26 Kasım 2009 Perşembe

Homofobiyi Hak Kazanımına Dönüştürme Fırsatı

Diyanet İşleri Başkanlığının geçen ay düzenlediği din şurasında eşcinsellik insan neslini kurutacak, toplumu tehdit eden sapıklık, hastalık olarak tanımlanmış. Şimdi onlara kalkıp da eşcinsellik hastalık listesinden çıkarılalı yıllar oldu desen, orası Amerika-Avrupa bahaneleriyle kendilerini gene haklı çıkarmaya çalışırlar. Çünkü erkek egemen yapıyı korumak adına bilimsel verilerle işi olmaz geleneksel yapının. Hem onların da bilimi vardır eşcinselliğin sapıklık olduğunu kanıtlayan!Ben de kalkıp şimdi eşcinsel değerlerimi korumak adına heteroseksüellik sapıklık desem kıyamet kopar, hatta öldürülmem için tahrik unsuru oluşur. Çünkü erkekliğe hakaret etmiş sayılırım.

Şimdi bana dolaylı da olsa (aslında direkt) sapık ve hasta denildi veya o gözle bakılıyor eşcinsellere, çoğunluğun da öyle bakmasına sebep olunuyor. Ama ben nedense tahrik olamam, eşcinseller tahrik olamaz, tahrik olamayız, şahit de olmadım eşcinsellerin tahrik olup tepki verdiğine. Çünkü en başta tahrik olma cesaretleri kırılmış eşcinsellerin. Bir de neye karşı, kime karşı tahrik olup da haklılıklarını savunacaklar? En erkeğinden heteroseksizmi içselleştirmiş eşcinseline, güvenlik güçlerinden adalet sistemine bu kadar “erkek!” olan bir çoğunluğa karşı mı?
Artık eşcinselliğin sapıklık ve hastalık olarak tanımlanıp eşcinsellerin hedef haline getirildiği sistemde kısa vadeli hoş görünün bile kalmayacağını eşcinsellere karşı son dönemlerde uygulanan politikalardan anlayabiliriz. Heteroseksizm politikasını bu kadar rahat uygulayabileceği bir zemin bulmuşken homofobik fırsatları ihmal etmeyecektir yapısına uygun olarak. Buna karşılık eşcinseller de ne kadar çok görünür olurlarsa sindirme-yıldırma politikalarına karşı, kişi başına düşen homofobiyi o kadar kişisel hak kazanımı fırsatına dönüştürebilir. Her homofobik davranış eşcinselliğin bir o kadar var olduğunun kanıtıdır çünkü. Kayıtlara geçmeyen homofobinin görünür hale geldiğini düşününce eşcinsel haklarının büyüklüğünün sınırlarını tahayyül bile edemiyorum. Okulda, işte, evde, her yerde eşcinseller var ama görünmüyorlar. Görünmeyip var olmayanın hakkı olur ama vermezler. İşte burada burası Avrupa değil diyebiliriz haklı olarak.

Homofobinin artmasının sebebi de zaten eşcinsellerin bilinçlenip görünür olarak sistemi rahatsız etmesi değil mi son yıllarda. Şimdiye kadar neden bir din şurasında eşcinsellik tartışılmadı da şimdi tartışılıyor. Çünkü eşcinsellik tarihinde hiç bu kadar görünür olup hakları için mücadeleci olmamıştı. Bu yılki İstanbul eşcinsel onur yürüyüşüne güvenlik güçlerinin engelinin sebebi katılımın daha fazla olması değil mi? 70 milyonluk bir ülkenin görünür eşcinsel nüfusuna ne kadar baskı yapabilir ki?

Transseksüel bir arkadaşım ben eşcinsellik için mücadele edemem dedi daha dün. Çünkü her LGBT birey görünür olmak zorunda değilmiş. Keşke kadın veya erkek fark etmeksizin heteroseksüel olsaymış. Türkiye'de LGBT bireylerin çoğunun eşcinsellikleriyle barışık olmayıp eşcinselliği rahatsızlık olarak gördüğüne dair araştırma sonuçları varken din şurasından böyle bir sonucun çıkması şaşırtıcı değil zaten. Çünkü homofobik zihniyete en çok cesaret veren eşcinsellerin heteroseksizmi bu kadar içselleştirmek zorunda kalması.

Maddi-manevi baskının çok yoğun olduğu heteroseksist bir toplumda kişinin kendi olabilmesi çok zor, bireyin kişisel çıkarlarını korumak adına gelecek kaygısı çok fazla olduğu için. Ama insanın genetiksel yapısının temel ihtiyacı olan cinsel yönelim paylaşımı en öncelikli koruması gerektiği çıkarlarından biri değil mi?

14 Kasım 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder