"Kendini cinsel yönelim olarak nasıl tanımlıyorsun?" diye soruyorum.
Daha önceden eşcinselliğini kabul etmişti ama bunu dile getirmek istemiyor her eşcinsel gibi.
Karşı cinsten de hoşlanıyor ama insan o an ne yaşıyorsa ve yaşamak istiyorsa o değil midir?
"Genel olarak karşı cinse mi daha çok ilgi duyuyorsun, kendi cinsine mi?" diyorum.
"Karşı cinse." diyor.
"Ne kadar karşı cinse, ne kadar kendi cinsine?"
"% 90 karşı cinse, % 10 kendi cinsime."
Kendi cinsiyle hayal kurup kurmadığını soruyorum.
Benden başka erkeklerle hayal bile kurmuyormuş cinsel olarak.
"Benimle tanışmasaydın eşcinselliğini yaşamayacak mıydın?"
"Hayır."
"Neden?"
"Toplumsal sebeplerden dolayı buna cesaret edemezdim."
Biseksüellikteki % 10'luk oran eşcinselliğin heteroseksüel yönelime karşı yapısal-genetiksel oranı mı, yoksa heteroseksizmin eşcinselliğe karşı olmasından dolayı eşcinselliğin yaşanabildiği kadarı mı bilemeyeceğiz baskıcı bir ortamdan dolayı.
Bence ikincisi daha ağırlıkta. Çünkü bazı eşcinseller güvenebildikleri bir ortam olmadığı sürece ne eşcinselliklerini yaşayabiliyor, ne de eşcinselliklerinin farkında olabiliyorlar.
Heteroseksizmin yoğun olduğu kültürlerde, erkekliklerinden ödün vermeyen gizli eşcinsellerle transseksüellerin-travestilerin ön planda olması, eşcinsellerin kendilerini olduğu gibi ifade edemediklerini de göstermez mi?
İnternet ortamı bu gerçeği daha bir gün yüzüne çıkardı.
Neredeyse erkek geçinen bastırılmış eşcinseller dışındaki bütün eşcinseller CD-travesti olmuş. Kendini olduğu gibi ifade eden eşcinseller ne yazık ki azınlıkta, hatta yok denilebilecek kadar az.
Kimse üzerine alınmasın ama bu durum bana biraz heteroseksist kültürün "çakma"sı, yapayı gibi geliyor.
Erkek egemen dünyada sınıf geçmenin tek yolu bu-erkeklik ve kadınlık olduğu için herkes erkeklik ve kadınlığa çalışmış sadece.
Kendin gibi olursan onlara karşı hakaret etmiş ve ayrımcılık yapmış sayılıyorsun bir de.
Mesela benim maç izlemem onlara erkeksilik geliyor. Onlar derken de LGBT'ler demek istiyorum. Yani hayata dair ne varsa kadınlık ve erkeklik arasında paylaştırılmış. Oysa sporun cinsiyeti mi olur?
Yapısal veya şartlanmış eşcinsellerin bazı konulardaki sınıfsal saplantılı ilgi alanlarını kabul ediyorum ama bunun LGBT'ler arasında ayrımcılığa sebep olmasını bilinçsizlik olarak değerlendiriyorum.
Mesela klasik adınla barışamazsın, kıllarınla barışamazsın, kelliğinle-körlüğünle barışamazsın, içinden geldiği gibi giyinemezsin! Eğer eşcinselsen illa ki feminen olacaksın, heteroseksizmin dayattığı gibi bakımlı ve güzel olacaksın veya hangi LGBT isen toplumsal rol kalıplarına göre giyinip-kuşanacak ve yaşayacaksın. Peki eşcinseller veya LGBT'ler doğal yapılarına uygun, içlerinden geldiği gibi yaşayıp yaşlanamazlar mı?
İçinde yaşadığımız heteroseksist yapı ister cinsel yönelim olsun, ister yaşama tarzı olsun içimizden geldiği gibi yaşama konusunda güven vermiyor biliyorum ama kendiliğinden verir mi peki?
LGBT'ler kendilerine ne kadar güveniyorlar acaba?
Ben LGBT'lerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinin de toplumsal cinsiyetle paralel olduğuna inanıyorum ne yazık ki.
Çünkü her ikisi de yani cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri toplumsal kadınlık ve erkeklikle birebir örtüşüyor.
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri toplumsal cinsiyetle doğru orantılı anlayacağınız.
Toplumsal cinsiyet rolleri benimsenerek ne kadar LGBT hakları savunulabilir ki?
Bu demektir ki, "Ben elimden geldiğince sen olarak varolmaya çalışacağım, hatta eşcinselliğe karşıyım, beni kabul et lütfen olur mu?"
Siz hiç karşılaşmadınız mı toplumsal cinsiyet rollerini benimsemiş LGBT'lerin birbirlerine karşı ayrımcılığıyla?
Herkes cinsiyet kimliğinin ve cinsel yöneliminin mücadelesini veriyor ama heteroseksistçe veriyor. Yani ayrımcılığa maruz kaldığı taraftan değil de, heteroseksizmin tarafında yer alarak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder