Çok öfkeliyim bugünlerde insanlara. Açlık çok önemli, savaşlar çok önemli ama insanlar isteseler bu olumsuzluklar düzeltebilir. Hem de çok kolay; Paylaşım ve barış yoluyla. Niye biriktirir ki insanlar gereğinden fazla parayı ölümlü dünyada, öteki dünyaya götüremeyeceğine göre? Bu bencillik yüzünden oluşan düzensizlikler, sonuçta hayatı garanti olanları da etkilemiyor mu ekonomik olarak? Psikolojik olarak etkilemediği kesin. Etkilese vicdan denen insanlık duygusu olur. Savaşın da müsebbihi insanların kendilerinden başkası olabilir mi? İçlerindeki öfkeyi, nefreti, kini kusmak yerine terbiye etme imkanı varken sorumlu aramak da bahaneden başka bir şey olamaz.
İnsanlar üstün tür olduklarını iddia ederlerken esip-gürlüyorlar ama nefretlerine hakim olamadıklarına göre daha olgunlaşamamışlar, insan olamamışlar ki üstün tür olmak lafta kalıyor. Üstünlük zorbalıksa, hayvanlar da üstün tür sayılabilir ve dengesiz güç yüzünden hayvanlara yapılan kalleşlikten başka bir şey değildir. Siz çocuk mu kandırıyorsunuz "hayvanlar insanlar için yaratılmış" diyerek. Nasıl bir kapasitedir ki insanlar böyle bir saçmalıkla kendilerini kandırabiliyorlar, avutabiliyorlar.
Yıllardır dizilerde-filmlerde hayvan kahramanların maceralarını izlerken, yapımcıların illizyonlarıyla onlara yükledikleri insani beceriler yüzünden insanlık dışı davranışları, işkenceleri bilmediğimiz ve zahmet edip göremediğimiz için dolaylı da olsa hayvanlara yapılan işkencelere katkı sağlamışız.
Siz hiç film yıldızı olmak isteyen bir hayvan düşünebiliyor musunuz? Hayvanların da insanlar gibi şöhret hastalığı olabilir mi?
Peki biz neden hayvanların oyuncak gibi kullanılmasından zevk alıyoruz? Egomuzu, kompleksimizi bir çocuk gibi güç yeterliliğiyle mi tatmin ediyoruz.? Eğer eğitmek gibi bir kaygımız, gayemiz varsa kendimizi eğitelim önce. Çünkü en çok kendimizin eğitime ihtiyacı var.
Artık teknoloji çağında da hayvan gücüne ihtiyacımız olmadığına göre, hayvanları eğitmemize ihtiyacımız yok. Bırakalım hayvanlar dünyalarında kendi bildikleri gibi yaşasınlar. Kanada, Japonya gibi dünyanın en zengin ülkelerin, fok veya yunus gibi balık katliamlarından gelecek gelire ihtiyaçları var mı? G 8 listesinden düşmemek için yapılan soykırımlar caiz midir hocam? Bizim derdimiz de bu listeye eklenmek midir?
Son günlerde yunus gösteri merkezlerinde balıklara yapılan işkenceler çok canımı acıtıyor ve sıkıyor. Dünyada bu merkezler bir-bir kapatılırken bizde yasal boşluklar yüzünden kahvehane açmak kadar kolaymış. Açanların tek amacı da hiçbir bilimsel dayanağı olmadan, zihinsel özürlüleri rehabilite kandırmacasıyla çaresiz insanlara umut tacirliği yapmak. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz biz? Bu kadar geri zekalılık olabilir mi? Ben hiç bir bilim adamının, doktorun "yunus reçetesi" yazabileceğine ihtimal vermiyorum. Yoksa çok mu safım?
Devlet psikologların muayenehanelerini kapatacağına, önce yunus rehabilite merkezlerini kapatacak düzenlemeleri yapsın, sonra da üniversitelerden ya bu bölümleri kaldırsın veya geçerli ehliyet versin mezun ettiklerine. Tabi kontrolündeki psikiyatrlarla eşcinselliği ilaçla hastalık gibi tedavi etmeye çalışmak ve toplumda hastalık olgusu yaratmak varken psikologlara bağımsızlık verirse, eşcinsellik hastalık denmeyecek ve eşcinselleri kendileriyle barıştırabilecek bağımsız rehabilitörler olacak kontrol edemeyeceği.
Hayvanların-doğanın katledilerek ekolojik dengenin bozulmasından çok, bu masum canlıların yaşama haklarının ellerinden alınmasına bozuluyorum en çok, hatta sadece. Tamam bu ekolojik dengesizlik kuraklığa sebep olup Somali'deki gibi açlığa sebep oluyor ama en önce yaşama hakkı direkt olarak ihlal edilen, olağan bir şeymiş gibi seyirci kalınan hayvanların düşünülmesi gerekiyor acilen ve de tereddütsüz.
İnsanların açlık-susuzluk gibi felaketlere karşı, sanki bu felaketler başkaları tarafından getirilmiş gibi göstermelik duyarlı olmaya çalışmaları insanlık adına beni utandırıyor. Samimiyseniz bu insaları paylaşın. Ülke başına kaç insan düşer ki? Götürmek istemiyorsanız 20 milyon insanın karnını milyarlarca insanın doyuramaması gibi durum söz konusu olabilir mi?
Kısaca hayvanları-doğayı katlederek doğanın dengesini bozuyoruz, insanlığımızdan uzaklaşıyoruz, kendi bindiğimiz dalı kestiğimizi göremeyecek kadar körleşiyoruz. Sonra da bu yunus gösteri merkezi sahipleri hayvan sevgisi aşıladıklarını iddia ediyorlar.
Sen, "hayvan sevgisi aşılıyoruz" sahtekarlığıyla insan dışındakileri ötekileştiriyorsun zalim herif! Empati denilen kendini öteki yerine koyma, onu anlayabilme duygusunu tamamen yok ediyorsun.
Senin, doğada kendi halinde yaşarken sana hiç zarar vermediği halde, kilometrelerce uzaktaki hayvanların telef edilmesine sebep olmaya ne hakkın var? Sana zorla mı böyle işkence odaları aç diyorlar? Açma böyle yerler, getirmesinler sana yunusları. Senin talebin dolaylı değil, asıl katliamın direkt sebebidir. Hatta balık da yeme!
Hayvanları gösteri amaçlı kullananların takacaksın burnuna halkayı, sokak-sokak gezdireceksin, o zaman anlarlar belki anyayı-konyayı. Onlar bir canlı ya! Can taşıyorlar, hissedebiliyorlar. Anlıyor musunuz beni? Haa! Yoksa cani misiniz siz? İnsanlık canilik de ben mi bilmiyorum veya o gruba-insan grubuna dahil değilim galiba?
Aslında herkes her şeyi biliyor. En zayıf halka, hayvanlar gibi çaresizler olduğu için, ilk etapta gözden çıkarılanlar onlar oluyor. İnsan bile insana akıl almaz işkenceler yapabiliyorsa varoluşu için, "bilmiyorlar-öyle öğrenmişler-şartlanmışlar" diye fazla iyiniyetli olmamak gerekiyor.
Çünkü bu hayvanların getirildikleri havuz denilen hapishanelere uyum sağlayamayıp-stresten bunalıma girip ülser olunca, ilaçlarla-mide ilacı ve antidepresanlarla yaşatılmaya çalışılması, bu merkez ve merkezdekilerin ne kadar duyarsız, ne kadar hayvandan da hayvan olduklarının göstergesi.
Siz hiç ölü hayvan eti yediniz mi? Yunuslara ölü balık yediriyorlarmış. Havuzda ilk günlerini buna direnerek ve kusarak geçiriyormuş yunuslar. Açlık ve dayakla eğitiliyorlarmış insanlara şebeklik yapmaları için. Gösteri anındaki yüksek sesli müzikten ve kendi sonarlarından çıkan seslerin, beton havuzlardaki yankısından dolayı kör ve sağır olmak zorunda kalıyorlarmış. Havuzların darlığından ölü yavru doğuruyorlarmış. Çünkü balıkların doğası gereği açılmaları, açık alanlara yüzmeleri gerekir.
Yunusların 25 yıllık ömrü bu işkenceler yüzünden 5 yıla düşüyormuş. Çünkü yunuslar bu işkenceye daha fazla dayanamayıp intihar ediyorlarmış. Yaşarken ölmeye en fazla 5 yıl dayanabiliyorlarmış yani.
Ne yazık ki hayvanlar kendileri gibi olmadan, kendilerine verilen rollerle yaşamaya insanlar gibi dayanıklı değiller. Çünkü onlar daha hassas, daha duyarlı, daha sevgi dolu, yaşamayı, doğayı insanlardan daha çok seven canlılar. Çünkü ben doğanın dengesini bozan insandan başka hiçbir hayvan, hiçbir canlı görmedim daha ömrüm-hayatımda.
Aklıma gelmişken hayvan satan bütün dükkanların kapatılmasını istiyorum, hayvanat bahçelerinin de. İnsanları da kafeslere kapatıp satılığa çıkarsalar veya hayvanat bahçeleri gibi yerlerde seyirlik hale getirseler nasıl olur acaba? Kafeslerin parmaklıklarına yapışıp kendilerine yapılan korku, eğlenme, sevgi gibi sahtekar, küçümseyici, alaycı davranışlara maruz kalsalar anlayabilirler mi hayvanlara yaptıkları acımasızlığı?
Bu hafta sonu hangi hayvanat bahçesine, hangi hayvan gösteri merkezine gideceksiniz insanlığınızı unutmak, unuttuğunuz insanlığı pekiştirmek için? Aldığınız her gösteri biletinin bir hayvanın katliamı, can çekişe-çekişe ölmesi demek olduğunu biliyor musunuz? Etinden, sütünden, yumurtasından, derisinden, gücünden-kuvvetinden faydalanıyorsunuz, manevi duygularınıza kurban ediyorsunuz, bari eziyet etmeyin, işkence etmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder