Dünyaca ünlü eşcinsel sinema oyuncusu Wentworth Miller, İnstagram hesabından kendisine otizm teşhisi koyulduğunu duyurdu!
DÜNYA HİÇ KİMSENİN!
2 milyon Afganlının ülkemize akın etmesinden şikayetçi olanlar, yabancı politikasının 20 yıldır oy verdikleri iktidarın bir politikası olduğunun bilincinde olmayacak kadar cahiller. Keşke yabancı düşmanlığı yapılacağına cehalet düşmanlığı yapılsa. Çünkü dünya ne senin, ne benim; dünya hiç kimsenin. Herkesin bilgili, kültürlü, eğitimli olduğu bir dünyada sınırlara bile ihtiyaç kalmayacaktır. Afganlı dediğin de bir insan; bütün insanlar da zaten aynı türün bir parçası, geçmişten herkes birbirinin akrabası; coğrafi faktörler fiziksel fark yaratmış sadece. Bolu Belediye başkanı da yabancılardan tonaj başına yerli vatandaşların 10 katı su ücreti alacakmış. Mülteci hakları için mücadele edenler geri zekalı mı kuzum; farkında değil misiniz vicdansızlığınızın, akılsızlığınızın? Biz Afrika'daki susuzlara nasıl su temin edebiiriz diye düşünürken, siz bazı insnaları bizden değil diye susuz bırakacaksınız ve bu kişiler bir de vatandaşlar tarafından yönetici olarak seçilmişler. Yazıklar olsun!
Afganistan'nın ünlü komedyeni Khasha Zwan, Kandehar eyaletinde boğazı kesilmiş halde bulundu. Taliban'ın yaptordığı iddia ediliyor...
Bilim ve gerçek dışı hiçbir şey iyi değildir; insanı, canlıları, doğayı öldürür!
Eğer din denilen şey sevgi, saygı, hoşgörü, hak olsaydı; insanlar dine dayanarak birbirini öldürmezdi!
Dinin olmadığı, sadece demokrasiye dayalı bir hukuk devletinde yaşasaydık; savaşlar, haksızlıklar kesinlikle olmaz; herkes eşit ve özgür, mutlu ve huzurlu olurdu. Çünkü demokrasi ve hukuk demek, herkesin eşit şekilde eğitim aldığı bir dünya olırdu, dolayısıyla daha bilinçli yaşanırdı; insanlar daha anlayışlu, daha hoşgörülü, daha adaletli olur, doğruyu yanlışı ayırt edebilir, birbirine zarar vermenin hiç kimseye faydasının olmayacağını bilirdi...
Ben dine, Tanrı'nın tek bir varlık olduğuna inanmıyorum ama inançlılardan daha vicdanlı olduğumu biliyorum, herkes de biliyor. Yüreğim hayvanlar için atıyor; keşke dünyadaki bütün hayvanlara yetebilseydim. Karıncalar bile o kadar değerli ki... Artık hamamböceklerine bile zarar veremiyorum, örümcek ağlarını temizlemiyorum, sinekleri bile öldüremiyorum, korktuğum fareler bile o kadar sempatik gelmeye başladı ki... İncir ağacının dalları bahçe kapısına sıkışıp zedelenmiş, çok üzüldüm. Çimlere bile basamıyorum canları yanacak diye... Size aptallık gelebilir bunlar ama içinde yaşadığım doğayı çok sevmek ve beni yaşattığı için de çok saygı duymaktan balka bir şey değil bu. Başka bir şey değil yaptıklaırm. Benim tanrım da, dinim de içinde yaşadığım doğa, içinde yaşadığım evren. Aklımı tek bir yaratıcı var diye zorlayacak kadar da aptal, geri zekalı değillim. Din gibi geleneksel Ortaçağ yasalarına da asla prim vermiyorum. Ben, bitkiler dahil doğadaki bütün canlıların eşit yaşadığı bir doğa yasasına inanıyorum.
İnsanların sanatla yoğrulup mükemmelleştiğini anlatan bir kitap yazıp senaryolaştırmak, sonra filme çekmek istiyorum. Adı ÇAĞRI olacak. İnsanlar belli saatlerde sanata çağrılacak. Sinemaya, müziğe, edebiyata, resime, plastik sanatlara, fotoğrafçılığa... ve de spora... Ve yaptıkları sanatla-sporla rehabilite olacak, ruhlarını terbiye edecekler. En son gece vakti, günün yorgunluğunu dans ile atmak için diskoya çağrılacaklar... Gibi gibi... Tabiki de seks vakti unutulmamalı! Ama belediye memuru onaylı seks değil, sınırsızca özgür seksten bahsediyorum... Önce söylediklerim size ters gelecek biliyorum ama düşününce iç geçireceksiniz elbette!
DDH'nde Endokronoloji doktoru bir tane. Dolayısıyla randevu alsan bile aynı gün sıra gelmeyebiliyor. Ben 20 gün önce sabahtan akşama kadar sıra gelmeyince 20 gün sonrasına dün için randevu alabilmiştim. İnternet randevusunda doktora not düşebiliyorsun. Aynı gün muayene sırasının gelmemesini eleştirmiştim orada. Dün de randevu saatim 10 dakika geçince tepki gösterdim. Çünkü sesini çıkarmazsan gene akşamı bulabilrsin. Girenler 10-15 dakikadan önce çıkmıyor odadan ama beni 30 saniyede postaladılar teşekkür ederek. Çok memnun oldum. Keşke herkesi böyle 30 saniyede muayene etseler de günlerce muayene olacağız diye beklemesek! Çünkü ben zaten doktordan direktif dışında bir şey beklemiyorum ki. 20 gün önce sabahtan akşama kadar beklediğim gün, doktordan istediğim sadece ilaçları kullanmaya devam edip etmeyeceğimi öğrenmekti (ama mesai saati doldu diye cevap vermemişti); formaliteden ayakkabı çıkartıp, tartılıp boy ölçtürmek, genetiksel seceremin ortaya dökülmesi değildi...
Kanımın normal değerin alt sınırında olması, erkeklerde normal sayılmayacağı için doktor demir hapı yazdı ve hematoljiye görünmemi istedi. Evet et yemiyorum sayılır artık ve kıştan beri de bakliyet yemiyordum. Yumurtayı da her gün yemeyebiliyorum, bazen ihmal ediyorum. Zaten yesem de en fazla günde bir tane yiyebiliyorum. Kuru bakliyat ve yumurtaya ağırlık vereceğim...
Türkiye'de şunu gördüm. Eğer bilinçli birisiysen, yani her konuda araştırıp bilgi sahibi olursan ve dolayısıyla mesela hastanede falan doktora sağlıkla ilgili bilinçli laflar ededsen veya bir şey sosrarsan ukalalalık-çok bilmişlik olarak algılanıp tepki görüyorsun. Yani bu ülkede cahil olacaksın, kör gözüne parmağı ne denirse yapacaksın, hiç sorgulamayacaksın, sonra da yanlış bacağın kesilip yanlış dişin çekilince ah-vah edeceksin. Ben şu anda sağlığımın peşine düşmesem, ne tiroidimin yüksek olduğunu öğrenebilirdim, ne de diğer sağlık problemlerimi... İnsanlar diyor ki, doktorlar ne derse onu yap; olur, mesela eşcinsellik hastalık diye falan tedavi olayım öylemi; Korona aşısının artık 3. değil de 384.sü falan yapılıyormuş, artık robot gibi olmuşuz falan...
Fotoğrafçılık bölümünü okumak sanırım gene başka bahara kaldı. Daha önce fotoğrafçılığa Felsefe bölümünü tercih etmiştim, bu sene de sanırım Veteriner Teknikerliğini tercihe deceğim. Çünkü hayvanlara yardım etmeyi seviyorum. Dün Lilly'nin torunlarından birinin çenesinde iltihap oluşmuş, sahipleri veterinere götürmeden önce bana haber verdiler. Gittim çok basit bir müdahale ile kediyi rahatlattım. Veterinere götürsen röntgenmiş, o bölgeyi bıçakla açmakmış, dikişmiş, sonra kedinin psikolojisinin bozulması falan, filan...
Bugün de haberlere bakmayacağım. Çünkü insanlar yangınlarda yanan mallarına üzülüyor, oysa o yangınlarda milyonlarca hayvan ölüyor.
Eşcinsel ve zenci olması başarılı olmasının önünde bir engel değil; Dünyanın şu anda 1 numaralı voleybolcusu Egonu'nun önünde saygıyla eğileceksiniz!
O bir eşcinsel ama Olimpiyat Şampiyonu! Pardon siz Lut Kavmi'ne inanıyordunuz değil mi? Yanardağ patlamış da, tanrı eşcinselleri cezalandırmış da; gidin yaa! Bİİ GİDİN YAA!
Dinin ve Tanrı'nın bilimsel bir kanıtı yok diyorum. Olmadığının da kanıtı yok diyorlar. Şimdi olmayan bir şeyi mi kanıtlamaya çalışacağız, olmayan bir şeye mi inanacağız?
Ebrar Karakurt şu anda dünyanın en güçlü 3-4 pasör çaprazından biri ama ülkesinde değil, İtalya'da oynayacak. NEDEN? LGBTİ olmasından dolayı mı? Dünyanın en güçlü kadın voleybol kuılüpleri ülkemizde iken; neden Vakıfbank, Eczacıbaşı ve Fenerbahçe'de oynayamıyor Ebrar? İtalya'da oynamasını sadece kendi seçimi olarak açıklamak ne derece yeterlidir acaba? Yabancı oyunculara milyonlarca dolar verirken, kendi ülkemizde yetişen bir sporcuya verecek paramız mı yok yoksa? Ebrar Karakurt saçlarını pembeye boyayan renkli bir sporcu değildir; LGBTİ bir sporcudur! Olimpiyatlara açık bir kimlikle gidememesi onun değil, homofobik bir ülkenin ayıbdır!
Dünyayı güzelleştiren gökkuşağının renkleridir. Eşcinselleri çıkartın, dünya siyah beyaz olur!
Fenerbahçe'den gidince, bir de Eczacıbaşına üstelik, aramız limoni oldu ama seni seviyoruz ve özlüyoru KİM!
Ülkemiz voleyboluna Neslihan Demir'den sonra en büyük imzayı attın. Daha 21 yaşındasın; dünyaya da en büyük imzayı atacağından hiç şüphemiz yok. Yüreğimiz seninle Ebrar Karakurt!
Anlamlı bir fotoğraf olmuş; fotoğrafçıya bravo diyeceğim ama popoya Türkler popo diyor, fotoğrafçı nereden bilsin ki?
Çin - Rusya maçını Goncharova'nın ürettiği 26, Fenerbahçeli Fedorovtseva'nın ürettiği 23 ve Türkiye Doğumlu ve çok iyi Türkçe konuşan Voronkova'nın ürettiği 22 sayı ile tie-break'te Rusya kazanmış... Bravo kızlar...
USA - Turkey
15:45
Amerika kıtasından ya, Brezilyalı hakem önce top taşıma veriyor, sonra sarı kart, sonra temasımızı vermiyor, içeride topumuzu vermiyor, resmen Amerika'yı tutuyor... Lanet olsun sizin demokratikliğinize... LANET OLSUN!
Top karpuz gibi içeride ama Brezilyalı hakem out diyor, Amerika çift vuruş yapıyor, hakem gene görmüyor. Umarım sıçamzz da bu gece geberizsin psilik hakem!
Top yere değiyor, Amerikalı oyuncular hakeme bakıyor, acaba her şeye rağmen sayıyı bize verir mi diye; hakem Brezilyalı ya!
Top karbuz gibi bariz zemine düşüyor, amerika itiraz ediyor. Neyin itirazı bu? Top zemine düşmüş, sayı olmuş; topu çıkartamamışsınız ki!
Türkiye ne zaman iyi oynamaya başlıyor, Brezilyalı hakem hemen top taşıma veriyorip Türkiye'yi durdurmaya çalışıuyor...
Brezilyalı hakem Amerika'ya karşı yanlış karar verince kendisi challenge istiyor, Amerika'dan özür diliyor...
Amerika oyunu soğutmaya çalışırken, kendisi hata yapıyor. Amerika sen de yenilmez değilsin; ilk set kaybını Türkiye'ya karşı aldın. Devamını bekle...
Naz'ın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Herkesi şıkır şıkır oynatıyor işte. Eleştirdiğimiz ve Cansu'nun oynatamadığı Meryem bir sette 8 sayı üretti...
Muhteşem dönüş.... 2-2...
Manavgat yangını sabotajmış. Eğitimsizlik başa bela. Aklı başında ve ve eğitimli hiçbir insan doğaya zarar vermez. Eğitime önem vermediğimiz sürece hayvanlara, bitkilere, doğaya saygı duymayı öğrenemeyeceğimiz için, insanlar öfkelerini doğadan vesaireden çıkarmaya devam edecektir. Yaşanılan her olumsuz olayda, insanlar önce kendilerine baksınlar; ben ne kadar eğitimliyim, çocuğuma ne verdim, onu nasıl yetiştirdim diye. Ülkemizde hayvanlara saygı duymayan bir insna türü var. Hayvanlara saygı duymayı öğrenseydik, insanlar doğaya kıyamazdı... Biliyorum şimdi bazıları sen ne diyorsun diyecek... Bildiğiniz gibi devam edin diyorum... Kedilere mama vermeye gittiğim bir noktadaki insanlar evleirnin önündeki çiçekleri bile sulamıyor. O derece bilinçsiziz işte...
Yangınlarda sadece hayvanlara ve bitki örtüsüne üzülüyorum; onun dışında insanlar hakettiklerini yaşıyorlar...
İnsanlar bilime değil de, dine inanmaya devam etsinler... Nefretinizde boğulun!
Siz hayata ne verirseniz, hayat da size o kadarını verir...
Haksızlıklar öfkeye sebep olup zarar verici hale getirebilir insanları. Öfkemizi doğadan çıkartmak yerine, kendimizi sorgulayalım.
Yangının izleri silininceye kadar haberleri falan okumayacağım... Benim yüreğim dayanmaz hayvanların ve bitkilerin ölmesine diyeceğim ama gerçi insanların gördüğü zarardan bahsediyordur haberler...
İnsan türünden nasıl mı nefret eder hale geldim; çünkü her gün duyarsızlıkla, acımasızlıkla, aptallıkla karşılaşıyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder