19 Haziran 2020 Cuma

13-14 Haziran 2020 facebook notlarım

13 Haziran

Eurovision'a döndüğümüz ilk yıl Kürtçe bir şarkıyla katılmalıyız; çünkü bu ülkenin Kürt müziğine ödeyemeyeceği bir dil borcu var!

Benim şöyle bir huyum vardır... Çok severim o huyumu. Ben hiç kimseye küfür etmem, hakaret etmem, şiddet zaten istesem de uygulayamam; yok çünkü hamurumda; çünkü vicdanı olanın şiddeti olmaz; bir güç tutar onun ellerini... İşte bana hakaret edene, küfür edene, şiddet uygulayana aynı dilden cevap vermem. Çünkü öyle bir şey yaparsam, kişiliğimden ödün vermiş olurum ve böyle avranırsam ben, ben olmaktan çıkacağım için, bu beni çok üzer. Ama bana kötülük yapan da zanneder ki, ben Halil'e kötülük yaptım. Hayır, aslında kendine kötülük yapmıştır bu kişiler. Kendilerinin ne olduğunu sergilemişlerdir. Ve bu onlara uzun vadede olumsuz olarak geri dönecektir. En azından kendi kendilerini yalnız bırakacaklardır ve bana kötülük yapanlar da hep öyle olmuştur. Haa, onlarla arkadaşlık yapanlar yok mudur; vardır. Hatta ortak arkadaşlarımız bile vardır ama bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim diye bir laf vardır ya, bu sayede bana kötülük yapanla arkadaşlık yapan arkadaşlarımın da notunu da veririm bu sayede. Bana zarar vermedikleri sürece arkadaşlıklarımız devam eder sınırlı ölçüde ama içimden bir şeyler biter onlara karşı da. Asıl konuya gelirsek... Bana kötülük yapanlara kötülük yapmam dedim ya, yapmam gerçekten ama bana kötülük yapanların yaptıklarını herkese anlatırım; iftira asla atmam, yalan söylelem, sadece gerçekleri anlatırım. Çünkü uzak durulması gerekenler bana zarar verebiliyorsa, herkese de zarar verebilir. Eğer hukuki yollara başvurmamı gerektirecek derecede kötülük yapıyorlarsa da, o yolları da kullanırım hiç çekinmeden. Ne kayabedebilirim ki; en azından hadsizlere hadlerini bildirmiş olurum. Bir de bana kötülük yapanları eğer gerçekten beni üzmüşlerse, geriye dönülmeyecek şekilde silerim. Çünkü ben, AYRI BİR DÜNYA KURACAK VE O DÜNYADA TEK BAŞINA YAŞAYABİLECEK BİR POTANSİYELE SAHİBİM. Kendime çok güveniyorum bu konuda. Geçen ay vergimi öderken bana kötü davranan memurların uyarıldığına dair Belediye'den bir mektup aldım bugün. Amacım da sadece uyarılmalarıydı zaten. Demem o ki, uğraşmasın kimse benimle; inadım inattır ve ölümüne ve sonuna kadar giderim hakkımın peşinden. Kimse beni üzemye kalkmasın, uzun vadede alırım intikamımı ve sadece kendi kişiliklerinin kendilerine zarar vermesi şeklinde. Ben gerçekten düşmanımın bile başına kötü bir şey gelmesini istemeyecek kadar iyiniyetli birisiyim. Ama kişiler, kişilikleriyle intiharlarını gerçekleştiriyorlarsa da, GEÇMİŞ OLSUN derim. GEÇMİŞ OLSUN, EL FATİHA!

14

21. yüzyılda heteroseksüel ilişkiler erkekler açısından bilgisayar oyunları ve sosyal medyaya teslim olup bitme noktasına gelirken, eşcinseller faalmiş. Demek ki insan neslini birtirecek olan eşcinsellik değilmiş! Beter olsunlar! Biz eşcinseller çatır çatır yiyişmeye devam! Kıskananlar çatlasın diyeceğim ama sosyal medyaya dalmıştır onlar...

Hey evrenim... Kalkmışlar bir de şimdi mecliste bizim eşcinselliğimizi tartışıyorlar; Ulan döt bizim, mik bizim; kime ne?!

Kadın veya erkek ilişkisi nasıl tartışılamıyorsa, eşcinsellik de tartışılamaz. Bize ne sizin "Lut Kavmi"nizden?

Eşcinsel karşıtları, biz muhafazakarız, eşcinselliğe karşı çıkmak zorundayız derken, aslında, biz kendi aklımızı kullanamıyoruz, birileri ne derse ancak onu yapabiiriz demek istiyorlar. Çünkü bilimsel sorgulama yetileri yok ki! Çünkü eşcinsel olan benim ve içimden ne geldiğini ben bilebilirim. Hurafik düşüncelerin aslı astarı yok ki. Yani varolan bir eşcinsellik gerçeğine karşı çıkmanın bilimsel bir dayanağı yok ki! Hayatın gerçeklerinde günah diye bir şey olamaz ki! Çıkarınıza uygun düşünce sevap, ters düşünce günah; oh ne güzel!

2018 yılında 18-24 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 31'i ile kadınların yüzde 19'u geçen yıl cinsel faaliyette bulunmadığını söylemiş. Bu oran bu yıl virüs sebebiyle % 90'a çıkmıştır sanırım.

Engelli Pırıl kızım 3 tane yavru yaptı. Mucize gibiler. Toplam bu yıl 18 kedi yavrum oldu. Çevreye katkımdan dolayı çok huzurluy

Kediler yavru yaptıktan sonra nasıl uysallaşıp sevgi dolu ve mutlu oluyorlar biliyor musunuz; kısırlaştırmayın onları!

Yanlış anlaşılmasın ama milletvekili olmanın bilimsel kriterleri olmalı; ne bileyim akıl, zeka, dogmatik olmamak, vesaire...

BİR ERKEK KEDİ OLARAK DOĞURMAYI ÇOK İSTERDİM!
Evde daha çok kedi (20-30) beslemeye başlayınca yaşamım ve yaşam pratiklerim değişti. Daha sorumlu olmaya başladım. Çünkü evde beni bekleyen kediler olunca, gönlünce bir şey yapamıyorsun; hep kedilere uygun bir program uygulamak zorunda kalıyorsun. Vicdan eşiğim çok yükeldi hayvanlara karşı. Eskiden kendim için 1 kuruşun hesabını yaparken, bir yılda binlerce liralık borca girdim. Mesela eskiden bir şey canım isteyince, ekonomik olmayınca almazdım. Şimdi gidiyorum markete veya petshoplara gözümü kırpmadan onlar için masraf ediyorum. Kedilerin yavrularına gösterdiği itina ve anne oluncaki mutluklarını görünce, anne olmanın kutsallığını daha iyi anlamış oldum. Şimdi kısırlaştırmaya hem hayvanlar, hem de insanlar için karşıyım. Doğurmuş dişi, huzur demek. Bir yavrunun dünyaya gelmesi, yaşamın mucizesi demek benim için. Gerçekten bir canlının dünyaya gelmesine vesile olmak kadar dünyada hiçbir şey değerli olamaz. Eğer mümkün olsaydı, bir erkek olarak bile doğurmayı çok isterdim.

Marketten çok sık tavuk, salam, süt, yumurta alırken; ne kadar proteinci diyebilirler; kedilere aldığımı bilmedikleri için!

Magazincilerin işi çok zor artık. Çünkü her sanatçının sosyal medyası var ve oradan reklamını çok güzel yapabilir. Ben olsam da muhabirlerin saçma sapan sorularına cevap vermezdim. Çünkü gerçekten çok GERİ ZEKALICA soru soruyorlar. Bir sanatçıya sanatıyla ilgili soru sorarsın, özel hayatıyla ilgili değil. Bu düşük seviye bakış açısına sahip magazinciler yüzünden, sanatçılık da papparazileşti. Ve gerçek sanatçılar da mecburen ayakta kalmak için sanat çıtalarını düşürdüler. ÖZEL HAYATA DAİR MAGAZİN YASAKLANSIN BENCE HATTA! Bana ne ya herkesin gece yarısı ne yaptığından, kiminle cinsel iliişkiye girdiğinden. Sokmayın gözümüze insanların uzuvlarına dair haberleri. Sanatçıların albümlerini, filmlerini, diizlerini, sahnelerini haberleştirin.

Cahillerin yaşadığı bir coğrafyada doğmaktansa, kutuplarda bir ayı olarak doğmayı tercih ederdim. Adamlar diyor ki, biz muhafazakarız, yerseniz! Yani beyinlerine format atılmış robotlar gibi. Akıl ve mantık çerçevesinde bu böyle böyledir diyorsun, bana ne bana ne diyorlar. Hey evrenim! Hayvanlar bile bir süre sonra doğruyu yanlış ayırt edebiliyorlar ama yobaz beyinler milim şaşmıyorlar.

Çok varsıllık bir hastalıklı bir sevdadır; kurtulun bundan.

Eğer hayatı paylaşmazsanız, bencillikten ve kibirden kurtulamayacağınız için, hayat boyu yalnızlığa mahkum kalacaksınızdır. Bu etrafınızda insanların olmaması yalnızlığı değil; hayatın tadına varamama yalnızlığı. Çünkü hayat paylaşınca güzel ve bu bencil olmayan insnalarla çok daha güzel; paylaşmayan bunu bilemez. En önemlisi eğer bencil ve kibirliyseniz, insanlar asla size karşı samimi olmayacak, göstemelik dost davranacaktır. Çünkü dostluk, samimiyetle eş anlamlıdır. Ve bu dediklerimi zor zamanınızda insanlar sizi yüz üstü bıraktığı zaman daha iyi anlayacaksınız. Hani ne ekerseniz, onu biçersiniz diye bir laf vardır ya; işte hayatta ne kadar paylaşımcıysanız, zor zamanınızda da etrafınızda o kadar insan oluyor. Tabi paylaşımcılığınızı zor zamnınıza garanti olarak yapmayın. Yapın paylaşımınızı, unutun gitsin; gerçek dotlar, zor zamnınızda sizin yanınızda olacaktır. Ben 24 Nisan'da başıma gelen kötü olyda bunu çok güzel test ettim ve 30 yıl önceki paylaşımlarım bana dağ gibi geri döndü. Unutur muyum bu güzellikleri; asla. Ve o kişileri hayatımı bile verriirm artık...Mesela fazladan cep telefonu veya latopunuz mu var, verin gitsin. Bisikletiniz mi var, verin gitisin. 3 tane mi arabanız var, ihtiyacı olanlar kullansın. Çok mu evniz var; hepsini kiraya verip de uzaya mı çıkacaksınız; bazılarını da ihtiyacı olanlara ücretsiz kiraya verin. Çok servetiniz mi var, paylaşın. Çok varsıllık bir hastalıklı bir sevdadır; kurtulun bundan. Ben ölürken, arkamdan kime ne kalacak diye düşünmeyeceğim; müzik ve kitap arşivimi de ilgili bir yere bağışlayacağım. Unutmayın, hayatta en sağlam yatırım; iyiliktir! Yeri gelir, sizi ölümden bile kurtarır. Bana bir şey olmaz demeyin; eğer iyilik yapmıyorsanız, ne başınız beladan kurtulur, ne de sizi kurtaran olur... Yalnız görgüsüzlerin göstermelik iyiliğinden bahsetmiyorum; adamlar halka yemek veriyor, bunu kamerayla çekiyor. Hay sizin iyiliğinize!

Nefretinizle-homofobinizle eşcinselleri öldürebilirsiniz ama eşcinselliği yok edemezsiniz; doğa ile savaşmak aptallıktır!

EĞER BEN EŞCİNSELLİĞİMİ SEVMESEYDİM, YAŞAYAMAZDIM!
Heteroseksist dünyaya rağmen heteroseksüelliğe tenezzül etmedim, homofobiye rağmen eşcinselliğimden vazgeçmedim. Çünkü yaşamak demek benim için özgürlük demekti. Açık bir eşcinsel olunca zaten kimse ne baskı yapabiliyor, ne de senin korkacak bir şeyin kalıyor. İnsanlar bunu anlayamasa da eşcinselliğimi hep sevdim ve bunu insanlara gösterdim. Çünkü eşcinselliğime hep inandım, nefrete rağmen. İnsan hayatla ve kendisiyle barışık olursa homofobiye rağmen mutlu olunabileceğini öğreniyor. Eğer eşcinselliğimle barışamasaydım, çok mutsuz olurdum örneklerinde görüldüğü gibi. Zaten hiç küs de olmadım ki cinsel yönelimimle. Çünkü ben kendimi her halimle kendimi bildim bileli çok sevdim. En büyük aşkım, hep kendime oldu. İnsan kendine yenilmeyince, diğerleri vız gelip tırıs gidiyor. Hayattaki varoluş noktam eşcinselliğimdi ve doğama ihanet edemezdim. Bana verilen eşcinsel hayatı layığıyla yaşamak zorundaydım doğama ihanet etmemek için. Homofobi beni asla yıldırmadı; tam aksine bu konuda kendimi geliştirmemi ve mücadele etmemi sağladı, beni daha güçlü kıldı. Çünkü homofobik dünyada ayakta kalabilmek için daha çok donanımlanmak gerekiyordu. Ben de nefrete yenilmek yerine, kendime hep bir şeyler katmaya çalıştım. Çünkü insanlara eşcinselliğin bir döt melesi olmadığını göstermek gerekiyordu. Homofobikler vuırdukça ben mücadele ettim, nefrete karşı bağışıklık kazandım. Uzaktan eşcinsel karşıtlarına bakınca, çenelerini açıp kapatan ve ne dediklerini bilmeyen robotları görüyor gibi oluyorum. Her şeye rağmen ben bir eşcinselim diyebildim. Hatta sizin aşağıladığınız şekilde ibne, top... Çünkü bu bendim ve sizin ne demeniz, bana nasıl baktığınız beni değiştirmezdi, değiştirmemeliydi. Öyle de yaptım. İbne-top-eşcinsel Halil olmaktan hep gurur duydum. Çünkü ben sadece eşcinsel değildim! Yeri geldi sustum, yeri geldi isyan ettim, kavga ettim eşcinselliğim için; çünkü ben, ben olarak varolmasaydım, hiç varolamazdım. Asla vazgeçmedim eşcinselliğimden. Çünkü ben, kendim ile, kimliğimle çok mutlu olabiliyordum. Çünkü insanın kendine samimi olması, gerçek anlamda varoluştur. Bir eşcinsel olarak doğdum, bir eşcinsel olarak öleceğim için de çok mutluyum. İnsanın kendine dürüst olması çok mühim mesele. Eşcinsel olarak varolmak için de hiç kimseden de medet ummadım. İnsan kimliğine kendisi sahip çıkmazsa, homofobik dünyada bir eşcinsele kim sahip çıkar ayol? Homofobiye rağmen insanlardan asla nefret etmedim; çünkü bu benim kendime ihanet olurdu. Sadece insanları kendime inandırmaya çalıştım onlardan nefret etmek yerine. Ben eşcinselliğimi çok sevdiğim için eşcinselce yaşadım. İnsan kendini nasıl sevmezki zaten. Dünyayı sevmek, insanın kendini sevmesiyle başlar.
Arkamdan konuşmadılar mı, konuştular. Kimdi konuşanlar; cahiller ve yobazlar. Onlara takmaya değer miydi; asla. Açık eşcinsel olmakla yoluma engeller çıkmış olabilir ama yaşamak için mücadele etmek birinci koşuldur. Gizli eşcinsel olsam çok mu iyi olacaktı; asla. İnsan hayatta kendisi olmayınca ne işe yarar ki yaşamak; niye başkası olarak yaşayayım ki; o kadar da salak değiliz herhalde. Aslında homofobikler korkak biliyor musunuz; onlar bizim homofobi yüzünden oluşan özgüvensizliğimizden cesaret alıyorlar. Eşcinselleri nefretleriyle boğsalar, öldürseler kaç yazar ki; eşcinsellik olmasaydı, eşcinseller olur muydu? Aslında yobazlarınki işgüzarlık. Zaten nefretle varoluyorlar, cahillikle ve yobazlıkla varoluyorlar.

Homofobik bir sanatçıya gizli eşcinsel dediğim için beni mahkemeye vermekle tehdit etti. Sonra açık eşcinsel olduğumu öğrenince mahkemeye vermekten vazgeçti. Sanırım haklı çıktım gizili eşcinsel olması konusunda.

80'lerin ilk yarısı. Hey dergisinde kadın kılığında bir erkek... Travesti. Boy George isimli birisi. Sonra şarkıları listelerde 1 numara oluyor. Bana göre dünyanın 1 numaralı eşcinseli Boy George'dur. Çünkü dünyaya eşcinselliği bu kadar cesurca anlatan ilk adamdır. Popülerlikten sonra dibe vurduğu anlar oldu ama hayattan ve müzikten kopmadı hiçbir zaman. Fiiliyatta eşcinsel hakları aktivistliğinden öte, bu kadar açık ve net yaşayarak duruşuyla gerçek bir aktivist. En önemlisi de, eşcinselliğin evrimini onun üzerinde görebildik. Önce duygularına, içindeki kadına uygun kimliğe büründü, sonra tekrar özüne doğasına döndü. Boy George 14 Haziran'da doğdu. İyi ki doğdu. Eşcinselliğin adı Oğlan George! Happy birthday Boy George!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder