29 Kasım 2008 Cumartesi

Eşcinsellere şiddetin Denizli ayağında bilinen son vaka

Güvenlik için gittiğim bir merkezde hakareti hak etmiyorum. Polislerin bağırıp vurmak için üzerime gelmeleri bir ayrımcılıktır.''Gece yarısı spora mı çıktın'' gibi imalı sorularla aşağılamaları da. Ben sadece yaşadığım olayın kaydedilmesini istiyordum ama bunu zorlukla yaptırabiliyorum karakolda.

Gene saldırıya ve gaspa maruz kaldım. Geceleri bisikletle dolaşmaya çıkıyorum. O gece de daha önce 5-6 defa beraber olduğum ama çıkarcı tarafını görüp (benden para istemişti) uzaklaşmaya karar verdiğim şahısla karşılaştım şehrin en işlek meydanında. Yanında da tanıdığım bir eşcinsel vardı. Ama ben, çağırmasına rağmen uzaklaştım oradan. Dönüşte tekrar karşılaştım ve durmayınca evime gelmekle tehdit etti beni. Evde yaşlı bir annem olduğu için benim yüzümden onun başına bir şey gelmesi tabii ki beni çok korkutuyor. Tesadüfe bakar mısınız, yarım saat içersinde evimin olduğu caddenin köşesinde üçüncü defa karşılaştım aynı şahısla ve güzellikle ikna edebilirim diye düşünmüştüm beni bir daha rahatsız etmemesi için. Oysa daha önceki deneyimlerimden saldırganların fırsatları kaçırma lükslerinin olmadığını çok iyi biliyordum ama gene uzun vadeli korkularım depreşmişti galiba.
Korkularımın sebebi geçmişte yaşadığım şiddet deneyimlerimin bilinçaltında yer etmesinden çok, eşcinsellerin güvenliğinin olmadığını bilip daha sonra hedef haline gelmek. Çünkü hâlâ eşcinselliğin tahrik unsuru ve savunmada hafifletici sebep olarak görülüp-kullanıldığı gelenekçi düşünce yapısına sahip bir güvenlik ve yargı sistemi var saldırganlara cesaret veren.
Neden kaçtığımı sordu. Beraber olmak istemediğimi söyledim. Sebebini sordu. Sen çıkarcı birisi diyemezdim ki. Şu anda böyle bir isteğimin olmadığını söyledim. Kolumdan tutup beni zorlamaya başladı götürmek için. Güvenilir biri olsa ve başıma bunların gelmesini önleyeceğini bilsem onunla beraber olurdum ama ne zamana kadar korktuğun bir kişiyle zarar görmemek için durumu idare edebilirisin ki. O eninde sonunda fırsatını bulup amacına ulaşacaktı. Ben onu eve götürmek istemediğim için ''nereye gidebiliriz ki?'' dedim kolumdan tutup çekiştirirken. Benden sigara parası istedi. Üzerimde para olmadığını söyleyince suratıma bir tane vurdu. Elimde bisiklet olduğu için kaçarken çok şiddetli şekilde asfalta yuvarlandım. O kadar şiddetli düştüm ki kalkamadım. Onun için çok güzel bir fırsat oldu yere düşmem tekmelemesi ve yumruklaması için. Kalkıp kaçıncaya kadar darbe aldım. Peşimden kovalıyordu hâlâ. Yakalayamayacağını anlayınca bisikletime yöneldi. O an anladım bisikletimi götürebileceğini. Bisikletime binip kaçarken yakaladım ve bisikleti tekmeleyerek düşürdüm onu ama o beni tekrar kovalamaya başladı bıçaklayacağını söyleyerek. Tekrar bisikletime binip kaçınca yakalayamadım artık.
155'i arayıp darp ve gaspa uğradığımı söyleyip ekip göndermelerini istedim. Ben saldırganın peşinden koşarken 10 Nisan Karakoluna geldim. Onlar da Çınar Karakoluna gitmemi istediler olayın geçtiği semt onlara dâhil olmadığı için. Ben 155'i tekrar aradım çünkü olay yerini bir-kaç yüz metre farkla yanlış yer söylemişim şiddetin dalgınlığıyla. İki ekip birden geldi bu sefer ama benim yeri yanlış bildirmem, benim yalan söylediğimi düşünmelerine sebep oldu ve bana inanmadılar. Olay yerinin kendileri dâhilinde olmadığını söyleyen polisler götürdü beni 10 Nisan Karakoluna. Hastaneye gidip rapor almamı istediler. Ben adli raporun daha önceki deneyimimden ertesi gün alındığını bildiğim için önce şikâyet dosyamın hazırlanıp gaspın kayıtlara geçmesini istedim.
Prosedürü bilmiyor olabilir, yaşadığım olayların etkisiyle ihmalkârlık veya ayrımcılığa maruz kaldığımı hissedebilirim ama eğer ben saldırganlık yapmıyorsam ne sözel ne de davranışsal olarak güvenlik için gittiğim bir merkezde hakareti hak etmiyorum. Polislerin bağırıp vurmak için üzerime gelmeleri bir ayrımcılıktır.''Gece yarısı spora mı çıktın'' gibi imalı soruları, açık bir şekilde ''Sen ibne misin, kaça yapıyorsun bu işi, otelde mi yapıyorsun'' gibi dalga geçmeleri ise cevap bile vermediğim, hatta kafaya bile takmadığım çok kişisel aşağılamalardı. Ben sadece yaşadığım olayın kaydedilmesini istiyordum ama sanki bunu zorlukla yaptırabiliyorum karakolda. Her şey çok yolunda gidiyor da ben mi paranoya yapıyorum kendimden şüphe etmeye başladım. Sanki saldırıya gönüllüyüm de, keyfi olarak karakolu işgal ediyormuşum gibi bir muameleye maruz kalıyorum.
Hastaneden rapor alıp şikâyet dosyam hazırlandıktan sonra eve gidip, bana saldıran şahsın adını kayıtlarımdan bulup, bisikletin bana ait olduğuna dair belgeyle karakola sabah tekrar geldim ek ifade için. O gece saldırganın yanındaki eşcinsel arkadaşa da ulaşıp adının aynı olduğunu teyit ettim ama soyadını kimse bilmiyordu. Saldırganı yakalattırmak için tanıdığım eşcinsel arkadaşlara yaşadığım olayı anlatıp kişiyi tarif ettim ve tanıyorlardı uzaktan da olsa. Görünce bana haber vereceklerdi.
Birkaç gün sonra tanıdığım eşcinsel arkadaşlardan saldırganın çalıştığı yeri bulup şikâyet dosyamın bulunduğu karakola gidip yakalattırmak istediğimde karakolda daha önceki bulunmalarımda homofobiye (o zaman aklıma gelmemişti bu; orada bulunanların bilinçsizce dalga geçmesi veya kendini korumak amaçlı bir eşcinsele karşı mesafeli davranması olarak düşünmüştüm) maruz kaldığımı, bir tanesininse homofobisinin nefret boyutunda olduğunu birebir yaşadım. Şikâyetimi her iki defada da o bölümde olmasına rağmen rapor etmeyip diğer arkadaşlarına havale etmesini işi vardır düşüncesiyle çok olağan karşılamıştı. Ek ifademi yazması için gönderdiği karşı masadaki memurun ''ek ifade vermişsin zaten'' demesine ''saldırganın yakalanması için ikinci defa ek ifade veremez miyim?'' demem, homofobik olarak düşündüğüm polisin''müdahale etme, o sana söylemedi, kes sesini, kes sesini'' tekrarları benim ona ''bana kes sesini diyemezsin, bu hakarettir'' karşılığım ortamın gerilip polisin üzerime yürümesine, karakolda bulunan herkesin odaya dolmasına, benim karakolda 155'ten yardım istememe sebep oldu.
Odadan çıkarılıp danışma bölümünde yazdırdım saldırganın çalıştığını düşündüğüm yerin adresini. Ama ek ifademin dosyama yazdırılıp imzalamam gerektiği için tekrar o polisin bulunduğu odaya götürüldüm. Polis bana vaaz vermeye başladı. Olayın olduğu günde karşılaşmışız, daha önce de karşılaşmışız (Daha önce karşılaştığımızı o an hatırlayamadım.)''Olayın olduğu gün buraya geldiğinde ben sana bir şey yaptım mı, (Doğru bir şey yapmadı, sadece ifademi diğer memurun alması için yönlendirdi.) biz burada kimseye ayrımcılık yapmıyoruz, senin özel hayatın da kendini ilgilendirir ama sen çok acelecisin.” (Aceleci?! Sadece saldırganın adresini yazdırmaya geldim ve yazdıramadan susturulmaya çalışıldım. Oysa ek ifadem 8 kelimeden oluşan bir adresti ve 1 dakika sürmeyecekti.) Sözlerine karşılık bile verdirmiyordu.''Önce ben konuşayım sonra sen konuşursun'' diyordu. Ek ifademi yazdırıp çıktım.
Bu öfkeyle başka bir şikâyet dosyamın bulunduğu diğer karakola gittim. Bir buçuk yıl önce beraber olduğum kişilerden birisi telefonumu çalmıştı ve o şahsı yakalattıramamıştım. (Yolda giderken, bana ''kes sesini'' diyen polisle dışarıda da karşılaştığımı ve sokakta da bana efelendiğini, üzerime yürüdüğünü hatırladım.) Telefonumu çalan şahıs benden önce de başka bir eşcinselin parasını ve eşyalarını çalmış ve en son olarak da başka bir eşcinselin 1500 Lirasını çalmıştı. Parası çalınan arkadaş olaydan haftalar sonra yakalattırabilmişti bu kişiyi ve eşkâli belliydi artık. Nasıl olsa ceza alır diye ben ek ifademi hep ertelemiştim, yani telefonumu çalan kişinin adını soyadını yazdırmamıştım. Ama parası çalınan eşcinsel ''Şikâyetimden vazgeçmezsem bu kişi beni daha sonra rahatsız eder'' diye mahkemede şikayetçi olmayacağını söyleyince bana, ben bu kişinin peşini bırakmamaya karar verdim. Ek ifademe bu kişinin adını yazdırıp şikâyetçi olduğumu belirttim.
Yaşadığım şiddet ve gasp olaylarından yasal olarak belki lehime bir sonuç çıkmayacak ama en azından eşcinsellik adına kayıtlara veri olarak geçer. Çünkü ben hâlâ yargıdan ve güvenlikten homofobiye maruz kalıyorsam, ''Adın karakollarda pekiyi anılmıyor (İyi anılmamak da eşcinselliğimden başka hiçbir şey değil), merak ettik'' diye kişisel olarak kimlik bilgilerimi kaydeden polislerle karşılaşıyorsam, gaspa uğradığım zaman mahkemede ''Sen erkekleri yatağa atmak için iftira mı atıyorsun?'' diyen bir yargıyla karşılaşıyorsam fazla umutlanmamam gerektiğinin bilincindeyim tabii.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder