23 Nisan 2012 Pazartesi

Eşcinsellerin de Görünür Olduğu Bir Anayasa İstiyoruz

Bugün "23 Nisan Çocuk Bayramı" olduğu için TRT kanalını açtım. Törenden sonraki yayınlanan 23 Nisan'la ilgili programda, 30 sene önce bu şenliğe katılan 40'lı yaşlardaki katılımcılar çocuklukta atılan dostluklar sayesinde önyargıların yıkılabileceğinden, savaşların bitebileceğinden bahsediyorlardı. Çünkü çocuklukta atılan sevgi tohumları önyargıların oluşmasına engel olabiliyor, sevgiyi muhafaza edebiliyor, büyütebiliyor.

Program arasında yeni Anayasa tanıtımı çıktı. Çocuklar, "Çocukların görünür olduğu bir Anayasa, 'Çocuk Anayasa' istiyoruz" diyorlar. İşte benim koptuğum noktaydı bu an. Hayatta inkar edilemez gerçekler vardır ve bunların görünür olması, haklarının göz önünde bulundurulması, korunması şarttır. Tanıtımda haklarının korunmasının gerekliliğinin ifade edildiği çocukluk, yaşamın bir evresidir yaşlılık gibi. Oysa eşcinsellik canlı yapısının, genetiğinin bir parçasıdır çocukluktan yaşlılığa kadar ama heteroseksizm ve çıkarlarına ters düştüğü için bırakın haklarının görünürlüğünü, inkar ediliyor resmen. İnsanlara, heteroseksizme hizmet ettikleri ölçüde hakları veriliyor. "Sen çocuk ol, genç ol, yaşlı ol, kadın ol, erkek ol ama heteroseksizmin istediği gibi ol, görmek istemediğimiz taraflarını reddet" diyorlar.

İnsanlar heteroseksizmin istediği şekilde oldukları sürece bayramlarla-seyranlarla gönülleri alınıyor, sınırları aşmadıkları, özgür birer birey olmadıkları sürece hakları veriliyor ama eşcinseller gibi kendilerine benzemeyenler yok sayılıyor, yok edilmeye çalışılıyor.

Her yıl yapıldığı gibi çocuklar kürsüye çıkacaklar, Cumhurbaşkanı, Başbakan olacaklardır büyük ihtimal gene ve nasıl bir ülke istediklerini ifade edeceklerdir.

Aynı imtiyaz, insan yapısında ve hayatın her evresinde bulunan eşcinsellk ve bireyleri için niçin sağlanmaz ki?

Kürüsye bizi de-eşcinselleri de çıkarır mısınız bir günlüğüne?

Başka ülkelerin çocuklarına yaptığınız gibi, önyargıları kırmak adına açık eşcinselleri de evlerinize konuk eder misiniz aileler, veya başka ülkelerin çocuklarına gösterdiğiniz iyi niyeti kendi eşcinsel çocuklarınıza gösterir misiniz?

Neden eşcinseller için de TRT Kurumu veya Devlet tarafından bir bayram yapılmaz ki? Mesela Haziran ayında bütün dünyayla aynı anda yapılabilir bu bayram. Çocuk Bayramı'nda olduğu gibi bütün dünya ülkelerinin eşcinsel temsilcileri ülkemize davet edilebilir ve sevgi adına, cinsel yönelim barışı adına örnek olunabilir bütün dünyaya. (Eşcinseller olarak kendi çabalarımızla yaptığımız yürüyüşleri bile engellemeye çalışıyorlar. Bir de bunu görsel şölene çevirirsek, çok renkli geçeceği için bütün bayramlar gölgede kalır ve herkes eşcinselliğe falan özenir neme lazım, değil mi?)

Anayasal haklar için görünürlüğün şart olduğu idrak edilmiş ve bu artık çocuklar için bile olsa dile getirilebiliyor tanıtımlarda ama eşcinsellik gibi heteroseksizme ters düşen durumlar sadece ülkelerin kendi iradelerine bırakıldığı takdirde çok zor olacağı ve uzun zaman alacağı için, bütün dünya ülkeleri için karar alan mekanizmaların eşcinsellik gerçeğinin altını çizmeleri ve eşcinsel hak ihlalleri için ciddi yaptırımların uygulanması gerekli diyeceğim ama Birleşmiş Milletler gibi bütün ülkeleri şemsiyesi altında toplayan oluşumları da bu ülkeler oluşturmuyor mu?

Eşcinsellerin artık kısa vadeli korunma planlarını göz önünde bulundurarak maddi-manevi bağımlılıkları bahane etmek yerine, yasal veya toplumsal görünürlüğün sadece ve sadece kendi ellerinde olduğunu kafalarına sokmaları gerekiyor. İnsanca yaşamak için görünürlük şartsa, eşcinsellerin neyi eksik? Hiçbir şeyi!

Biz çocuklar kadar yok muyuz diyeceğim ama çocukluk eşcinselliğimin bir evresi sadece ve zaten. Kalıcı olan eşcinselliğim ve hayat boyu benimle, bizimle. Bu yüzden her şeyden daha önemli sayılmaz mı? Çünkü bugün-yarın varolan bir şey değil ki eşcinsellik, yaşam boyu varolan, doğanın-hayatın bir gerçeği. O yüzden Anayasa veya her ne yapılırsa yapılsın, cinsel yönelim farklılığının göz önünde bulundurularak, yani eşcinsellere ayrımcılık yapılmayarak, herkese-her şeye eşit şekilde davranılarak yapılması gerekiyor.

Eşcinseller birer insan olarak, canlı olarak ama eşcinsel olarak saygıyı hak etmiyorlar mı? Ben erkek veya kadın olarak veya kariyer veya rütbe sahibi olarak değil, kendim olarak, eşcinsel olarak saygı istiyorum.
Bana dair, benim yaşamıma dair benim de görüşlerim alınmalı ve yaşama dair toplumsal veya yasal, siyasi her yerde ve her şeyde benim de katılımım olmalı.
Eşcinselliğin de heteroseksüellik gibi bir cinsel yönelim olduğu artık kabul edilmeli.
Şiddete, nefrete, cinayete, her türlü ayrımcılığa maruz kalan eşcinsellerin görüşleri alınmalı ve ona göre koruyucu önlemler alınmalı, yasal düzenlemeler yapılmalı.
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadelerinin yer aldığı, eşcinsellerin görünürlüğünün onaylandığı bir Anayasa olmalı.
Heteroseksist bir toplumda eşcinsellerin kaldığı mağduriyetler yüzünden, eşcinsellerin heteroseksüellerle eşit düzeye gelinceye kadar Devletin eşcinsellere karşı yükümlülüklerini yerine getirmesinin altı çizilmeli.

Ama bütün bunlar için görünür olmaya eşcinsellerin inanması gerekiyor. Biz eşcinsel olarak da aynı beden ve beyne sahip değil miyiz? Aynı işi yapıp aynı hayatı yaşamıyor muyuz? Kimi sevip, kiminle sevişeceğimiz mi problem yaratıyor? Bırakın eşcinseller olarak buna da kendimiz karar verelim. Çünkü eşcinsellerin sevişme şeklinin kimseye zararı yok. Var mı? Neymiş o? Homofobik beyinlerin cinsiyetçiliğinden, farklılıklara karşı önyargılarından, nefretlerinden, korkularından başka hiçbir şey değil.

Eskiden kadınlara, çocuklara bu kadar eşit haklar verilmiyordu. "Eşcinseller seslerini çıkarıncaya kadar egemenliğimizi sürdürelim, ezebildiğimiz kadar ezelim eşcinselleri" diye düşünülüyor sanırım. Eşcinseller bize-kendimize diyorum önce!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder