13 Haziran 2017 Salı

Transseksüellik beyinsel tahribatın bedende yarattığı bir yıkımdır!


Önce şuradan başlayayım, içimde, bırakın LGBTİ+ tabirlileri hiç kimseye karşı zerre kadar bile bir nefretin barınmadığını, barınamayacağını anlamanız için... Nefret barınamaz, çünkü benim söylemlerim düşüncelerimin bir ifadesi ve bu "birilerine" karşı değil, düşüncelere karşı... Başlamak istediğim de şu... Ben her gün uyandığımda veya yatmadan önce... Müzik vardır hayatımmda, sanat vardır, bilimsel şeyler vardır, doğal olan şeyler vardır, doğaya dair güzellikler vardır, yeni fikirler vardır okuduğum öğrendiğim, fotoğraf vardır, parantez açabilir miyim fotoğraflarla ilgili... Ben rüyalarımda sürekli elimde makineyle güzel kereler yakalarken görürüm, birilerinden nefret ederken değil... spor vardır hayatımda... teniste forehandlerimi, backhandlerimi her gün istediğim şekilde nasıl sert bir şekilde gönderebilirim planlarım vardır... Bunlar sadece bir örnek, birkaç örnek... Benim kafamı her gün yeni bir şey olarak ne öğrenebilirim meşgul eder ve zaman yetersizliğinden çok şikayetçiyimdir. 3-4 sat uykum vardır ve zaman bu kadar değerliyken benim için, transseksüellerden nefret etmek gibi bir düşüncemin olduğunu düşünmek "koskoca bir aptallık"tan başka bir şey olamaz. Siz kendinizde misiniz ya..? Sizin aklınız başınızda mı? Beyinleriniz bu kadar dar mı? Demoralize olmam için falan benimle kafayı cozutuyorsanız, ben sizi tanımıyorum ki bile FAŞİST olayım. Bana faşist falan demişler de. Aleyhimde yazılan çizilenleri bazıları sağolsunlar iletiyorlar, bazıları üzülmesin diye göndermiyorlar... Düşüncelerimin ifadesini LGBTİ dünyasında falan dikkat çekmek için sanıyorsanız da yanılıyorsunuz. Diyeceğim o ki, yaranız yoksa gocunacak okumayın beni öyleyse. Ben hiçbir yerde yazmıyorum artık kendi kişisel bloğum dışında. İnandığınız doğrular üzerinden bir dünya kurarsanız kendinize, kendimi sizin gözünüzün içine soksam da görmezsiniz beni. Bakınız muhafazakar yayınlara veya kurumlara falan; nefret kusuyorlar resmen, gidin onlarla uğraşın ve Dünya Sağlık Örgütü ile falan uğraşın transseksüelliğe ruhsal hastalık diyen. BEN... Hiçbir sonradan olmayla etkilenmeyen, içinden geldiği gibi yaşayabilme, düşünebilme özgüvenine sahip bir kişi olduğum için, çok inandığım doğrularımı ifade edebiliyorum size dayatılan kurumsallaştırdığınız kimliklerinize inat. Bazıları da içi boş cümleleri çok kullanılmayan kelimelerle ifade edince kendini uzman sanıp heteroseksizmden soyut falan zannediyor. Ayrıca onların da bana faşist diyenlerden hiçbir farkları yok... Al birini vur ötekine. Bunlar kim mi..? Üniversiteleri falan boş yere işgal eden, bağımsız düşünce yetisi olmayan ZAVALLI kişiler. Benim faşist olmadığımı görebilmeniz için, diğer transseksüeller gibi bedenimi tahrip etmem gerekmiyor; asıl sizin düşünsel tahribattan kendinizi kurtarmanız gerekiyor. Cinsiyetçi düzen transseksüellik diye bir şey icat etmiş çıkarına uygun, siz de o düşüncenin peşinden koşuyorsunuz. Benim ne olduğumu, kim olduğumu, ne hissetiğimi, nasıl yaşamam gerektiğini ben bilebilirim ve bunu da ifade etme özgürlüğümü kullanıyorum. Siz transseksüel misiniz de benim düşünceleirme karşı çıkıyorsunuz ayrıca? Gerçekten transseksüel olamayanlar falan da ahkam kesiyor bu konuda. Bir kere transseksüel olmayanlar falan transseksüellik hakkında atıp tutmasınlar. Bİ' GİDER MİSİNİZ SİZ! ÇÜNKÜ BENİ BENDEN DAHA İYİ BİLEMEZSİNİZ. Bakınız, şöyle anlatayım... Transeksüelliği de, diğer transseksüelleri de benim üzerimden, anlatacaklarım üzerinden tahayyül edebilirsiniz... Ben çocukluğumda kızsaldım. Yani bebeklerle oynuyordum, cicili-bicili kadınsı şeyleri giymeyi seviyordum, saçlarımı kzı gibi uzatmayı falan.. Yani toplumsal cinsiyet rollerinden kadın rolünü benimsiyodum diyebilirim. Evcilik oynarken falan kadın rolünü tercih ediyordum. Davranışlarım da zaten yumuşaktı. Çünkü bedensel olarak çok güçlü değildim, narindim. O yaşlarda cinsel kimlik olarak kimlik olarak adımı koyma ihtiyacı hissetmiyordum. Çünkü yaşım küçük olduğu için ne kendimi tanımlama bilincindeydim, ne de birileri bana "sen kimsin, bu çocuk da niye kız gibi?" falan demiyordu. Kız Halil diyenler vardı tabi... Ortaokul çağında falan kızlarla oynamak daha rahatıma geliyordu, artık erkeklerden hoşlandığım konusunda hiç tereddütüm kalmamıştı, eşcinsel olarak kendimi tanımlıyordum, çünkü erkek bedenindeydim ve erkek bedeninden hoşlanıyordum fiziksel ve duygusal anlamda ama feminen değildim. Çünkü erkeklerden hoşlandığım, bu konuda kendimle barışık olduğum (belki de en-en-en önemli nokta kendinle barışık olmak) ve kendimi heteroseksüel olarak görmediğim için kendimi bir kalıba sokma ihtiyacı hissetmiyordum. İnsan ne hissettiğini, neyi istediğini bilince, ne kendini "ben kadın mıyım erkek miyim?" diye sorgulama ihtiyacı hissediyor, ne de gerçekten erkek veya kadın gibi hissediyor. Bildiğim bir şey var yalnız... Toplumsal cinsiyetin farklılıklar üzerinde çok büyük baskı oluşturduğu. Çünkü heteroseksist bir dünyada heteroseksüeller toplumsal cinsiyete çok kolay adapte olabiliyorlar ama eşcinseller olamayabiliyorlar ayrımcılıktan dolayı. İşte bu nokta çok önemli. Ben bu noktada toplumsal cinsiyet rol modelleirni reddedebildim. Çünkü eşcinselliğimin bilincine varmıştım ve kendimle barışmıştım, farklılığımı seviyordum. Haa, zorluk çekmedim mi? Çok çektim. Erkek biyolojisinde olmama rağmen eşcinsel olduğum için heteroseksüel erkek ortamına karışamıyordum. İçime kapanıktım. Hala da utangaç bir yapıya sahibimdir kendime tam anlamıyla özgür yaşayabilecğim bir dünya bulamadığım için. Kızlarla daha iyi anlaşıyordum, kadınsal ortamlarda daha rahattım ama burası da benim kendimi, kendime uygun iafde edebildiğim yer olabilir miydi acaba? Hayır. Çünkü kadınların kendilerine yarattığı ortamda da heteroseksizm vardı. Feminist bir oratm beni tatmin eder miydi..? Ama insan tecrübelendikçe özgüveni artıyor ve kendine dayatılan formüller üzerinden kendini ifade etmek istemiyor artık ve gerçek özgürlüğün hiçbir şeye uymadam içinden geldiği gibi özgürce yaşamak olduğunu anlıyor. Şimdi ben erkeklik ve kadınlık konusunda, yani cinsiyet kimliği konusunda, yani kendimi hangi cinsiyette hissettiğim konusunda ne desem boş. Belki kadınımdır, belki erkek tarafım da vardır... Ama bu sorunun cevabını ben ancak "erkeklik nedir, kadınlık nedir? sorusuyla cevaplayabiliyorum. Erkeklik ve kadınlık benim için şu aşamada toplumsal cinisyete dair bir şeydir. Erkeklik ve kadınlık, yani cinsiyet kimliği diye bir şeye inanmak istemiyorum. Biyolojik olarak cinsiyet, yani erkeklik ve kadınlık var ama cinsiyet kimliği denilen şey toplumsal cinsiyet ile biyolojik cinisyetin örtüştürülmesinden başka bir şey değil. Cinsiyet kimliğine dair bütün şeyler bana, biyolojik ve toplumsal cinsiyete dair geliyor. Çıkart onları, geriye ne kalır; cinsiyet kimliği diye bir şey olur mu? Ben bunlar üzerinden tanımlamak istemiyorum kendimi ve bunlar üzerinden bir yaşam beni sıkıştırıyor, özgürlüğüme ters geliyor. Bilmem anlatabiliyor muyum? Ben birini severken erkek veya kadın olarak sevmek istemiyorum. Erkek bedenini ne ve kim olarak sevdiğimin ne önemi var? Faaliyetlerimi de erkek veya kadın olarak yapmak istemiyorum; insan olarak yapmak istiyorum, ben olarak yapmak istiyorum, Halil'in kişiliğiyle yapmak istiyorum. Kız gibi de olmak istemiyorum, erkek gibi de. Çünkü ben her ikisi gibiyim de veya hiçbirisi gibiyim de. Günlük yaşamımda kadın mıyım, erkek miyim diye hiç aklıma gelmiyor benim. Ay ben kadınım, saçımı şöyle bir geriye savurayım veya ben erkeğim kalçamı sallamadan yürüyeyim saçmalığıyla uğraşmak afedersiniz ama bana çok aptalca geliyor. Herhangi bir cinsiyet kimliğine ait olmadan yaşamak bana sınırsız özgürlük sunuyor. Her şeyi yapabiliyorum, yaptığım hiçbir şey bana ağır gelmiyor bu sayede.Yaa suç mu benim cinsiyet kimliğine karşı çıkışımı ifade etmemek? Nefret suçu falan diyor bazıları; peki ya sizinki ne oluyor hakaret ifadeleriyle bana karşı çıkarak? Kestiren kestirsin, biçtiren biçtirsin, bundan nemalananlar nemalansın, başa gelenler de çekilsin bunlardan bana ne ama benden de size ne? Siz kendi işinize, kendi önünüze baksanız YA! Benim kendimi de, düşüncelerimi de istediğim şekilde ifade ederim... Benimki de bir transseksüelliktir, sizinki de bedeniyle barışamış bir eşcinselliktir; oldu mu?!!!

Bu yazıyı niye yazdım..? Bazıları yazılarımın Kaos GL'den kaldırılmasını istemiş. Ben Kaos GL'ye yazı göndermiyorum, Kaos GL yetkilileri de yayınladıklarını hiç tereddütsüz kaldırabilir eğer şom ağızlıların ağızlarına tıkaç olacaksa..! Çünkü ben varım, bu dünyada yaşıyorum ve düşüncelerimi bağımsız olarak ifade edebileceğim mecrayı da yaratacak bir yetiye sahibim. İnternet çağında herkese sesini duyurabileceğin bir iletişim noktası oluşturabilmek çok mu zor? Benim hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyaç duymadan da varolabileceğimi insanlar ne zaman anlayacaklar acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder