14 Nisan 2020 Salı

14 Nisan 2020 facebook notlarım

Her işte bir hayır varsa, Korona'da da bir hayır olamaz mı? Doğa işini bilir diyorum; Korona insan üretimi olsa bile!

2012'den bu zamana kadar spor faaliyetlerimizi geleceğe bir anı bırakabilmek adına fotoğraflamama bazı arkadaşlarımız soğuk baktı, bazı arkadaşlarımız karede yer almak istemedi ve yer almadıo da, vesaire... Biliyorum bunun nedenleri kişinin kendi yapısına özel kişisel tercihidir ama insanalrımızın fotoğraf fobisini aşmaları gerekiyor. 1. Acaba hangi amaçla fotoğrafımızı çekiyor tedirginliği, 2.si, fotoğrafta güzel çıkacakmıyım çekincesi... Oysa o anı fotoğraf gibi bir nimetle belgelemek kadar değerli bir şeyin yanında bu tür şüpheci yaklaşımlarımız ve nasıl göründüğümüz BANA göre çok manasız. Kumaşımız ne ise o şekilde çıkıyoruz zaten; daha güzel görünmek sadece küçük bir açıdır ama her açıdan görünmemiz gerçek bizizdir. Ve de hangi kötü niyetle çekmiş olabilirim ki spor faaliyetleri sırasında bir fotoğrafı. İşte bu bütün çekincemelere, hatta bazı arkadaşlarımızın rahatsız tavırlarına rağmen biraz da arsızca spor faaliyetlerimizi 8 sene boyunca kareledim ve yüzlerce karenin yer aldığı bir badminton topluluğu bloğumuz var, ayrıca bunun facebook sayfası, tenis sporumuzun da sadece faceboook sayfası var. Ben her şeye rağmen yaptıklarımdan hiç pişman değillim; bazen üzülmeme rağmen. Çünkü o anların içinde ben de vardım ve fotoğraflamak hakkımdı diye düşünüyorum. Umarım şimdi bazı arkadaşlarımız, o dönem bu fotoğraf çekmelerimden rahatsız olsa da, aaah ne günler diyebiliyordur bakarak...

ZEKİ MÜREN VE BÜLENT ERSOY ASLA EVRENSEL SANATÇI OLAMAMIŞLARDIR!

Ben Türkiye'deki eşcinsel sanatçıları, ne kadar kendi ülkemiz çapında ciddi sanat yapıyor olsalar da, SADECE aktivizm mahiyetinde başarılı bir figür olarak görüyorum. Çünkü eğer yaptığın sanat yerel bazda kalırsa, sadece etnik bir zenginlik olarak kalır. Mesela Türk Sanat Müziği... Evet kültürel bir zenginlik ama sen onu tek sesli olarak bırakırsan, kendini tekrardan başka bir anlamı olmaz; bırakın dünyanın dinlemesini, kendi kültüründen bile insan bir süre sonra sıkılır. Haa yok mudur Tuti Mucize Guyem'i tek sesli olarak milyon defa dinlese de zevkten geberen, çooook! Ama bana asla hitap etmez bu kısırlık, demodelik, geleneksellik, yeniliğe kapalılık... Velhasıl tüm sanatçılarımızda olduğu gibi bir Zeki Müren ve Bülent Ersoy bile müzik anlamında kısır kalmıştır, dolayısıyla yerel, dolayısıyla YAVAN! Dediğim gibi eşcinsel sanatçılarımız bana göre, "eşcinsellik de vardır" diyebilen "duran adam" aktivizminden öte bir şey değildir. Evet, eşcinsel hakları konusunda da yavaşın da yavaşında kalmışlardır, hatta ikiyüzlülüğü oynamışlardır, heteroseksüel geeçinmişlerdir. Bütün bunları niye anlattım... Boy Geoge, Marc Almond, Mark Spite, Jay-Jay Johanson gibi uluslararası eşcinsel sanatçıların yeni şarkılarıyla karşılaşınca aklıma geldi. Çünkü adamlar hep bir şeyleri deniyorlar ki hala yaşayan birer efsaneler. Bülent Ersoy yeni bir şarkı yapsa da çizgisinin dışına asla çıkmıyor; bu övünülecek bir şey olamaz; ne kadar cesaretsizce, ne kadar tekdüze bir müzik yaptığını gösterir. O kadar iyi ses ve yorumcu olmalarına rağmen bile, müzik dinleme zevki konusunda Zeki Müren ve Bülent Ersoy bile hiç ve de asla tarzım olmamışlardır. Dinlediğim birkaç şarkıları var, dönüp dolaşıp o şarkılarını dinlerim aklıma geldikçe; çünkü neredeyse bütün şarkılarının birbirinin tıpatıp aynı düzenlemesi var... Zaten klasik TSM düzenlemelerinden asla hoşlanmamışımdır. Aslında bu sadece müziğe kapalılıkla alakalı değil; toplumsal anlamda dünyaya kapalılıkla alakalı. Daha transseksüellerimizin bile Amanda Lear gibi bir şarkıcıdan haberlerinin olmaması, dünyaya ne kadar kapalı olduğumuzun göstergesi... Yaşam ve hayata bakış açısı olarak olarak evrenselleşemeyince, sanat ve kültürel olarak da evrenselleşemiyoruz! Afrika ülkeleri bile evrenseli yakalamış durumda. Arikalı veya Güney Amerikalı, hatta Asyalı sanatçıları bile dünya müzik aranasında görebilmekteyiz; çünkü dünya ile daha etkileşim içersindeler.

RTÜK gibi kurumların falan başındakilere bakıyorum da, tarzlarıyla görüntüleriyle bile resmen homofobik oldukları anlaşılıyor!

MÜZİĞİN APIŞ ARASIYLA NE ALAKASI VAR?
Günümüzde şarkıcılar, nadiren bizimkiler de yapsa, özellikle Batılı şarkıcılar, şarkı söylerlerken ellerini apış aralarına götürüyorlar. Yani cinsel organlarını avuçluyorlar kadını, erkeği. Bunun müzikle ne alakası var lan? Terbiyesizler. Seksin kabardıysa yatak odasına git! Bunların ne şarkıcılıkla, ne de müzkle -sanatla alakası olamaz. Mesela dün mp3 indirme siteleinin birinde hayatım boyunca almayacağım bir albümün kapağındaki kadın şarkıcı dötten poz vermiş. Sen şimdi şarkımı mı dinleyin diyorsun, yoksa arkadan da veriyorum mu demek istiyorsun? Edep yahu!

Dün gece AKP ve MHP tarafından çocuk tecavüzcüleri affedilmiş. Sorsan bunlara eşcinsellik sapıklıktır ama çocuklara tecavüz edenler suçsuzdur!

Dün gece AKP ve MHP tarafından çocuk tecavüzcüleri affedilmiş. Sorsan bunlara eşcinsellik sapıklıktır ama çocuklara tecavüz edenler suçsuzdur! Tecavüz heteroseksüelce gerçekleştiyorsa affediliyor, ama eşcinsel ilişki yetişkin tarzda olsa da bunların gözünde suç. Hatta Netflix'i dizilerinde eşcinsel karakter var diye yakında erişime engelleyecekler. İnsanlara kimleri desteklediği konusunda da hiçbir şey demiyorum. İNSANLAR HAK ETTİKLERİ YAŞAMI YAŞARLARMIŞ! diyorum sadece!

Şimdi benim 14-15 yaşında bir kızım olacak ve tecavüzcüsü onunla evlenince suçsuz sayılacak, öyle mi? Devlet öyle diyor!

Yasaları bir tarafa bırakın da, insanları vicdana davet ediyorum. Tanrım beni iyi ki eşcinsel yapıp çocuk sahibi olmamışım. Yoksa yasal uygulamalardan dolayı çocuklarımın mağduriyetinin görmezden gelinip, suçluların cezasız kalması karşısında ya üzüntüden geberirdim, ya da katil olurdum!

Düşünün yaa, kızınız 14 yaşından büyük ise, tecavüzcüsü onunla evlenince devlet bu tecavüzcüyü serbest bırakıyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder