26 Mayıs 2017 Cuma

Hayatım boyunca çok zengin yaşadım!


Çünkü zenginlik anlayışı göreceli bir kavramdır. Laf olsun diye söylemiyorum; eğer ben parasal anlamda zengin olmak isteseydim, aklımı ve hırsımı birleştirip dünyanın en zengin insanlarından biri bile olabilirdim. Zor değil gerçekten... Çalışıyorsun, çalışıyorsun, vicdansız oluyorsun, herkesin hakkını yiyiyorsun, çevreyi-doğayı yok sayıp yok ediyorsun, sömürüyorsun kısaca her şeyi ve herkesi, al sana zengin olmanın formülü... Peki yaşamak mı bu? Sonra ölüp gidiyorsun kabarık bir mevduat hesabına, gayri menkullere, fabrikalara, vesairelere rağmen. Arkandan da büyük işadamı falan da derler artık ama duyamazsın artık.

Ne kadar yaşatmıştır maddi zenginlik bu şekilde zengin sayılan insanları..? Bir insanın-canlının günlük alacağı kalori bellidir, dünyayı gezsen de güneş her yerde aynı güneş... Kültürel farklılık, tarihi zenginlik falan mı dediniz? Görgüsüz dünyada daha kahvaltımızı fotoğraflayıp sosyal medyada böbürlenirken siz hangi külütürel veya tarihi seyahatten bahsediyorsunuz kuzum?

Gelelim bana, benim zenginlik anlayışıma, hayatım boyunca yaşadığım zenginliklere... Ben heteroseksizme, cinisyetçi dünyaya, ayrımcı dünyaya, imkansızlıklara rağmen hep içimden geldiği gibi yaşamayı bilmişimdir. Aslında belki de zenginlik bünyeni zorlamadan yaşamaktır. Ben kapasitemin kaldıramayacağından fazla bir şey istemedimki hayatım boyunca zaten. Giyim-kuşam olsun, yeme-içme olsun hep minimum yaşamışımdır yapıma böyle uygun olduğu için. Düşünsenize, insana uyumak için 2 metrekare yeterken 1000 odayı ne yapayım ben? Doğayı tüketmek değil midir bu? 1000 odalı bir evimin olacağına hayvan barınaklar yaparım sokak hayvanları için. Bisikletle ve toplu taşıma araçlarıyla her yere gidebilmek varken, kişisel araç gösterişten ve hava atmaktan başka nedir?

Zeninlik, zengin yaşamak bunun neresinde? diyebilirsiniz... Bilmem, bana göre zengin bir yaşam işte. Köydeyken televizyon izleyebilmek, dergi-gazete okuyabilmek benim için çok büyük zenginlikti. Şehire gelip lise okuyabilmek, üniversiteler okuyabilmek, kitaplar okuyabilmek... Ve sonrası, yani arşiv (dergileri ve kitapları + müzik albmlerini biriktirme...) dönemimden sonra internet çağı... Tanrım..! Bu zenginliği, öncesinde hayal bile edemezdim... Dünyanın bütün müziklerini dinleyebiliyorum, bilmediğim bütün bilgilere ulaşabiliyorum internet sayesinde. Hayatı öğrenmek hiç bu kadar kolay ve de masrafsız olmamıştı. Ama kullanabiliyor muyuz genel anlamda? HAYIR. Sosyal medyadan devam ettiriyoruz ahlakçılığa paralel bir şekilde kendi kendimize baskıladığımız, kısıtladığımız belden aşağı hayat hikayemize... Çünkü hayatı hala o seviyeden ibaret sayıyoruz.

Aslında zenginli çok kısa bir şekilde tanımlayabiliriz bile ama bana göre... Öğrenme kapasitemizi kullanabilmek ve bilgi paylaşabilmektir gerçek zenginlik. Bunu da sanatla, sporla, vesaire ile daha da renklendirebiliriz....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder