22 Nisan 2011 Cuma

Heteroseksüel Bir Kadının Trans Bir Erkeğe Aşkı

Leyla adıyla, bedeniyle barışık trans bir erkek. Kendini tam anlamıyla heteroseksüel bir erkek gibi hissetmesine rağmen  fiziğinden görsel veya yapısal anlamda hiçbir rahatsızlığı olmadığı için bedensel olarak geçiş yapma ihtiyacı duymuyor. Feminen değil ama erkekleşme gibi bir çabası da yok. Buna kendisiyle barışık trans bir erkek diyebilir miyiz?

Bedensel olarak da transını ısrarla gerçekleştirmek isteyenler toplumsal cinsiyet rolleriyle var olunabileceğine inananlar mı-heteroseksizmi onlarında mı içselleştirme hali, yoksa görsel veya davranışsal olarak bildiğimiz kadınlık ve erkeklik halleri doğanın bir parçası mı?

Transseksüeller trans erkek veya kadın olmayıp da bedensel olarak da doğuştan kadın veya erkek olsalardı homofobik mi olurlardı?

Homofobinin herhangi bir LGBT bireyi olmakla alakası yok da, insanın kendi olabilme yetisi mi acaba? Çünkü bazı eşcinseller var ölümüne kendisiyle barışık, bazıları eşcinseller var "kendi" olabilmesi için hiçbir engeli olmamasına rağmen eşcinsel olmak gibi bir kaygısı olmadığı gibi, homofobik hatta?

Demek ki her şey kişinin kendi olabilmesi cesaretiyle ilgili, ötekileştirilmiş olup-olmamasıyla ilgili değil. Korkaklığından hangi taraf makbule geçiyorsa, o tarafın bireyi oluyor. Yoksa ne şekilde, nasıl olduğunun ne önemi var ki? İlla birilerinin kabul ettiği şekilde olmak zorunda değilsin ki.

Farklı olmak senin işlevlerini yerine getiremediği için mi kurtulmak istiyorsun duygularına uymayan bedenini?

Hem ayrıca insanın hissettiklerine uymayan bir beden olabilir mi? Bu, "hissettiğim gibi duyguların, öğrendiğim gibi bedende olmalı" gibi bir şartlanmışlık olabilir mi?

Önümüzde bilindik anlamdaki erkeklik veya kadınlık olmasaydı neye benzemeye çalışacaktık?

Benim bir eşcinsel olarak hiçbir cinsiyete ait olmadığımı hissetmem eşcinselliğin üçüncü bir cinsin olduğunun göstergesi mi öyleyse?

Eşcinsellik kendini olduğu gibi kabul eden nötr bir cinsiyet ve yönelim durumu mu?

Kendilerini kategorilere sokan eşcinsellerin de bir seviyesi varsa, onlar da içlerinden geldikleri gibi davranıyorlarsa, o zaman bu dünyada en doğru kimlik hiçbir tarafa benzemek istemeyen eşcinseller mi, yoksa bu kendilerini olduğu gibi kabul eden eşcinsellerin cesaretleri-eşcinsellikle alakası olmayan  yapısal bir durum mu?

Ben mesela ne olursam olayım, olduğum durumumdan memnun olurdum ve bunun kabul edilmesi için diretirdim şu anki gibi. Çünkü doğa normal veya anormal evrimsel bir dönüşüm içersinde. Yapıyı yapay sistemlerle zorlamanın ne anlamı var ki?

Çoğunluğa benzemeyenlerin, doğayı reddedip egemen sisteme benzeme çabası da, o çabayı desteklemek değil midir doğadan-kendinden vazgeçip?

Ben çok mu şanslıyım ve bu şanslılığım yüzünden çok mu anlayışsızım?

Konumuz Leyla'ydı. Kendisiyle, bedensel ve ruhsal olarak barışık bir trans erkek. Leyla'nın bir sevgilisi var heteroseksüel bir kadın. Eşcinsellikle, lezbiyenlikle hiçbir alakası yok kendi dediğine göre. Daha önce bir eşcinselle-lezbiyenle ilişki yaşamak hiç aklına gelmediği gibi, trans erkekliğin bile ne olduğunu bilmiyormuş. Şu anda Leyla'dan ayrılsa eşcinsel bir ilişki yaşamayacağından da çok emin. Leyla'yı bir erkek olarak düşünüp seviyor zaten doğal olarak. Heteroseksist bir toplumda bedensel olarak doğuştan bir kadının trans bir erkeğe aşık olması transfobik olmamasından çok şekilci olmaması bakımından çok önemli. Yoksa bir heteronun trans bir bireye aşık olmasıyla, transfobik olup-olmamasının hiç alakası olamaz. Bir transla ilişki yaşamak istememek transfobiye girer mi gerçekten?

Beklentilerin farklı olması veya karşındakininkine uymaması da bir şartlanmışlık, bir şekilcilik mi? Diyebilirsiniz ki kendinle çelişiyorsun, transseksüellerin bedenlerini ruhlarına uydurma çabasını heteroseksizme dahil olma olarak görürken, kendinin içinden geldiği gibi davranmayı şartlanmışlık olarak görmeyerek.

Zaten bu söylediklerim sadece kendimizi tanıma çabası. Yoksa herkes hiçbir şeyin etkisinde kalmayarak içinden geldiği gibi yaşasın, kimseyi de kendine benzetmeye çalışlmasın.

Aklıma gelmişken, bir konuya daha değinmeden edemeyeceğim. Bedensel geçişini gerçekleştirmeyen transseksüel bir arkadaşıma, kendisiyle beraber olan erkeklerin bastırılmış eşcinsel erkekler olduğunu söyleyince, söylediklerimi hakaret olarak algılayıp beni, herkesi eşcinsel yapmakla suçluyor. Çünkü ona göre, kendisiyle beraber olan erkeklerin eşcinsellikle alakası yok, olmayabilir de ama o erkek bilinenler, transseksüellerin bilgisi dışında kendi cinsleriyle de eşcinsel ilişkiye giriyorlarsa?

Bütün bu yazdıklarımdan sonra transseksüellerden özür dilememin de bir anlamı olmayacak değil mi?

Son olarak, transseksüeller oldukları gibi toplumda kabul edilselerdi, bedensel trans geçişi üzerinde çok dururlar mıydı? Biliyorum bunu başkaları için değil, kendileri için istiyorlar ama karşı cinstekiler transseksüelleri oldukları gibi kabul etmek isterlerse ne olacak?

Bu beklentileri karşılamaz, doğanın yapısına ters mi diyeceksiniz? İşte buna katılmıyorum. Bildiğimiz-öğrendiğimiz anlamdaki beklentiler de bir şartlanmışlık, heteroseksistlik değil mi?

Heteroseksist dünyada bilinmesi gereken bir şey de cinsiyet kimliği olarak, hatta bir çok anlamda dünyanın en zor şeyinin trans bir erkek olmak olduğu. Çünkü heteroseksist yapı LGBTT'ler başta olmak üzere doğanın yapısına çok ters.

Transseksüel: Kadın veya erkek kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi hissetmesidir. Cinsel yönelimi değil, cinsiyet kimliğini ifade eder. Transseksüeller heteroseksüel, biseksüel veya eşcinsel olabilirler. Transfobi de, transseksüellere yönelik önyargı ve nefreti anlatır. Cinsiyet değiştirenlere karşı kaygı ve korkudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder