Bugün haber bloğumda paylaştığım gündem haberlerinden birkaçından bahsedeceğim ve puzzle'ın yani yap-bozun parçalarını birleştirip Türkiye'nin panoramasını-görünümünü çıkarmak size düşsün.
Dinci gazetelerden Akit, RTÜK'ün Cemil İpekçi'nin eşcinsellikle ilgili yaptığı açıklamaları ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirip ceza vermemesine tepki göstermiş. Gazete Cemil İpekçi'nin açıklamalarını "Sapıkça açıklamalar" olarak dile getiriyor.
Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi de diyor ki; "Dünya genelinde insanlar, cinsel yönelimleri veya toplumsal cinsiyet kimlikleri nedeniyle ayırımcılık ve şiddete maruz kalmakta hatta hayatlarını kaybetmektedir. Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans bireyler ve İntersekslerin haklarından söz ederken bir grup insana yeni haklar verilmesinden bahsetmiyoruz. Ayırım gözetilmeksizin her yerde herkes için geçerli olan aynı insan haklarından söz ediyoruz."
Bu ne demektir her zaman benim de dediğim gibi; Hakkı verme durumu söz konusu olamaz, herkes için eşit olarak yaşama hakkı vardır.
Transseksüel arkadaşımız Tuğçe'nin katili yakalanmış ama cinayeti inkar ediyor.
Gürcistan'da Homofobi Karşıtlığı Günü'nde ilk defa yürüyüş yapmak isteyen bir grup LGBT'ye, homofobikler polise rağmen "Eşcinsellik günah ve yanlış bir yaşam şeklidir" diye saldırmış.
Bir oyuncumuz, "Bütün erkekler kardeşim olur. Yalnızım ve sevgilim olsun da istemiyorum" demesine, köşe yazarlarımızdan birisinin "Yanlış anlaşılırsın" uyarısına, "Sadece adı geçen erkekler kardeşim olur" diyerek çark etmiş.
Bir İngiliz gazetesi, "Türkiye'nin başbakanı, kızı bir aktör tarafından 'küçük düşürüldü' diye tiyatroları tehdit ediyor" iddiasında bulunmuş.
Rize'de cinnet geçiren bir polis, Atatürk heykeli önünde havaya ateş açarak "Allah’a kul olun, Müslüman Rizeliler uyanın" diyerek uyarıda bulunmuş.
Saadet Partisi’nin gençlik örgütü de, Kocaeli Belediye binasına yakın bir parkta, “Eşcinsellik Ahlaksızlıktır” yazan nefret pankartı açmış. Polis suç duyurusunda bulunmak isteyenlerin dilekçelerini almayıp, onları oyalamaya çalışmış. Şikayette bulunanların avukatlarının devreye girmesiyle, itfaiyeler nefret pankartlarını asılı olduğu yerden indirmişler.
TRT, sanatçıları anma programında 2 Temmuz 1993'te Sivas Katliamı'nda öldürülen Muhlis Akarsu'yu anlatmış ama neden öldüğünü es geçmiş. Bilmiyor mudur, unutmuş mudur, bir kasıt mı vardır? Sizce doğru şık hangisidir acaba?
Bir köşe yazarımız da Can Bonomo'nun Eurovison Şarkı Yarışması'nda beş erkek dansçıyla gösteri yapacak olmasını, eşcinsellerden gelecek oylara bağlamış.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'da sanki ülkemizi çok yakından gözlemliyormuş gibi demiş ki; "Türkiye’nin politikası kendini akıllı zannedenlerin hayalleri" Ne yalan söyleyeyim, bu lafı ben de çok sevdim.
Haberler tabiki de bir seçki olduğu için geneli yansıtmayabilir ama sonuçta Türkiye'nin, dünyanın gerçekleri. Bu gerçekler de; Dayanağı din gösterilen, sonu cinayetle bitebilen nefrete dayalı eşcinsellik ve her türlü cinsellik düşmanlığı, kendilerine uymadığı zaman sanatı ve sanatçıyı yok sayma politikası, toplumsal yapının baskıcılığına rağmen zorda kalmamak için baskının yanında yer alarak kendi-kendinin özgürlüğünü yok etme bilinçsizliği, heteroseksist değerlerin içselleşmesinden ve toplumsal yapıyla kişiliğin çatışmasından dolayı içselleşmiş homofobi, dışsallaşmış homofobi veya farklı gerekçelerle, bahanelerle saldırganlık eylemleri...Bütün bu olayların cereyan etmesinin ve olumsuzluklara "dur" denilmemesinin sebebi de, egemen olan cesaretin kaynağı tutucu, baskıcı heteroseksist sistem ve temsilcileri ve sadece kendilerini garanti altına alan yasaları, yasa uygulayıcıları;
Homofobi pankartı yerine iktidar aleyhtarı bir pankart açılsaydı, o pankartın indirilmesine polis engel mi çıkartırdı, yoksa kendileri mi indirirdi? "Homofobiklerle Devlet işbirliği içinde mi?" diye bir soru sorsam çok mu saçma bir soru olur? Eşcinsel ve transseksüellere karşı işlenen suçlar nefret suçları kapsamına alınmıyorsa, soruya kimin tarafından bakarsan bak saçma oluyor gerçekten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder