Ben zaten eşcinselim ki; orucum kabul olmaz; Tanrı bizi lanetlemiş ya! Ben de dine inanmaktan da vazgeçtim bu yüzden!
Ay eşcinselim diye hiçbir toplumsal yükümlülük hissetmiyorum ya, çok rahat oluyor valla; bi' homoffobi var, ona da alıştık!
O kadar çok severim ki Sibel Egemen'i... Onu dünyada benim kadar çok seven yoktur sanırım. Çünkü öyle buğuu bir ses rengi var ki... İşte tam ruhuma denk düşen bir ses... Nükhet Duru ile de benzeşiyor bana göre ses rengi olarak...
KEDİLERİME MAMA YARDIMINDA BULUNAN DOSTLARA SAYGI VE TEŞEKKÜRLERİMLE...
Huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum kedilerime mama yardımında bulunan dostlarım; Ahmet Faik BG , Aynur Özkan Duygu ve Mehmet Tuğla'ya, internetten adını unuttuğum arkadaş ve özellikle Amerika'lardan yardımını esirgemeyen Ibrahim Topaktas 'a... Ve de beni sadece mama konusunda değil başka zamanlarda da yardımını esirgemeyen Nursel Ceylan'a... teşekkürlerimle...
Hayatım boyunca hiç kimseden yardım talebinde bulunan bir kişi pozisyonunda olmadım; çünkü hamurumda yok. Mama yardımını da evde 30 kedi oluncaya kadar düşünmemiştim. Günde en azından bir kilo mama yiyiyorlar ve mamanın kilosunu sorabilir, aylık kedilerimin masrafının ne kadar olduğunu kaba taslak çıkartabilirsiniz. Yani demem o ki, laf olsun diye değildi kedilerime mama yardımı talebim... Herkese hayırlı Ramazanlar...
Sibel Egemen'in 1981 yılında çıkan fenomen albümü "Sibel"in yayınlanışınIN 40. yıl şerefine, 2021 yılında Özel-Gold bir baskıyla sevenleriyle buluşması ümit ediliyorMUŞ!
Zihnin "yönelimsel olma" özelliğinden dolayı olmayan bir şeye DE inanması gerçeği vadır. Van Gölü canavarı hiç varolmamıştır ama bu, insanları onu aramaktan vazgeçirmemiştir. Varolmayan bir şeyi sadece aramayız; bazen ona inanırız, onunla ilgili düşünür, yazar ve çizeriz, hatta aşık oluruz. Mesela Tanrı'nın gerçek anlamda olmadığını bilsek de, ona inanmaktan kendimizi alamayız. Zihnimizin "yönelimsel olma" özelliğinden dolayı da sosyolojik evrimimizin ileriki dönemlerine kadar inanmaya devam da edeceğizdir göründüğü üzere. Çünkü evrenin oluşumunu ve canlı tarihini göz önünde bulundurduğumuzda, bu süreçteki gelişmeler, mesela Dinazorlar çağı, çok Tanrılı dinlerden tek Tanrılı dinlere geçiş, sanayi devrimi, internete geçiş ve gelecekte yapay zeka ile beyinlerimizin-zihinlerimizin robotlara aktarılışı... Yani zihnimizin yönelimsel olma özelliği gereği, beynimizin neye yöneleceği, içinde yaşadığımız sürecin bizi nereye götürdüğüyle de alakalı diye düşünüyorum; değil mi sevgili filozofum Ibrahim Topaktas
Bir insanın bana düşman omasının sebebi düşünen bir insan olmanın altını doldurmaya çalışmamla, öğrenme merakım ve öğrendikleirmi paylaşma sevdamla alakalıydı. Öğrendiğim ve söylediğim bir şeye sinir olmuş ve bunları nereden bildiğimi sormuştu. Tabi insanlarımızn hepsine okumak, araştırmak ve öğrenmek güdüsü kısmet olmamış henüz. Ardından ahlakçı kesilmişdi, din propagandası yapmaya başlamıştı, en sonunda da hakaretler, küfürler, tehdiler ve eşcinselliğimle beni vurmaya başlamıştı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder