29 Nisan 2020 Çarşamba

İnsan kapasitesi geliştirmeye müsait; eşcinsel karşıtlığı tedavi edilebilir bir hastalıktır!

İnsanları kapasiteleriyle yargılamak elbette doğru değil. Çünkü dünya üzerinde bir çok türde canlı var ve herkes kendi yapısına uygun hayatını yaşamaya çalışıyor. Yani her canlının, herkesin özgürce yaşama hakkı var bu gezegende. Kapasitenin veya beynin nasıl çalıştığı burada devreye giriyor ve işin bu noktası çok önemli. Yani insan türünün diğer canlılara göre birazcık daha mantıklı hareket edebildiğini göz önünde bulundurursak, yani akıl denen şeyi daha faydalı kullanabilir diye ümit ediyor insan. Yani hayata, insanın kendine ve çevresine nasıl faydalı olabilirim da hayatı huzurlu hale getirebilirim diye düşünmesi gerekir orta halli, orta seviyede psikolojik sağlığı yerinde olan herkesin. Hani kötülükle çevresine zarar vererek, çevresini üzerek falan bundan nemalanmaya çalışan insanlara istinaden söylüyorum bunları. Yani bir insanda birazcık akıl varsa, uzun vadede kendisine bahşedilen hayatı nasıl boşa harcamadan ve de başkalarına boşa harcatmadan nasıl geçirebilirim diye düşünmesi gerekir. Hani sadece "ben" diyerek, ben merkezli yaşayarak, tek başına bir bok olunamayacağını, her şeye sahip olarak veya gücü elinde bulundurarak falan, tek başına mutluluğun mutluluk olmayacağını görmesi, anlaması gerekir sağlıklı bir innsanın. Hani sadece ben haklıyım, sadece benim bildiklerim doğrudur diyen insanlar falan vardır ya, hani at gözlükleriyle bakan, oysa hiçbir şey bilmediği için her şeyi bildiğini sanan ve bu yüzden kendisi başta olmak üzere hiç kimseyi anlayamayan, hatta anlamak istemeyen, çünkü bir insanı anlamaya çalışmak bile bir kapasitedir, insanın kapasitesini geliştirme çabasıdır, konuşmasını bilmeyen, kelime hazinesi ancak bir maymununki kadardır falan diye düşündüren bazı insanlar vardır, bizim bile yardımcı olamayacağımız, daha da kötüsü her gün nasıl birine zarar verebilirim, nasıl birini üzebilirim diye çaba sarfeden, beynini sadece bunlara çalıştıran insnalar vardır, mesela bir canlının, hatta bir insanın ölümüne falan sebep olup zerre vicdani rahatsızlık duymayıp, aynı bildiği şekilde yaşamak için önüne bakan insnalar vardır... Daha çok detaylı bir şekilde anlatabiliriz bu tür insnaları ama bu minvalde ve farklı düzeyde insanlardan oluşuyor bazı kalabalıklar zaten diye düşünüyorum... Hani yangın olur, dünya yıkılır o sadece kendi oksijenini düşünür veya önümüzdeki öğünde ne yiyeceğini düşünür, hani böyle duyarsızlıklar da yok değil... Mesela Avustralya kıtası yanar, o müzik açar oynar... Ama yukarıdan emir aldığı için pire için yorgan yakan çığırtkanlar da vardır, ona yazımın sonuna doğru geleceğim! Bakınız ben işte bu yüzden soğudum insanlardan, bu yüzden hayvanlarla birlikte yaşamanın daha huzurlu olduğunu öğrendim deneyimleyerek... Söylediklerimden de kimse alınmasın lütfen ama karşıma geçip de bir bilim adamı gibi ağzı laf yapıp da, sırtımı döner dönmez kuyumu kazan insanı insnadan saymam. Haa, herkes varolan her şeyi konuşsun, eleştirsin, rahatlatıyorsa çatır çatır dedikodumu da yapsın ama yüzüne güldüğü insanın arkasından kıskançlık yapıp kuyusunu kazmasın, karalamasın, iftira atmasın, onu mahvetmeye çalışmasın; bunlara biz insan diyorduk değil mi? Hayır bunlar insan değil, bunlar birer kocaman parazit! Dediğim gibi çok anlatabiliriz bu tür insanları ama fazla uzatmaya gerek yok. Aslında bağlamak istediğim yer, akıl ve mantık. Yani bir insan konuşma ve düşünme yetilerine sahipse, bunu kötü amaçlı kullanmak yerine, başta da dediğim gibi kendisine ve çevresine faydalı şekilde kullanmalıdır. Herkesin psikolojik yapısı farklıdır, kapasitesi farklıdır ama bunu geliştirmeye müsaittir diye düşünüyorum. Kendimden çok iyi biliyorum bunu. Bazıları leb demeden leblebiyi anlar ama bazıları 50 kerede anlar. Olsun, hiç anlayamamaktan, 50 kerede hayatını düzene koymak, kendini geliştirmek daha iyi değil midir? Amaaaa, buraya kocaman bir amaaaa demek istiyorum... Ya bazıları kereste gibi devam ediyorlar... Etrafındakiler ne diyorsa, sadecec ona inanıyorlar. Örneğin bir elmaya elma olduğu için elma dersin ama ona demişler ki, bu bir patlayıcı maddedir, dokunursak bizi öldürür, dokunursak doğru bir şey olmaz ve bu tür beyinleri değiştiremiyorsun biliyor musunuz patır patır o elmayı gözünün önünde yesen bile. O elma hakkındaki düşüncesini değiştirmek, büyük ihtimal onun psikolojisini de iyileştirecek, korkularını ve o elma ile irtibat kursa yabancılığını atacağı için belki de ona her anlamda iyi gelecek... Saçma bir örnek olmuş olabilir ama durum işte böyle. İnsanlar yaşama konusunda da, sosyalleşme konusunda da akıl ve mantık çerçevesinde hareket edemiyor işte. Tamam diyebilirsiniz biraz önce dediğim gibi herkesin genetiksel yapısı, psikolojisi, kapasitesi farklıdır ama dediğim gibi de insan kapasitesi geliştirmeye müsaittir. Etrafınıza bakın, sadece kendini düşünen insanlarla ve sadece kendini düşünmesinin uzun vadede kendisine de zarar vereceğini düşünemeyen insnalarla dolu. Neredeyse herkes günü kurtarma derdinde, sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Hadi günü kurtardın diyelim, yarın ne olacak? Hadi kendini kurtardın diyelim, sen o imkanlarınla her zaman birilerini veya birilerine dair şeyleri elde edebilecek misin? Bakın HER ZAMAN diyorum, gene uzun vadeli konuşuyorum. Oysa bencil olmasan, samimi olsan, kısaca insan kazansan, dolayısıyla insanların güvenini kazansan hayat o kadar kolaylaşır ve güzelleşir ki; mekanik bir huzura bile dönüşebilir. Gelişmiş medeniyetlerdeki huzur işte bu yüzden. Çünkü orada eşitlik ve özgürlük dediğimiz demokrasi var, oralarda reel hayatlar var, yani gerçekçi hayatlar, bilime ve deneylerle sağlaması yapılmış bir yaşam tarzı var... Kısaca dogmatik değil, hurafik değil, sadece dine dayalı değil. Din gelişmiş toplumlarda meditik bir şey; insanın normal yaşantısını olumsuz etkilemiyor, huzur anlamında manevi katkısı göz önünde bulunduruluyor sadece, hayatın tamamı havale eidlmiyor oraya. Yani dine dayandırdığı ayıp-günah kavramlarıyla yaşamını kısıtlamıyor. Tabi geleneksel toplumun tabusu sadece din olmuyor; kutsallaştırdığı erkeklik, aile veya geleneksel yaşam biçimi gibi kavramlar da var. Dikkat ederseniz gelişmemiş toplumlarda hep vatan yahut silistre minvalinde söylemlerde bulunulur ve hareket edilir. Hal böyle olunca da birisi bir kuyuya taş atar, diğerleir onu çıkarmaya çalışır. İşte son günlerde de bu yaşanıyor. Gücü elinde bulunduranlar açıklarını örtbas etmek için günden yaratır, diğerleri de bu gündemle avutulur. İşte en son eşcinsellik ve zina "günah" dediler. Günah nedir ya; bu dünyanın öte dünya üzerinden yaşanması ve de herkesi buna zorlamak kadar saçma bir şey olabilir mi? Nedir eşcinsellik ve zina? Cinsel bazda birleşmeden bahsediliyor; nikahsız hemcinsel veya karşı cinsel ilişki. E bunlar hayata dair şeyler; hayvanlar da yapıyor bunu. Yani insanın yapmasından hiçbir farkı yok. Bunu mülkiyetleştirmek veya tektipleştirmek mi doğru olan, ahlaklı olan, namuslu olan? Burada bir hegemonya söz konusu. Güç benim, her şey benim istediğim gibi olacak demek isteniyor, o güzü kaybetmemek için. Yoksa herkesin hayatı kendine. Ben ister eşcinsel yaşarım, ister nikahsız yaşarım sana ne, kime ne? Sen bana hükmedemezsin ki, buna izin vermem ki; vermeyeceğimi bildiğin için kitlelere oynuyorsun ya. Hani kendini ifade edersin, mesela bireysel özgürlük bazında eşcinselliğini falan savunursun ya, hemen susturmaya çalışıyorlar halkın kin ve nefret duygularını tahrik ediyorsun diye. Ama sen eşcinsellik sapıklık diye insanların kin duygularını ayan beyan harekete geçiriyorsun birilerini hedef gösterek. Yıllardır eşcinseller sapık deniyor. Bu eşcinseller size ne yaptı da veya niye öldürülüyor; birileri sapık dediği için; çünkü çok kolay kurbanlar. En üstteki eşcinsellere sapık diyor, zina günahtır diyor; kadro hep bir ağızdan söyleme geçiyor, e tabanı da zaten buna müsait. Hani en başta dediğim "kapasite" meselesi var ya, işte bu noktada layığıyla devreye giriyor ve kraldan çok "kralcı"larla dolu zaten etraf. Kapasitenin geliştirilememesiyle kıralcı aynı anlama geliyor bu arada. Sonrasında ne oluyor; birileri zarar görüyor, hatta insanlar ölebiliyor bile böyle bir zihniyet ve fiiliyatları yüzünden. Eşcinseller hiç kimseye bir şey yapmıyorlar ama sırf eşcinsel oldukları için öldürülüyorlar. Çünkü beyinleirnde bir önyargı, bir kin ve nefret, bir yabancılık, bir korku, bir ötekileştirme var. Oysa dediğim gibi aklımızı fikrimizi kullanarak birbirimize karşı daha anlayışlı olup, huzur içinde yaşayabiliriz. Yani dünyanın hepsi senin olsa ne olacak, herkes senin istediğin gibi yaşasa ne olacak; kullanabileceğin, yapabileceğin her şey gene tek kişilik olacak. Senin metabolizmanın günlük kullanabileceği kalori belli; bu mültimilyarder olmakla değişmiyor. Hem değişse ne olacak; daha çok kalori de zararlı. Yani kalori de burada bir benzetme, yanlış anlaşılmasın. Bakınız akıllı insan minimal-küçük yaşar ve uzun vadede kendini, çevresini, hatta gezegenini, atmosferini düşünür. Ama nasıl düşünebiir; kapasitesini geliştirip doğru kullanabilirse. İşte biz ne yazık ki evrenin bize bahşettiği kapasiteyi doğru kullanamadığımız için bencil insanlar haline dönüşüyoruz, zararlı canlılar haline dönüşüyoruz. Bilmem anlatabildim mi? Oysa benim seksimin çeşidinin,  beraberliğimin kağıt üzerinde tescilli olmamasının kime ne zararı var ki? Bırak herkes içinden geldiği gibi yaşasın da, sen de o hoşgörülü olarak kendini poitife al beiz de seni destekleyelim. Kin ve nefretten başka bir şey değil birilerini ötekileştirmek. Kendini bir şey sanmak, diğerleirnden üstün görmek de işte bir kapasitesizliktir biliyor musunuz? Bakınız hayat eşit ve özgür olunca güzeldir. Ben 100 bin lira maaş alırken, sen bin lira maaş alırsan, bu sana batar ve sağlıklı, huzurlu sevgi ve saygı dolu bir iletişimimiz olamaz. Çünkü 100 bin lira kazananın diğerinden daha fazla kazanmasının bir mantığı olamaz. Bu çok çalışmakla falan alakalı değil; bu haksızlıkla alakalı. Çok kazananın senden bi' gıdım fazla aklı mı var; hayır; haksızlık yapıyor, bu kadar basit. İçinde yaşadığımız dünya işte bu hale gelmiş durumda; kapasiteyi doğru kullanamamaktan bencilleşmiş insanlardan oluşan bir dünya, bencilleşen insanların huzur bırakmadığı bir dünya, canı sıkıldıkça ona-buna-herkese saldırdığı, hatta öldürdüğü bir dünya. Dün insan öldürenlerin, nefret kusanların gerekçesi neydi sahi? Size bir şey mi yapmıştı kurban edilenler? Peki demokrasi nerede kaldı? Demokrasi sadece senin ihtiyacın olduğu zaman değil, senin olumsuzluğuna kaşı kullanılan da bir şey. Yoksa bunun adı diktatörlük oluyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder