28 Kasım 2011 Pazartesi

Müstehcen Tavuk!


Muhafazakarlık, özgürlüğün anahtarı cinselliğin beden üzerinden çarşafa sokulmuş halidir.

Aslında biz toplumsal olarak hepten muhafazakarız. Hem de bugünden, dünden değil en geçmişten günümüze. Sadece iktidarın esnekleşmesiyle bazen doğamıza, özgürlüğümüze kavuşur gibi olup gazımız alınıyor, sonra gene orjinal varolan gerçek, geleneksel yapımıza dönüyoruz ve hasret kaldığımız muhafazakar yapıyı tekrar iktidar yapıp heteroseksizme hizmetimizde kusur etmiyoruz. Böyle bir yaşam tarzını istiyoruz veya istemiyoruz ama istetilince hiç hayır diyemesek de, dememek için de hiç çaba sarf etmiyoruz ama.

İçinde yaşadığımız kültür ortada kalmış bir demokrasidir. Bu da insanları ortada bıraktığı için hem kişisel, hem de kişilerarası çatışmaya sebep oluyor. "Biz" bazılarına göre laik değiliz ama  bazılarına göre de İslam kültürüyle hiç alakamız yok. Bu bile dinin göreceli bir kültür, yaşama biçimi olduğunun göstergesi değil mi? "Biz" dine değil, dini kendimize uyduruyoruz. Sonra da "Müslümanız" diyoruz ama hangi Müslüman, nasıl Müslüman? Dinin kuralları değişmezmiş güya, hatta değişmemiş ama bunu kendimize uyarlamaktan da geri kalmamışız, kalmıyoruz da. Din muhafazakarlığın ana motoru, tek dayanağı olduğu için, yaşamsal ayarları din üzerinden yapıyoruz. Yani dinin heteroseksist çıkarlara alet edilmediğini kim savunabilir ki? İşimize gelenleri-çıkarımıza uygun olanları dine aykırı olsa da görmezlikten geliyoruz ama erkeklik iktidarına ters gelenleri günah ilan ediyoruz ve günahkar ilan ettiklerimizi linç etmekten geri kalmıyoruz.

Muhafazakarlığın baş ve tek aktörü, dolayısıyla heteroseksizmin de temsilcisi erkekliktir. İktidarsal dayanağı da muhafazakarlık kapsamında cinsellik üzerinden ahlakçılık bahanesiyle cinsiyetçiliktir. "Ayıp, günah, haram" tarifesiyle kendisi dışında kalanların daimi bir şekilde malı-mülkü olarak kalması için diktatörce muhafazakarlık yapmaktadır heteroseksizm. Çünkü özgürlük olunca ne heteroseksizm, ne de varoluş sebebi muhafazakarlık kalacaktır.

Muhafazakarlık denilince benim aklıma zaten direkt cinselliğin baş muhafızı ahlakçılık geliyor. Yoksa başka alandaki tutuculuklar görmezlikten gelinebiliyor ve çok büyük ahlaksızlık ilan edilmiyor. Çünkü en güçlü kontol-baskı mekanizması cinsellik muhafaza edildiği ölçüde ve sürece heteroseksizmin kalesi sağlama alınmış oluyor, bu yüzden diğer muhafazakarlıkların safsaklanması heteroseksist yaşamı o kadar da sarsmıyor. Muhafazakarlık eşittir sözde seks-sizlik de diyebiliriz. Evet aynen katılıyorum, görünürde de özgür olan tam bizlik seks! Yaparken iyi de boşaldıktan sonra mı kötü olacak cinselliğin kıymetini bilmeyenler gibi?

Heteroseksizmin dayanağı dinin, en karşı olduğu için mitolojiyle gözünü korkuttuğu kesim cinselliği kendi cinsine yönelik olan eşcinsellerdir tartışmasız. Konu eşcinsellik olunca ne insaf kalıyor, ne vicdan, ne de insanlık. "Allah yarattı" demiyorlar ve cinayetle cezalarını kesiyorlar eşcinsellerin. Şu din ne kadar çelişkili değil mi? Hem "yaratılanı yaratandan dolayı sev" diyor, hem de sapık "Lut Kavmi" düzmecesiyle sapık ilan ediyorlar eşcinselleri. Tabi homofobiklere yani nefretlerinin arkasına sığınan eşcinsel düşmanlarına göre eşcinsellik sonradan olunan bir şey. Olunan bir şeyse bence çok büyük bir cesaret işi erkek egemen bir dünyada sapıklığı, günahkarlığı, hastalığı tercih edebilmek. Evet ben eşcinselim, size göre de hastayım, sapığım ama nefretin arkasına sığınacak kadar ikiyüzlü ve de korkak değilim.

Ben muhafazakarlığı özgüvensizlerin komplekslerinden dolayı kendisi olabilenlere, kendisi olabilmek için hiçbir şekilde ödün vermeyenlere, hayatlarını dilediğince yaşayanlara karşı hazımsızlık olarak da görüyorum. Onlar ancak kendisinden daha insanca, daha doğal ve daha özgür yaşayanlara güç yeterliliği yapıp, hınçlarını alarak kendilerini gerçekleştirebiliyorlar. Oysa başkalarının özgürce yaşamlarından kendilerine ne giren-çıkan olabilir ki?

Cinselliğe baskı yapılarak ensest veya tecavüzlerin azalmayıp arttığı istatistiki bir gerçek. Üstelik kayıtlara geçmeyen, örtbas edilenler kayıtlara geçenlerden daha fazla. Sonra da dalga geçer gibi engellerin-yasakların çocukları kötü alışkanlıklardan korumak olduğunu iddia ediyorlar. Bırakın insanlar kaç yaşında istiyorsa, o zaman seks yapsın, istedikleri kadar bedenlerini özgür bıraksın. Ancak bir zorlama varsa onun derdine düşülsün.

İnsanları internette özendirir diye eşcinsel kelimesinden korumak yerine tecavüzcülere ödül gibi değil de yaptırımı olan hak ettikleri cezalar verilsin.

Bu kafayla-baskıcı bir kafayla gidildiği sürece bastırılmışlıktan, yaşanamamışlıktan dolayı cinsellik ayıp, en fazla dört duvar arasında yaşanılabilecek kirli, cenabetlik bir durum olarak görüleceği için çıplaklık veya cinsellik anormal olarak bulunacak, sağlıklı bir durum olmadığı iddia edilip bu düşünce gündelik hayatta kabul görecek, içselleştirilecek, hayvanlar üzerinde bile vücut bulup çıplak tavuk bile müstehcen ilan edilecektir. Dayatılan klişe cinsellik şekli bile "ayıp-günah" diye öğretilirse, hayvanların seksi olarak görülmesi yadırganmamalı belki de!!!

Ya erkek-erkeğe veya kadın-kadına dansa ne demeli? Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak, karşı cinsellikten kaçarken eşcinselliğin keşfine yardımcı olmak mı denir acaba? Perhizin adı var sadece, iştah açtığı için turşusuz olmuyor!

Öldürürken, tüylerini yolarken, dokunurken, bacaklarını ayırıp yerken müstehcen gelmiyor da, gazeteye yemek tarifinin üzerine basılınca mı müstehcen geliyor? Tabi gazeteye basılmak, cümle-aleme duyulmak, görülmek fişlenmektir, namussuzluktur, ahlaksızlıktır, ayıptır. Tavuğa karşı mı ayıp edilmiştir acaba, gazetede sembolize olarak algılayıp hapsettiğimiz duygularımıza, bedenlerimize mi?

Sağlıksız olan ve de utanılması gereken duygularımız, bedenlerimiz mi, yoksa insanların bedensel veya duygusal olarak kendilerini gerçekleştirme haklarının ellerinden alınması mı?

Bana göre muhafazakarlık kısaca, özgürlüğün anahtarı cinselliğin beden üzerinden çarşafa sokulmuş halidir. Baskı unsuruna dönüştürdüklerini ayıp-ahlaksızlık bahanesiyle sembollerle dikte ediyorlar ve bunu bir de kişisel özgürlük diye savunuculuğunu yaptırtıyorlar ya, pes doğrusu! Tabi ki yaptırtanlardan-dayatanlardan çok özgürlükleri kısıtlanıp da bunun özgürlük diye savunuculuğunu yapanlara, tavuğu bile artık müstehcen görenlere daha da pes!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder