Eşcinsellerin Mutsuzluğunun Sebebi Heteroseksizmdir
Hayatta sadece izleyici olmanın vicdanlarımıza dokunduğu bir sürece girersek, işte o zaman tam anlamıyla insan olabliriz.
Bugün Bülent Ersoy'un yalnızlığına dair bir yazı okudum. Son günlerde çok duygusal ve kendini koyverme durumu söz konusuymuş. Ekranlardaki duygusallığının altında, neşeli görünse bile özel hayatındaki "dokunsanız ağlayacak" hali, gözyaşlarının altında da çocuk özlemi yatıyormuş. Yazarımız, programlarda ne zaman ne yapacağı belli olmadığı için, onu saatli bombaya benzetmiş. Etrafındaki sahte saygının içinde kendini çok yalnız hissediyormuş ve bir gün yaşlanınca gerçekten yalnız kalacakmış.
Tespitler doğru olabilir, sadece Bülent Ersoy'a dair bir karakter analizi de olabilir. Ben Bülent Ersoy'un durumunun gerçekten böyle olup-olmadığını da tartışmayacağım. Kimse de olayların, durumların sosyolojik kapsamlı analizini yapmak mecburiyetinde değil. Yalnız söz konusu olan transseksüel bir şarkıcı, ses sanatçısı ve yorumcusuysa, önce insanların davranışlarının altında yatan toplumsal gerçekler, nedenler-niçinler üzerinden irdeleme yapılırsa, daha anlamlı olur diye düşünüyorum. Şöhret insanı sıradan insandan daha farklı bir yaşam tarzı ve davranış biçimlerine itebilir ama bu durumu sadece şöhrete bağlamak da eksik kalır. Çünkü bazı davranışlar ne kadar şöhretsel olsa da, cinsiyet kimliğinin heteroseksist bir toplumda yarattığı ve yaşattığı sıkıntıları görmezlikten gelmek, kişilerin karakterine, kişisel haklarına saygısızlık olur gibime geliyor. Benim düşüncelerim de belki Bülent Ersoy'un davranışlarının sebebi olmayabilir ama ben Bülent Ersoy'un üzerinden geneldeki transseksüellerin, eşcinsellerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden dolayı heteroseksit bir dünyada yaşadıkları sıkıntıların, özellikle yalnızlıklarının sebebinin kendi yapıları ve karakterlerinden kaynaklanmadığı için, yalnızlığın ve sıkıntıların sebebi olarak heteroseksist sistemin sorgulanması taraftarıyım.
Bu yüzeysel ajitasyon toplumun genelinin bir yansıması aslında. Çünkü mutluluğun formülünün aile gibi toplumsal heteroseksist unsurlar olduğu çocukluktan itibaren öyle içselleştiriliyor ki, LGBT'lerin yalnız kalmaları ve mutsuzlukları, heteroseksist sisteme dahil olmayıp kıyıda kalmayı tercih etmelerine bağlanıyor. Aslında kıyıda kalmayı tercih eden falan yok. Çoğunluğa benzemeyenlerin ötekileştirilme durumu söz konusu. Eşcinseller, transseksüeller ne kimliklerini tercih ediyorlar, ne de yalnızlıklarının, mutsuzluklarının iftira edildiği gibi sorumluları. Yapılarında varolan kimliklerini doğalarına uygun gerçekleştirmek-yaşamak isteyince, tercih edilmesi dayatılan yapay heteroseksist sistem tarafından yalnızlığa, mutsuzluğa itiliyorlar.
Eşcinsellik kabul edilip eşcinselliğe karşı korkuya dayalı nefret bitse, bitirilse, ne eşcinsellerin, transseksüellerin yalnızlığı ve mutsuzluğu kalacak, ne de heteroseksüellerin. Çünkü heteroseksüeller de heteroseksiszmi korumak için heteroseksistleştiriliyorlar, kendileri olamıyorlar. Eşcinselleri yok saymaya çalışırlarken, kendi kimliklerini de belli bir kalıba sokuyorlar. Eşcinsellerin mutsuzluklarının, yalnızlıklarının sebebi de heteroseksiszm, heteroseksüellerin saldırganlıklarının ve de muhafazakarlıklarının da. En ötekisine özgürlük, herkese mutluluk getirecektir. Eşcinseller mutsuz ve yalnız da heteroseksüeller çok mu mutlu ve de kalabalık? Heteroseksist sistem içinde bir sürü yapay heteroseksüel var. Heteroseksüeller görmezden geldikleri kendi yalnızlıklarının acısını ayrımcılık yaparak eşcinsellerden çıkartıyorlar, ayrımcılık kaynaklı mutsuzluk ve yalnızlığımızın sorumluluğunu da bizlere-eşcinsellere yüklüyorlar.
Heteroseksizmin homofobisi yüzünden resmen paranoyak şeklinde yaşıyor eşcinseller. Bir olay olsa, sanki eşcinsellik suçmuş gibi, "Acaba bunun için mi saldırıya maruz kaldık?" diye kendilerinden şüphe ediyorlar . Oysa cinsel yönelim saldırılmak için hangi akla hizmet suç sayılabilir ki? Sonra da mutsuzluk ve yalnızlığın sebebi eşcinsellik ve transseksüellik oluyor. Yalnızlığın tek sebebi heteroseksüellerin beslediği heteroseksizmin yarattığı korkuya dayalı nefret, homofobidir, transfobidir.
Heteroseksüeller de homofobik olmadıklarını iddia ediyorlarsa, sistemin ötekileştirdiği eşcinsellerin yanında durmasını bilirler. Sessizlik de bir suç, hatta insanın kendi-kendine işlediği hem çevresine, hem de kendine zarar verdiği en büyük suçtur. "Bana ne" diye bir şey olmaz. Herkes "bana ne" derse, herkes herkese istediği kötülüğü yapabilme hakkını kendinde görür ve yapabilir. Bugün başkasınaysa, yarın sana! Hayatta sadece izleyici olmanın vicdanlarımıza dokunduğu bir sürece girersek, işte o zaman tam anlamıyla insan olabliriz.
Eşcinsel haklarına duyarsız kalmak vicdansızlıktır. Çünkü eşcinsellik sadece kendi cinsinle sapıkça ilişkiye girmek değildir! Eşcinsellerin de doğasına-yapısına uygun yaşayıp, sosyal haklarına kavuşup, toplumsal anlamda varolabilme ihtiyaçları vardır. Sen yani heteroseksist sistem, eşcinsellere eş olma hakkı, çocuk sahibi olma hakkı vermezsen, maddi ve manevi güvencelerini, hatta can güvenliklerini sağlamazsan, sadece bu hakları ve görünürlüğü heteroseksüellere verirsen, eşcinseller, transseksüeller, diğer LGBT'ler nasıl mutlu olsunlar söyler misin? Eşcinseller heteroseksüel olarak ne mutlu olabilirler, ne de mutlu edebilirler. Yapay heteroseksüel olmak zorunda bırakılanlar, eninde-sonunda heteroseksist sisteme uyamayıp ters düşecektir. İnsan ne kadar kendi olmadan yaşayabilir ki? Bütün bu olumsuzlukların sebebi de eşcinselliği görmezlikten gelenlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder