3 Temmuz 2010 Cumartesi

"Ben" olmak bencillik değildir.

Kişinin kendine saygısının olmadığı bir yapıda,karşısındakine nasıl içten bir saygıda bulunabilir ki;En fazla ayağa kalkılıp ceket düğmeleyerek veya büyüklerin yaptığını yanlış da olsa gizli bir şekilde yaparak,yalan söylemeye mecbur bırakılarak ve de öğrenildiği üzere iki yüzlü bir şekilde olur.Zaten beklenilen göstermelik de olsa budur.
"Ben" olmak,"Kişinin kendisi" olması bencillik değil,kişinin kendine saygı duyması,kendisini sevmesi,kendisiyle barışık olması,kendisiyle bir sorunu olmadığı için de çevresindekilere pozitif-olumlu olması demektir.Asıl sorun insanın kendisi olamaması-kendini bastırması,kendisi olamadığı gibi istenilen gibi de olamadığı için,patlamaları sebebiyle çevresindekileri huzursuz etmesi,baskı sistemini içselleştirdiği için kendisinden istenilen başkası olma durumunu diğerlerinden de isteyerek aynı baskı sitemimini zincirleme devam ettirmeye katkı sağlayıp bireyselliğin olmadığı otoriter bir sistemin oluşmasına sebep olmasıdır.
"Ben" olanlara karşı "Biz" olanlarda bir korku vardır.Çünkü "Ben" olanları yanlış bir örnek olarak tehdit gibi algılarlar."Biz" duvarından bir tuğlanın çekilmesiyle yıkılacaklarını düşünürler.Oysa o "Biz" duvarı çürük tuğlalardan yapılmıştır.O tuğlalar heteroseksizmin içini boşaltıp kendi harcıyla doldurduğundan uzaktan kumanda gibi,küçük bir sistematik dalgalanmayla yerle-bir olabilecek kadar güvensizdir.
O yüzden kaderci bir toplumdur ya heteroseksizmin egemen olduğu kültürler.O yüzden her başa gelen "Tanrı!" ya havale edilir veya "Tanrı"dan geldiğine inanılıp tesellide bulunulur.Sorunun kökenine inmek yerine sadece terapi mahiyetinde yas edilerek unutulmaya,üstü kapatılmaya çalışılır gerçeklerin.Heteroseksizmin dayatttığı unsurlarının içselleştiği toplumlar da "Geri kalmışlık" bataklığından bir türlü çıkamazlar,çıkmak istemezler.Acı onların kopamadıkları bir parçaları haline gelmiştir çünkü."Acı"yı acıyla yenmeye çalışırlar."Acı" yla mutluluk birbirine karıştığından,mutllu mu,mutsuz mu olduklarını bile anlayamazsınız.Uzaktan kumanda ile yaşıyorlar hissine kapılmanız zor değildir.İletişim çağında bile "Furya"nın kaçınılmaz olduğu heteroseksist kültürlerde TV ekranlarında-kuşak programlarında bu yadsınmaz artık;Bir müzik sesiyle oynarlar,bir müzik sesiyle ağlarlar.Durduk yere hüzünlenmek-ağlamak bile çok doğallaşmış,melankolik bir yapı oluşmuştur genel olarak.
Çoğulculuğa,farklılığa karşı olmanın sebebi,bilinmeyene karşı oluşan korkunun ön yargısıdır."Hiç yoktan iyidir" kederciliğine razı olmanın sebebi de heteroseksizmin dayatarak içselleştirdiği geleneksel-muhafazakar yapının,otoriter,baskıcı erkek unsurlarına karşı bireysellik gibi kişinin kendi olabilme öz güvenini tehdit olarak algılamasıdır.Hep korunmak isteyerek,hep koruyarak sırtımıza hayat boyu bir yük aldığımız gibi,acizliğimizi sergileyip güçsüzlüğü normalleştiriyoruz.
Bir insanın büyümesi için illaki düşüp-kalkması gerekmiyor ama eğer ona yapısına-doğasına uygun yaşamasına izin vermiyorsa içinde bulunulan kültür,heteroseksizmin kendi karanlığına çekmesindense,bırakın düşe-kalka kendi olarak hayatı gönlünce yaşayabilsin yaşayabildiği kadar bireyler.
Bir kere hiçbir bireyin "Model" bir yaşam yaşamaya mecburiyeti olamaz,bu doğanın kanunlarına aykırıdır.Heteroseksizm model ve de zararlı bir yaşam biçimidir ki değerlerini savunmak adına savaşlar vardır.
İnsanlar ne adına savaştırılyor bir düşünsenize;Ben heteroseksist değerlerin hiçbirisi olmadan yaşayabilirim ama ben "Ben" olmadan asla.Bireylerin savaşı da sadece birey,kendileri olabilme hakkı için olmalıdır.O hak elde edilsin-orada dursun,kullanıp-kullanmamak da kişinin kendine bırakılsın.
Neden aile gibi,ahlak gibi kavramları sorgulayamıyoruz hala?Sorgulamanın ne sakıncası var ki?Beli mi incinecek zorba heteroseksizmin unsurlarının?Bu unsurlar olmadan da yaşayabiliyorsa,iyi-güzel-doğru olabiliyorsa bir insan,tereddütler,çelişkiler olabilmeli "Bu unsurlar acaba birilerinin,birşeylerin çıkarına hizmet mi ediyor?" diye.Ama heteroseksizm merakın,araştırıp-sorgulamanın da önüne geçiyor ayıp-günah bahanesiyle.
Oysa ahlak "Yapamayanın","Yapanın" önündeki engelden başka bir şey değildir.Yapanın yaptığının kendine bir zararı yoksa illa ki iyi veya kötü diye tanımlanması gerekmiyor ki.Herkesin iyisi-doğrusu kendini ilgilendirmeli kişiden kişiye değiştiği için.
Sen nasıl heteroseksüelsen ve bu cinsel yöneliminden memnun olup doğruluğuna inanıyorsan,eşcinsellik gibi diğer farklılıkların da doğru olabilirliğini göz önünde bulundurmalısın.Bulunduramıyorsan bu senin işte "Ben" olamamandan,"Biz" olmanın dayatılmasından ve heteroseksizmin güdümünde olduğundam.
Toplumsallık işte bu yüzden bireyselliğe karşı,farklılıklara karşı,en çok da heteroseksizmi-erkekliği cinsellik-heteroseksüellik üzerine kurduğu için eşcinselliğe karşı.Çünkü "Ben" olabilmiş bir kültürde,çoğunluğa kaşı haksız ve de dayanıksız bir şekilde çaresiz kalacak.
Hep birilerine,birşeylere saygı adına fedakarlık yapıp katlanıyoruz.Çünkü heteroseksist toplumlarda doğmak,bile bu egemen sisteme hayat boyu borçlu bırakıyor bireyleri.İlla ki dayatılan yaşam biçimini yaşamalı birey.Yoksa içselleştirilen heteroseksist ahlak şekli bireyin vicdanını sızlatıp kendi olmasının önüne geçiyor.Heteroseksizmin birimlerinin bireye uyguladığı psikolojik şiddetten bile sorgulanması gerekirken,heteroseksistleştirdiğ ve de yasasına bile "Ana" dediği hukuğundan bireyi korumasını bekleyemeyiz tabii ki.Çünkü bireysellik,kişinin kendi olabilmesi,hele ki eşcinsel olması heteroseksist yapıyı tahrik eder,tehdit eder.Kişinin kendine saygısının olmadığı bir yapıda,karşısındakine nasıl içten bir saygıda bulunabilirbilir ki;En fazla ayağa kalkılıp ceket düğmeleyerek veya büyüklerin yaptığını yanlış da olsa gizli bir şekilde yaparak,yalan söylemeye mecbur bırakılarak ve de öğrenildiği üzere iki yüzlü bir şekilde olur.Zaten beklenilen göstermelik de olsa budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder