14 Kasım 2011 Pazartesi

En Garanti Doğum Kontrol Yöntemi Eşcinsellik!

Ayağı Kayan ve Tecavüze Uğrayan Her Erkek Eşcinsel mi Oluyor?

Ayşe Kulin'in eşcinsellikle ilgili bir kitap yazacağını duyunca sevinmiştim ama verdiği röportajdan eşcinselliğin yapısal değil sonradan olduğuna inandığına dair ifadeleri beni üzdü. Direkt öyle demiyor ama bilmem kaç yaşında evli ve çoluk-çocuk sahibi bir adam eşcinsel olmasa da kendi cinsine aşık olabilirmiş. Aşk için cinsiyetin önemi yokmuş. Tamam cinsiyetin önemi yok ama bu cinsiyetlerin bir yönelimi-eğilimi vardır herhalde.

O zaman bu aşkın adı ne oluyor? Eşcinsellik aynı cinsin birbirine aşık olmasıysa, bu eşcinsel aşk oluyor. Kitap da eşcinsel aşkı anlatıyor, yazarı da bunu inkar etmiyor ama aşk için erkek-kadın fark etmez demesi hiç de eşcinsellikle örtüşmüyor. Kitabı okumadım ama biseksüel falan olsa romanın kahramanı, anlayacağım aşkta cinsiyetin farketmediğini. Çünkü ben bir eşcinsel olarak hiç kadına aşık olmadım da.

Ayşe Kulin 1978 yılında bir eşcinselle karşılaşıncaya kadar "gay" kelimesini sadece "eğlenceli" olarak biliyormuş. İngiltere'de bir partide adamın birine "Evli misiniz?" diye sormuş. O da, "Hayır gay'im" diye cevap vermiş. Ayşe Kulin'de “Ben de gay’im ama aynı zamanda evliyim!” demiş. Yani eğlenceli ve de evliymiş!

Eşcinsel dünyayı hiç bilmiyormuş ama empati kurabildiği ve anlayabildiği bir dünyaymış.

Aşkın cinsiyet tanımadığını iddia ediyor ama kendisinin kendi cinsine aşık olmasının söz konusu olmadığını söylüyor, sebebini de yaşının 70 olmasına dayandırıyor

ve bu kitabın eşcinsel nefretini azaltmasını umut ediyor.

Eşcinsellikle alakası olmayan kişilerin "pat" diye eşcinsel olmasını sadece aşka dayandırmasını, önceden insanların kendi cinslerine eğiliminin olup-olmadığını yazar kendisinin bilmemesine bağlıyor. Yani bilmiyorsan bildiğin gibi oluyor eşcinsellik.

Çevresindeki eşcinsel arkadaşlarına sormuş; doğuştan, hormanal ve de tercihen olabiliyormuş. Sarhoşken veya başka bir şekilde bir kere başına gelince sonraki döneminde eşcinselliği tercih ediyormuşsun.

Romanın kahramanı yaşlı İlhami' de çok acılar çekmiş, eşiyle cinselliğini bir türlü rayına oturtamamış, aşık olmadığı bir kadınla cinsel ilişki yaşıyormuş, üstelik evladını da kaybetmiş, mutsuz ve duygularının coştuğu bir akşam ayağı kayıp genç bir erkekle sevişiyor ve eşcinsel oluyor.

Yaşlı eşcinsel genç erkekle doygun bir ilişki yaşıyor ama yaşlı adamın eşcinselliğinin devam edip-etmediğini yazar kendisi de bilmiyor.

Eşcinsel olmayan bir erkek kendi cinsiyle nasıl doygun bir ilşki yaşayabilir ki veya eğilimi olmasa nasıl "pat" diye ilişki yaşayabilir ki? O zaman bütün erkekler eşcinsel sayılır ve mutsuz oldukları, duygularının coştuğu bir akşam ayaklarının kayması yetiyor eşcinsel olmaları için.

Günün birinde herkes eşcinsel olabilirmiş.

İnsanlar doğanın kaynaklarını tükettiğinden daha fazla ürememeleri için tabiatın bir kontrol yöntemiymiş eşcinsellik. Yani doğanın insanlara cezası mı demek istiyor eşcinselliği? Eşcinsellerin ne suçu var peki bu yöntemle doğanın kaynakları korunurken? Biliyorsuuz eşcinseller cinsel yönelimlerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalarak acı çekiyorlar. Yazarımız eşcinsellere hoşgörüyle bakılması gerektiğini söylüyor  ama kaş yapayım derken göz çıkarıyor. Ağzı başka söylüyor, gönlünden geçenler başka galiba. Eşcinselliği onaylar gibi gözüküp, içten içe eşcinsel nefretini mi destekliyor acaba? Eşcinsellerin varolmasının desteklenmesi takdir edilesi bir davranış ama dünyanın dengesi için heteroseksüellere ceza olarak varolmak hiç de iç açıcı değil.

Yazar bu romanı hiçbir eşcinsel deneyim tanıklığını dinelemeden, araştırmadan yazmış. Romanda karakterleri seviştirdikten sonra yardımcısına "İki erkek seviştikten sonra böyle mi hisseder?" diye sormuş. O da "Evet" demiş. Menejeri deneyimli galiba bu konuda. Bir de menejerine eşcinsel sevgililerin birbirlerine hediye olarak ne aldıklarını sormuş. Yaşlı erkekler pahalı hediyeler, genç eşcinsel erkekler yumuşak ayı-mayı alırmış.

Onun dışında birbirine çok benzediği için kadın-erkek ilişkisini eşcinsel aşka uyarlamış anlayacağınız.

Yazarımız eşcinsel aşkta seksi kabul edemiyor ve eski Türk Filmlerindeki gibi sevişmenin sonrasına şahit olabiliyormuşuz romanda. Bu bir porno değil aşk hikayesiymiş.

Tanrım homofobinin azalmasına hizmet edecek kitap resmen homofobiyi tetikliyor. Toplum-heteroseksizm de zaten eşcinselliğin seksine karşı değil mi? Sevelim, aşık olalım, sarılalım-dokunalım ama ilişki olmasın. Olur!

Genç erkek zaten tecavüze uğradıktan sonra eşcinsel olmuş ve bir daha kendisini toparlayamamış. O şekilde seksi de kafasına tecavüzden sonra yerleştirmiş. Anlayacağınız tecavüze uğrayan her erkek seks şeklinin sadece erkek-erkeğe olduğuna inanıp hayat boyu öyle devam ediyormuş. Bu kadarı da fazla artık. Demek erkekler eşcinsel olma korkusu yüzünden dötlerine bu kadar çok sahip çıkıyorlar.

Eşcinseller arasındaki aşkın heteroseksüel aşklardan daha tutkulu olduğunu da gene arkadaşlarına sorarak öğrenmiş.

Bir eşcinseli karşısına alıp, eşcinsel söylese o yazsa daha kolay ve de gerçekçi bir roman olurdu bence.

Homofobiklerin desteğini falan mı aldı acaba Ayşe Kulin bu romanı yazmak için?

Bakalım romanı okuyalım, röportajından daha farklı anlatmıştır belki eşcinselliği Ayşe Kulin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder