Çocukluğumdan beri heteroseksist sisteme karşıtlığımı tamamen yapıma bağlıyorum. Bu yapı da doğallık ve kendim olmak üzerine kurulu. Yapı-genetik değil de çevresel faktörler önemli olsaydı bugün ben, ben olmaz, homofobik ve eğreti bir heteroseksüel olurdum. Çünkü çevremde yapımın özgünlüğünü muhafaza edecek bir yaşam kültürü yoktu.
Genetiği bu kadar savunmak narsistlik olarak falan algılanabilir ama hiç umurumda değil. İnsanın iyisiyle, kötüsüyle kendisi ile barışık olması kadar doğru ve de zararsız bir şey olamaz. Çünkü ben çevresiyle nedensiz ve de mantıksız bir şekilde problemi olanların, kendisiyle halledemediği problemleri olduğunu düşünüyorum. Benim de, bizim de, eşcinsellerin de toplumsal çevreyle problemi var zannedilebilir ama ne yazık ki eşcinsellerin değil, heteroseksizmin eşcinsellikle problemi var ve biz sadece nefes almak için haklarımızın derdindeyiz.
Genetik ve çocukluğuma dönersek, hatırladığım kadarıyla, çünkü bazı şeyleri çok küçük olduğum için ailem anlatıyor; Heteroseksist toplumsal düzenin hep karşısındaydım, karşısındaymışım. Yıldızım hiç barışmamış heteroseksizmle. Tabi ailem beni çocukluğumda bunu bir rahatsızlık olarak görüp hocalara götürüp, muska falan yaptırıyorlar. Psikolog mu var o dönemlerde. Çünkü sürekli ağlayan ve itiraz eden bir yapım varmış. Biliyorum çok inatçıydım ama doğal yapıma göre ben haklıydım hep.
Çocukluğumda hayvan hakları veya çevre haklarını nereden bileceğim. Ama ben çocuk aklımla hayvanların binek olarak kullanılmasına ve etinin yenmesi için kesilmesine hep karşıydım. Ağaçların kesilmesine karşıydım. Ve bunlar için çok kavgalar ettim ailemle, üzdüm onları bile-isteye.
Bu duyarlılığın altında tabi ki kendim-kendim olmam yatıyor, kendimi-haklarımı korumak yatıyor, doğaya olan inancım yatıyor, erkek egemen sisteme boyun eğmemek yatıyor.
Ben kendimi bildim-bileli kendimin, ne istediğimin, eşcinselliğimin farkındaydım ve o yüzden kendimle ilgili hiç tereddütlerim, problemlerim olmadı. Ne kadar problem varsa doğaya ters ve düşman olan heteroseksist yapıyla ilgiliydi. O yaşlardayken, daha ilkokula başlamadan çok önceleri bile eşcinselliğimin farkındaydım adını koyamasam da. Çünkü ilgim hep kendi cinsimeydi. İlköğretim çağında aileme evlenmeyeceğimi ilan ederek adını bilmediğim eşcinselliğimi itiraf etmiş, açılmıştım. Ama onlar bunu cahil akıllarıyla çocukluğuma veriyorlardı. Onların veya çevrenin ne düşündüğü benim hiçbir zaman umurumda olmadı ama.
Bu dik başlılığım yüzünden hatırlayamadığım çocukluk dönemimde bile ailem bana "Öl de kurtulalım" dediklerinde, "Ölmeyeceğim işte" diyerek ayak diretirmişim.
Şimdi de devlet bana "öl" diyor doğallığım, açıklığım, eşcinselliğim, kendim olmam ve heteroseksist çoğunluğa benzememek için diretmem yüzünden. Çünkü Devlet eşcinselleri eşcinsel olarak yasa ve uygulamada korumuyor ve korumak işine gelmiyor sanırım ki eşcinsellerle ilgili teklifleri kabul etmiyor, geri çeviriyor. Ama ölmeyeceğim işte heteroseksizme inat ve açık bir eşcinsel, ibne, top, "ben" olarak yaşayacağım, yaşlanacağım. Çünkü insanın, canlının kendi gibi yaşama hakkından daha önemli ve öncelikli bir hakkı olabilir mi?
Meksikalı Trans aktivist Agnes Torres ölü bulunmuş. Irak'ta eşcinseller öldürülüyor. Dünyanın her yerinde eşcinseller ve transseksüeller aynı şekilde katlediliyorlar, şiddete ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Sırf seks olarak giriş-çıkışın, duygusal anlamda sevginin kendi cinsine olmasının namusa indirgenip ahlaksızlık olarak dayatılmasından dolayı.
İnsanlık denilen şey bu olmasa gerek. İnsanların doğal yapısından dolayı öldürülmesine karşı bu duyarsızlığın anlaşılacak bir tarafı ve izahı olamaz. Var mı gerçekten? Tek bildikleri dayanaksız bir şekilde eşcinselliğin ahlaksızlık, günah ve hastalık olduğu. Gerçekten tedaviye ihtiyaç var ama doğal yapının değil de doğaya ters olanın, doğallığa karşı olanın.
Ben artık kendi olmaya cesareti olmayan eşcinsellerden hakları için mücadele etmesi konusunda çok da talepkar değilim. Aklı olan bir insanın kendisiyle mi çatışması, yoksa doğal yapısına karşı olan, değişmesi için baskı yapan heteroseksist yapıya karşı kendisi gibi olması için mücadele mi vermesi gerekir, kendisi karar vermesi gerekir diye düşünüyorum. Kimisine kendisi olarak yaşamak kolay geliyor, kimisine başkası olarak, başka şeyle adına yaşamak daha kolay geliyor. Yaşamak veya yaşamamak, işte bütün mesele bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder