Eurovision Şarkı Yarışması'nın 64.sü bugüne kadar izlediklerimin en güzel, en mükemmeliydi. Program akıcılığı, sunucuları, sahne ışıklandırmasıyla çok ustaca, kusursuzdu. Şarkılar da kaliteliydi, yarışmacılar da güzel seslere sahiplerdi. Önceki yıllara oranla daha bir hak eden kazandı gibime geliyor. Elbette komşuculuk vardı ve de diaspora oylarının da etkisini gözardı edemeyiz en yüksek puan verilirken ama kazananı sadece en yüksek olan 12 puan belirlemediği, yani 10, 9, 8,7... gibi puanlar olduğu için, sadece taraflılık belirlemiyordu sonuçları. Zaten eskisi gibi komşuculuk fazla sezmedim bu yarışmada; şaşmaz ve en tepki çeken her zamanki gibi Yunanistan ve Kıbrıs'ın birbirine olan ikramlarıydı 12 puanlık. Hani TRT profesyonel jürinin olmasından dolayı yarışmaya katılmadığını iddia ediyor ya; o prof. jüri oyları olmasa, o zaman çok adaletsiz bir yarışma olur biliyor musunuz? Bir bakmışsınız Türkiye her yıl birinci olmuş; zaten öyle de oluyordu; her yıl berbat şarkılarla bile ilk 5'te yer alıyordu.
Mesela bu yıl benim 1. yarı finalde elenMemesine bile şaştığı Makedonya'nın yarışmayı 1. götürmesi ama profesyonel jüriden sadece 50 küsur puan alması, buna karşın sonlarda yer alan Norveç'in 200 küsur prof. jüri puanı alarak ilk sıralara yükselmesi, prof. jürinin ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Profesyonel jürinin oylarıyla puan tablosu tepe taklak oldu diyebiliriz; Birinci olan İsveç 6., ikinci olan Makedonya 8., buna karşılık 9. olan Rusya 3., 15. olan Norveç 5. oldu. İtalya ise prof. jüri oylarıyla neredeyse birinci olacaktı, 2. oldu. Eğer profesyonel jüri olmasaydı, İsveç birinci olacak ve hak eden Hollanda birinci olamayacaktı.
TRT bunları bilmiyor mu; biliyor da homofobik olması bahaneler yaratmasına sebep oluyor işte, ben profesyonel jüri istemiyorum, gibi.
Unutmadan, ben sıralamamı yapmıştım yarışma başlamadan ve Hollanda benim de birincimdi. Yanıldığım demeyelim de, sevdiğim şarkısı olan Slovenya'nın da en azından 2. olmasını çok isterdim. Sonuçlardan beni en çok şaşırtansa, günümüzde Latin müzik modayken, İtalya'nın halk jürisinden sadece 7 puan alarak sonuncu olmasıydı.
Programın sürpriziyse, Madonna'nın profesyonel sahnesiydi. Belki de Eurovision 64. yılında dünya marksı olması konusunda en büyük adımı atmış oldu böylece. Ben istedim ki, bütün dünya ülkeleri katılsın bu yarışmaya veya her kıtadan her yıl 3-5 ülke katılsın; tıpkı Avustralya'nın katıldığı gibi.
Filistin olaylarından dolayı yarışmanın İsrail'de yapılması ve Madonna'nın bu yarışmaya katılacak olması çok eleştirildi ve boykot edildi ama bu bana hiç de akıllıca gelmedi. Sanat siyaseti protesto edebilir ama siyaset için sanatı protesto etmek, sanata darbe olacağı için, siyasetin ekmeğine yağ sürmektir bu. Bazı yanlış politikalar yüzünden sanat darbe almamalı; merak etmeyin sanat yanlışlıklara cevabını verecektir. Madonna'nın savaşları ve adaletsizlikleri destekleyeceğine ihtimal veriyor musunuz da Madonna'nın bu yarışmaya katılmasını eleştiriyorsunuz; Madonna dahası böyle durumları öyle güzel bir barş fırsatına dönüştürür ki...
Büyük finalde ben sıralamanın şöyle olmasını istedim...
1. Hollanda, 2. Slovenya, 3. Malta, 4. San Marino, 5. Azerbaycan, 6. Kıbrıs, 7. İtalya, 8. İsviçre, 9. Çekya, 9. Fransa, 10. Avustralya, 11. İspanya, 12. Almanya...
Eurovison Şarkı Yarışması'nın eşcinsel veya transseksüel şarkıcılara ayrıcalıklı davrandığı düşüncesinin yanlışlığına dikkat çekmek istiyorum. Şarkın güzel değilse, birinci olman söz konusu bile olamaz. Eurovision iddia edildiği üzere eşcinsellerin bir yarışması olsa da, ki öyle olduğunu hiç sanmıyorum, sadece ayrımcılık yapmıyorlar eşcinsellere karşı ve eşcinseller de bir fırsat olarak değerlendiriyorlar bu yarışmaya katılmayı ve bu yıl da epeyce eşcinsel şarkıcı vardı katılımcı olarak. Eğer Hollanda'nın şarkısı güzel olmasaydı, katılımcı Duncan'ın eşcinsel olması onu birinci yapmazdı. Ama gene de birinciliğin eşcinsellere gitmesi güzeldi bizim adımıza. Eşcinsellik adına bu yılki yarışmanın diğer bir güzelliğiyse, önceki iki trans birincisi olan Dana İnternational ve Conchita Wurst'un aynı anda katılımı, Fransa katılımcısının da trans olması ve bu yılki birincinin gay olmasıydı..!
Bir düşüncemi daha paylaşayım son olarak... Türkiye seneye Eurovision'a katılabilir diyorum ve #herşeyçokgüzel olacak diyorum... Devamını siz tamamlayın ülkemizdeki siyasi gidişatı göz önünde bulundurarak... Ve ben Bülent Ersoy'un bizi bu yarışmada temsil etmesini o kadar isterim ki... Çünkü günümüz sounduyla türler arasında fark diye bir şey kalmadı gibi bir şey... TRT de sıcak bakar buna üstelik diye düşünüyorum...
Bu arada geçen yılın İsrailli birincisi Netta Barzilay programın bir parçasıydı ve ne kadar profesyonel olduğunu göstererek geçen yılki yarışmayı da bileğinin hakkıyla kazandığını ispat etti adeta. O da Eurovision'un unutulmazları arasında yerini alacaktır elbet. Çünkü tam bir şov kadını.
Bu yılki yarışmada İzlanda ve Avustralya adına katılan yarışmacıların elleirndeki gökkuşağı bayrakları dikkat çekti. San Marino adına katılan Serhat'ın gay'si arka pembe fonu ve korografisi ve Azerbayca'nın ters üçgen fonu eşcinsel dünyaya özel mesajlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder