6 Ağustos 2018 Pazartesi

Eşcinsel Olimpiyatları Denizli'de!

Bir eşcinsel olarak her gün sporla hayatın içine karışarak "olimpiyat"ımı gerçekleştiriyorum başarılı bir şekilde; tıpkı açık bir eşcinsel olarak her gün sokağımdan yürüyerek Onur Yürüyüşü'mü gerçekleştirdiğim gibi!



4 yılda bir yapılan Eşcinsel Olimpiyatları'nın bu yılki durağı Paris. Bir branşta mücadele edebilme seviyem ne kadar ve böyle bir organizasyondaki performansım ne olur bilmiyorum tenis ve badminton olarak. Böyle bir organizasyona katılma koşullarını ve de bu organizasyonun eşcinsel hakları için sembolik bir şey mi, yoksa ciddi bir spor organizasyonu mu olduğunu bile bilmiyorum. Aklıma takılan bir şey de, "şu ülkeyi şu kadar sporcu temsil ediyor" deniyor ve Arap ülkelerinden bile katılım var ya... Oralarda eşcinsellik yasak değil mi? Yoksa ülke bazında resmi bir temsiliyet gerekmiyor, o ülkeden katılan eşcinsel sporcular gayri resmi olarak mı temsil ediyorlar ülkelerini? İletişime nasıl geçiliyor, katılan sporcular kendi imkanlarıyla mı katılıyor? bu etkinliğe merak ediyorum şahsen. Nasıl bir eşcinselsin ki bunları bilmiyorsun, diyebilirsiniz. Benim uluslararası bir bağlantım yok ki bu konularda. Ülkemizdeki eşcinsel derneklerin de sportif veya kültürel yollarla varoluş mücadelesi yok ki. Gördüğüm kadarıyla bu tarz etkinlikler kendi programlarını doldurmak amacıyla sembolik bir şey. Oysa spor ve kültür-sanata önem vermeyen toplumların gelişemeyeceği gibi, sporsuz ve kültür-sanatsız eşcinselleri de gelişmemiş toplumun paralelinde bir hak mücadelesi sergiler hedefine ulaşamayan.

Spor oyunlarının amacı kültürel kaynaşmadır bence, ilk amaç da o olmalıdır. Yoksa bir insanın kazanma gücünü yarıştırmanın ego tatmini veya maddi getirisi dışında nesi olabilir ki? Ama ikisinin de gerçekleştirilmesi kaçınılmaz bir şey. Ama olsun; bu sayede gerçekten bir sosyalleşme oluyor. Bunu bulunduğum şehirde, kendi çapımızda gerçekleştirdiğimiz spor ortamlarından biliyorum. Eğer spor yapmasaydım, hayatım çok yavan olur, sosyal ilişkilerim elbette eksik kalırdı. Özel hayatımda sevgili veya arkadaşlık bazında yalnızlık bilinçli tercihim olsa da, dışarıda sosyalleşmek hem daha güçlü, dolayısıyla daha etkili ve anlamlı oluyor. Bu sayede kendini soyutlamaktan kurtarıyorsun. En önemlisi farklılığına farklı davranılmasını önlemiş oluyorsun bu sayede. Çünkü insanlar etkileşim halinde olunca; farklılığınının öcü olmadığını gösteriyorsun, farklılığını tanıtmış ve kabul ettirmiş oluyorsun. Alıştırıyorsun kendine ve önyargıları yıkıyorsun. Ve bir süre sonra insanlar seninle mücadele etmeye bile başlıyorlar farklılğını gözardı ederek. Çünkü görüyorlar ki doğal farklılıklar seni eksik kılmıyor ve o farklılığın altında kalmamak için seninle mücadele etme istekleri oluyor. Bu tür mücadelesel etkinlikler, farklılıkların da eksik olmadıklarını anlamalarını sağlıyor.

Benim LGBTİ+ denilen kesimle bir ortaklığım kalmadı artık. Çünkü hayata bakış açılarımız farklı. Bana göre cinsel yönelim olarak bir heteroseksülelik var, bir de eşcinsellik; diğer adı geçen kimliklerin doğa-llıkla bir alakası yok; heteroseksizmi besleyen, egemen sistemin bir parçası olmaktan ve o şekilde varolmaktan başka bir şey değil bu. Bu da farklı olmanın, farklı olarak yaşamanın ve kendini farklı olarak kabul ettirmenin hak mücadelesine aykırı bir şey. Ben insanın yaşama biçimiyle varolmasının daha inandırıcı olduğuna inandığım için, yaşamı bir performans sanatı olarak değerlendirenlerdenim. Bu sayede hem içimden geldiği gibi özgürce yaşıyorum, hem de farklı kimliğimin doğal yollarla mücadelesini veriyorum. Daha kolay kabul ediliyor-um kimseyi rahatsız, tedirgin etmediği-m için. Çünkü farklılğıma farklı davranılmaması gerektiğini, farklılığımın ortak bir şey yapmamıza engel teşkil etmediğini gösteriyorum böylece. Çünkü insanın sevme biçimi, hayatın sadece sevgiyle alakalı bölümünde devreye girer; hayatın diğer bölümlerinde bir fark yaratmaz veya engel teşkil etmez. Ama sen heteroseksizmin dayattığı kalıplara ve de LGBTİ+ denilen kesimin şablonlarına göre hareket edersen, kendi kendini karantina altına almış olursun, soyutlanman ve ayrımcılıklara maruz kalman da kaçınılmaz olur.

İnsanlar benim eşcineselliğimi biliyor. Elbette heteroseksist bir toplumda belli ölçülerde de olsa homofobiyle karşılaşmak da kaçınılmaz. Çünkü kişiler ne kadar farklılıklara hoşgörülü olsa da, "Acaba bir eşcinselle diyalog halinde olursam, beni de eşcinsel zannederler mi?" diye bir korkuları oluyordur. Ben içinde yaşadığımız erkek egemen yapıyı gözönünde bulundurduğumda, bu kadar homofobiye razı oluyorum işin şiddet ve cinayet boyutunu düşündüğümde. Zaten "Bir eşcinselle diyaloğum olursa beni de eşcinsel zannederler mi?" seviyesindeki homofobiyi zamanla altediyorsun. Çünkü eşcinsellerin hayatın içinde bulunma amaçlarının sadece cinsellik olmadığını göstermiş oluyorsun onlara; Tabi senin, hayatın içinde bulunma amacn sadece cinsellik değilse! Belirttiğim gibi benim LGBTİ+ oluşumlarıyla ortak bir palatformda mücadele etme durumum söz konusu bile olamaz bu saatten sonra. Çünkü hayata bakış açılarımız ve mücadele şekillerimiz örtüşmüyor. Ben de spor ve sanat aracılığıyla oluşturulan gruplar içersinde hayatı bir eşcinsel olarak performe ederek mücadelemi veriyorum. Hem kendimi daha iyi hissediyorum böyle ortamlarda, hem de eşcinselliğin kabul edilmesi daha etkili oluyor. Çünkü hayatın içinde bir eşcinsel hak mücadelesi, ötekilerin sesi olarak algılanıyor ama hayatın içinde bir eşcinselin sesi, "eşcinsel olsa da bizden bir farkı yok" şeklinde bir algı oluşturyor. İnanmıyorsanız, sorabilirsiniz egemen yaşamın parçası olanlara.

Velhasıl... LGBTİ+larla birlikte onların formülleriyle bir mücadele içersinde değilim, sadece eşcinseller için organize edilmiş etkinliklerde yer almıyorum ama hayatın içinde bir eşcinsel olarak varım, eşcinsel olarak diğerlerinden bir farkımın olmadığını sergiliyorum onlarla birlikte yaşayarak ve sosyalleşerek. Böylece farklılığımın-eşcinselliğimin kendilerinden farklı olmadığını algılamalarını sağlıyorum, farklılığımın doğanın bir parçası olduğunu gösteriyorum ve kendimi kabul ettirerek farklılığımı-eşcinselliğimi de kabul ettiriyorum. Bundan başka diğer eşcinsellere de cesaret veriyorum kendileriyle barışmaları ve hayata karışmaları konusunda. Hayatın içinden başlarsak kendimizi kabul ettirme mücadelesine, hukuki anlamda da daha kolay ve mümkün de olacaktır bu. Çünkü yasalar ve yaşam biçimlerinin kabulü hayatın içinden belirleniyor. Hayatın içinde varolursak, hayatın içindekilerle birlikte gerçekleştirirsek kendimizi; hayatın içinde eşcinsellerin sesi daha çok duyulur ve hayat da bize otomatik olarak yer açar toplumsal bazda. Eğer eşit, özgür ve demokratik şekilde yaşamak da bir politkaysa, bunun pratikten kağıda-yazıya aktarılması bu şekilde daha kolay ve hızlı olacaktır kuşkusuz. Yani yasaların yaşam pratiğinde karşılığının olması gerekiyor işlevselliği için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder