15 Mayıs 2019 Çarşamba

Transseksüel cinayetlerinin arkasında yatan gerçekler!

Dört ana gerçek var... İçselleştirilmiş homofobi, heteroseksist ve homofobik toplumun ve yasalarının verdiği cesaret, bilinçsiz eşcinsellik, sözde onları-LGBTİ'leri savunan LGBTİ derneklerinin gerçekleri gözardı etmesi...


Bir transseksüel daha acımasızca öldürüldü. ACIMASIZCA kelimesini, transseksüellerin asla insan yerine konulmadığını, onlara bir ahlaksızlık gözüyle bakıldığını, dolayısıyla yaşamaları ile ölmeleri arasında bir fark görülmediği şeklinde açabiliriz.

Transseksüel cinayetlerini ana başlıklar halinde maddelemek gerekirse...

1. Transseksüellerin katilleri genellikle onlarla irtibatta/ilişkide bulunanlar arasından çıkıyor. Yani sokaktan geçen kişi, transseksüellerin evini basıp da katliam yapmıyor.
Yani transseksüelleri öldüremler de cinsel yönelimleriyle barışamayan eşcinseller oluyor; transseksüeller beraber oldukları kişileri ne kadar eşcinsel olarak kabul etmeyip, kendileri gibi onları da heteroseksüel olarak görse de!
Bu cinayetler birer nefret cinayetidir; nefretin yönü de genellikle katilin kendisiyle alakalı en başta. Yönelim eylemini gerçekleştridikten sonra, herhangi bir gerekçeyle veya baheneyle kendisine olan nefretsel öfkesini en yakınında bulunan benzer yönelimden çıkarıyor kanlı bir şekilde veya şiddetselvari.
Eşcinsellere, travestilere çıkarsal tuzaklar kurularak da darpsal, gaspsal ve canisel eylemler gerçekleştiriliyor ama bu homofobik eylemlerin arkasında yatan da gene kişinin kendi içinde halledemediği kimliksel çatışmaların öfkevari dışa yansıması şeklinde açıklayabiliriz durumu.

2. Bu nefret duygularının cinayetle sonuçlanan eylemlerinin arkasında aslında heteroseksizmin toplumsal ve politik içselleştirilmiş homofobisi yatmaktadır. Çocukluktan itibaren homofobik yetişmek zorunda kalınıyor böyle bir toplumda. Sonrasında da topumun ve politiğin homofobik yapısından alınan cesaretle nefret eylemleri çok kolay gerçekleşebilmekte. Çünkü bu nefret cinayetlerinin ne toplumsal ne de siyasi/yasal/poltik bazda bir yaptırımı var. Nefret cinayetlerine kurban edilenler değil de, bu cinayeti işleyenler düşünülüyor daha çok, koruma altına alınıyor toplum ve yasalar tarafından. Çünkü farklı kimlikler ahlaksızlık olarak yerleşmiş beyinlere ve katillere bir tahrik unsuru olarak görülüyor transseksüel gibiler.

3. Hiçbir cinayetin haklılığı olamaz ama... İçinde yaşadığımız toplumsal kültürün homofobisini gözardı edebilir miyiz? Eğer bir şeyleri değiştiremiyorsak, kendimizi koruyacak şekilde bilinçli olmamız gerekmez mi? Transseksüel dünyasının içinde olanlar çok daha iyi bilir... Gerçi onlar da yaşanılan her olumsuz durumu da topluma bağlamayı adet edinmişler... Transseksüel dünyasına bir girin... İşsizlik gerekçesiyle neredeyse tamamına yakını fuhuş yapıyor. Tamamına yakınının yanlarında onları maddi olarak yiyen birer yakışıklı genç erkek... Kocam diyorlar onlara; nasıl kocaysa çalışmadan birlikte yaşadığı transseksüelin fahişeliğiyle geçinen... Bunlar katil tiplerinden sadece biri. Bir de beraber olup da, işte ben onu kadın sandım da öldürdüm diyen, sonra maddi neyi varsa soyup giden tipler de var. Bunlar transseksüellere kancayı takıyorlar çıkar amaçlı veya beraber olup da fuşun karşılığı olan parayı vermek istenmeyen tipler de oluyor işleri bittikten sonra. Diyeceğim o ki, bakınız hak ediyorsunuz demiyorum, içinde yaşadığınız toplumsal yapıyı gözardı etmeyip, kendinizi koruyacak şekilde bir yaşam seçin. Tamam mecbur kalabilirsiniz ama bu mecburiyeti sürekliliğe, ticarete dönüştürmeyin; zorlayın içinde yaşadığınız toplumun kapılarını insanca yaşayabilcek şekilde. Haa, bu benim yolum, kimse karışamaz diyorsanız, orası sizin bileceğiniz iş.

4. Şimdi eşcinsel dernekleri de çıkıyor her seferinde, trans cinayetleri politiktir, seks işçiliği dedikleri fahişelik bir haktır diy,e bu cinayetler üzerinden sistem karşıtı fırsatçılık yapmaya kalkıyor. Tamam, sistemin eşcinselliğe karşı homofobik bir politikası var ama önce mecburiyetten fahişelik yapmak zorunda kalıyoruz diyerek, sonrasında da fahişelik bir haktır diyerek haklıyken haksız konuma düşmeyin, düşürmeyin eşcinselleri, transseksüelleri. Eşcinsellerinn veya transseksüellerin üzerinden ellerini çekmesi gereken sistemle birlikte, bu dernekçilik anlayışı da. Her cinayet sonrası çıkar açıklama yapar bu rantçılar; oysa öncesinde kapısını çalsan, biz yardım etmiyoruz, sadece rehberlik yapıyoruz eşcinsellere, transseksüelere diyerek reddederler. Yaptıkları rehberlik de üniversite öğrencilerine haber yapma şeklini öğretmektir sadece ve basın açıklaması yapmaktan öteye gitmez eylemleri de.

Diyeceğim o ki... Özellikle eşcinsellere... Bilinçli birer eşcinsel olunuz ve ne sisteme boyun eğiniz, ne kendisiyle barışamayıp sisteme dahil olan gizli eşcinsellere çıkar malzemesi olunuz, ne de sizin üzerinizden tasarruf eden derneklere prim veriniz. Üzerimden örnek vererek daha anlaşılır kılayım cümlelerimi... Bakınız ben bir eşcinsel olarak tanımlıyorum kendimi. İçimde bir kadın var ki, erkeklerden hoşlanıyorum. Elbette beraber olduğum erkekler de eşcinsel, baka türlüsü mümkün olmaz zaten bunun. Çünkü heteroseksüelse bir insan, gider daha normal karşılanan ve kabul gören heteroseksüellerle beraber olur. Güvenli yaşamanın formülü ne; kendinle, doğanla barışacaksın. Şu anda transseksüel tanımlıların yaptıkları ve bunları savunan dernekçilik anlayışı, tamamen heteroseksizmin bir uzantısı olan yapay heterosesüellikten başka bir şey değildir. "Siz beni anlamıyorsunuz" transseksüellik anlayışı, kişinin kendi psikolojik probleminden başka bir şey olamaz. Sen içindeki kadın veya erkeği, heteroseksizme uydurmak değilsin; bırak senin kadınlığın penisli, erkekliğin de vajinalı oluversin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder