibaren aynı ekiple çalışıyor. Sürekli aynı ekiple çalışmak uzun vadede bir tıkanıklık yaratabilir mi bilmiyorum ama, şarkıcının kendisi de işin mutfağında yer alıyorsa yaratacağını zannetmiyorum.

Sıla'yı "...Dan Sonra" klibiyle tanıdığımda şok olmuştum. Bu kadar Avrupai bir işle karşılaşmamıştık sanırım daha önce. Albümdeki diğer şarkıların 180 derece farklı olmasıysa bizi daha da şaşırtmıştı. Sıla'nın kendini bir ifade ediş tarzı vardı ama müziği alt yapı olarak çok varyasyonlu kullanabilme bilinci de vardı. Her dinlediğimiz şarkısı arasındaki uyum ve albümleri arasındaki formülasyon farkediliyordu ama müziğin kilit noktası alt yapıyla oynayarak müziğin gerekliliğini yerine geitriyordu. Son albümünde bunu takdir edilecek boyutta ispat etti.

Müzikal samimiyetinin yanı sıra söylenenin aksine karakteristik samimiyetine de çok inanıyordum. Sıla'nın duruşundan, hayat biçiminden, yaptığı müzikten de anlayabiliyorduk işine olan saygısını. Çünkü gerçek bir sanatçı gibi, özel hayata dair kimliğini hiçbir zaman müziğinin önüne geçirmedi. Belki hayat tarzı müziğe endeksli bir tarzdı ki, istese bile müziğinin önüne geçemezdi. Belki geçecek başka bir hayatı yoktu veya hayatı müzikti öncelikli olarak. Bazıları gibi bir yan uğraş veya ticari bir hedef hiç değildi müzik Sıla için. Sıla demek müzik demekti dinleyici için sadece, tıpkı Sıla'nın hayatının müzik olduğu gibi.

İlkokulda müzisyen olmayı aklına koyup Denizli'den İzmir'e, oradan İstanbul'a müzik yolculuğuna çıkmış. İnsanın ne istediğini bilmesi, aklına koyduğunu gerçekleştirmesini de kolaylaştırıyor sanırım. Hayatını hedeflerine göre temellendirdiği için, adım adım donanımlı ve sağlam bir şekilde başarı da daha garanti ve kalıcı olacaktır muhtemelen. Şimdilik müzik kariyerinde bir aksama yok ve dolu-dolu, emin bir şekilde ilerliyor. Tökezleme olacağını da zannetmiyorum. Çünkü dün veya bugün ne yaptığının derdinde değil, yarın ne yapabilirimin derdinde olan bir müzisyen Sıla. Müzikte başarının sırrı müziği çok sevmek ki, Sıla'daki müzik aşkı sevgiden öte saygı bazında.

Sıla'yı anlatma sebebime gelince... Sıla'nın "Joker" albümünü çok beğenmiştim ama video'sunu izleyerek profesyonelliğinin bu kadarına şahit olmamıştım. Biraz gecikmeli de olsa izledim bugün. Tek cümleyle bu video hakkındaki duygularını anlat deseler, "Hayatımda bu kadar profesyonel bir çalışma görmedim" derim. Daha önce buna benzer Batı'dan örnekler izledim ama bu kadar hem ciddi, hem de eğlenceli olan sıcak-samimi bir şey görmemiştim. Sıla çok profesyonel biri ama o kadar da samimi biri. Kendini ciddi öğretmen havalarına sokan göstermelik bir profesyonellik değil de hamurunda bir profesyonellik var gibi. Her şey eğlenceli geçiyor ama çok da yolunda gidiyor. Profesyonellik belki de çabayla olan bir şey değil.

İnsanın işine olan saygısı inandırıcı olursa, etrafındaki insanların eğlenceli tarafı işi aksatmak yerine, yapılan işi daha verimli kılıyor ki yapılan iş ortada, Sıla'nın yaptığı işten çok haz duyduğu da ortada. Karşılıklı bir pozitif elektirik akışı var ekibiyle arasında. Bu işin kalitesine de çok yüksek seviyeden yansıyor. Bütün ekip canla-başla nasıl daha iyisini yapabilirizin derdinde. Sıla'nın ekibinde sevgi ve saygı maya gibi çoğalmış ki memur zihniyetiyle değil, herkes kendi işinde çalışıyormuş gibi sevgiyle çabalıyor.

Müziğin kraliçeleri, divaları var ama kontes ne kadar yakışır, ne kadar doğru bir tanımlamadır bilmiyorum, ben Sıla'nın müziğe profesyonel yaklaşımından, ruhen ve bedenine yansıyan asil duruşundan dolayı müziğin kontesi, tek kelimeyle "Kontes" demek istiyorum. Özellikle "Joker" video'sundaki giyimi-kuşamı, boyu-posu-endamı, tavrı-tarzı, "soğuk-sıcak cool" görüntüsü, samimiyetin saygın haliyle, çok zarifti, çok asildi. Daha önce bir sanatçıya kontes dendiğini bile bilmiyorum ama şarkı söylerkenki, konuşurkenki ağır hallerinin altındaki içtenliği, yani hem asil ve heybetli, hem de kibirsiz oluşu ona kontes olmayı hak ettiriyor.

Ayrıca görsel olarak değişkenliğin bu kadar yakıştığı başka bir sanatçı da var mıdır bilmiyorum. Bir de şarkılarındaki  matematiksel ve şiirsel anlatımından dolayı çok filozof. Sıla'da ne ararsan var aslında. 70'lerden günümüze kadar sürekliliğini kalıcı haline getiren müziğimizin kare asından sonra bana göre çıkmış en büyük isim Sıla. Sıla'yı çok sevmemin ve bana göre en büyük özelliği ondan hiç bıkılmaması. Dinlettiriyor, baktırıyor kendine. Geçici, eskitilebilecek bir karizma değil onunki, daimi. Tam kıvamında ve dozunda bir albenisi var.

Sıla'nın şarkıları hece hece hissederek okuduğunu fark ettim. O da şarkıyı söylerken, hayatı şarkılarında da yaşayıp, yaşattırmak isteyenlerden. Şarkıcı değil hayata anlatıcısı gibi ama düz bir şekilde değil, derinden, inişli çıkışlı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder