26 Mayıs 2017 Cuma

Cinsel kimlik anlamında devrimci Türk sanatçıları


Dün bir fotoğraf paylaştım "hangisi daha devrimci?" diye bazı LGBTİ formatındaki sanatçıları kolajlayarak.


Ben bu anlamda sanırım ilk Zeki Müren'i tanıdım ama eşcinselliğinin üzerinde düşünemeyecek yaştaydım o dönem. Bir yoğurt kabına sarılmış gazetede görmüştüm ilk onu. Daha sonra daha gay kelimesinin ne olduğunun bilinmediği dönemde, yani 70'lerde, "ben gay'im" demişti bir Hey dergisi röportajında. Sonraki dönemlerde okuduğum onunla ilgili bir yazıda da, verdiği bir röportajda, "Eşcinsel olduğumu söylememe gerek var mı?" demiş. Hani Zeki Müren'i eleştiririz ya "Gizli yaşadı" diye... Ayol gizli hali mi kalmış Zeki Müren'in; Direkt "Ben eşcinselim" diyenden bile daha eşcinsel bir görüntü arzetmemiş mi? Bazıları diyor ki, "Zeki Müren gay değil, trans...". Onu sen halt etmişsin. Cinsel yönelim olarak heteroseksüellik dışında eşcinsellik vardır ama sen eşcinsel ve trans diye ayırım yaparsan o senin cahilliğin olabilir ancak! Bedensel olarak hemcinsinden hoşlanan herkes eşcinseldir. Homofobiksen, kendini trans olarak tanımlayabilirsin! Evet Zeki Müren ilk olması açısından çok, hatta en devrimcidir. Zekü Müren olmasaydı, belki Bülent Ersoy diye bir kimlik olmazdı.


Barış Manço'nun ne işi var bu listede diyenler var... "Barış manço eşcinsel miydi?" diye soruyorlar. İstediğimiz zaten insanın cinsel yönelimine karışılmaması değil mi? Barış Manço eşcinsel listesinde gösteriliversin, ne olacak yani? Eşcinsellik kötü bir şey mi de Barış Manço eşcinsel olmasın? Eşcinsellik hakaret olsa, ben kendime eşcinsel der miyim ayol? Hayatın gerçekleriyle ithaf edilmek niye kötü bir şey olsun ki? Gelelim Barış Manço'nu bu listede olma sebebine... Giyim-kuşam, saç-sakal ve aksesuar olarak Barış Manço'nun Zeki Müren'den eksik kalır bir tarafı yoktur. Hatta ben Zeki Müren'den önce toplumsal cinsiyeti ters yüz eden Barış Manço'nun görselliğiyle tanışmış ve onu idealize etmiştim parmaklarımın hepsini yüzüklerle donatarak çocukluğumda. Aynalı kemerler, şarkı söylerkenki tiyatral mimikleri, uzun saçları...


Ve Bülent Ersoy... Üzerinde hiç durmadığım bir figürdü... Çünkü eşcinselliği transseksüellikle baltalayamazdım. Eşcinsellik bir farklılıktır ve toplumsal cinsiyete evriltilerek asimile olmasına izin verilmemelidir. 80 ihtilalinde yasaklandığını falan sonradan öğrendim. Ama sistemin baskısına karşı inandığı doğrulardan ödün vermemesi onu çok devrimcileştirmiştir. Ama cinsiyetçi bir dünyada doğandan ödün vermek bir devrimcilik midir, yoksa toplumsal cinsiyete dahil olma kolaycılığı mıdır tartışılır bir konu...


Ve Huysuz Virjin... Çocukluğumda gazetelerin (izmir)Fuar gazino ilanlarında resimlerini gördüğüm, Hey dergisinde bir röportajında aslen erkek, yani Seyfi Dursunoğlu olduğunu öğrendiğim ama özel TV'ler çıkınca toplumun ahlak anlayışına rağmen/karşı çok cesurca bir dışa vurum yaptığı için takdir ettiğim bir figür. Aslında o da eşcinselliğin trans halinin bir ifadesi. Çünkü heteroseksist bir toplumda erkek erkeğe yaşamak o kadar kolay değil ve kadınsı erkek yaşamak sanırım daha mülayim oluyor ve heteroseksizmi çok tehdit etmiyor. Hiçbir zaman eşcinseliğini itiraf etmedi yanlış hatırlamıyorsam; "hep özel hayat" diye geçiştirdi ve özel hayatın özelde kalmasını bir erdem olarak ifade etti. Oysa hepimiz neyin ne olduğunu biliyorduk ama Huysuz Virjin bunu-gerçekleri topluma saygı gereği hiç itiraf etmedi ama şovuyla bunu çok büyük anlattı; bu anlatım da ne kadar doğrudur, ne kadar yanlıştır tartışılır ama bir şekilde kendini ifade edebilmek de cesurcadır...


Ve günümüz... Tarkan... Onun için Hülya Avşar, "Senden kadın kokusu alıyorum." demişti. Tarkan da Mehmet Ali Birand'a bir röportajında, "Eşcinselsem de kime ne?" demişti. Heteroseksüel evlilik yaptı... Tarkan kendi gerçekleriyle hiçbir zaman barışamadı bence. Bunu sadece içinde yaşadığımız topluma yıkmak da kolaycılık olur. Ama Tarkan bu toplumda heteroseksüel değil, soru işaretleri-dile getirilemeyen bir kimlik olarak yer etmiştir.


Cem Adrian modern eşcinselliğe doğru alınan yolun önemli kilometre taşlarından biridir. Kendi kendini öpüştürdüğü bir albüm kapağının resmini kasdederek "O poz yaşam tarzıma uygun. Ne balık etli, ne de zayıf kadınları, hiçbirini tercih etmiyorum." diyerek bir anlamda eşcinselliğini söylemiştir daha sonra bir TV programında "Albüm kapağım eşcinselliği anlatmıyor." dese de. Günümüz eşcinselleri eşcinselliklerini inkar etmiyorlar, dolambaçlı yollardan ifade ediyorlar da ama bir şeyleri de açık ve net söylemiyorlar; söyleyemiyolardır da büyük ihtimal. Çünkü sonuçta hayatlarını idame ettirecekler ve açık eşcinsellere kapılar kapalı ne yazık ki hali hazırda. Mesela Cem Adrian'ın klipleri, eşcinselliğin propagandasını falan yapmasa da TV'lerde dönmüyor. Daha fantastik eşcinsel şarkıcılarımız sırf cinsel kimlikleri yüzünden TV'lerden uzaklaştıırlmışlardır Aydın, Fatih Ürek gibi... Hatta Huysuz Virjin'e bile kadın kılığında TV programı yasaklanmıştır. O da "Huysuz" olarak çıkmıyorsam, Seyfi olarak da çıkmıyorum diyerek bir program haricinde TV'lerden uzaklaşmıştır.


Gelelim Mabel Matiz'e... Cem Adrian'ın devamı olsa gerek. Bir hayranının homofobik hakaretine "Top! tüfek! ibne! dönme! ve benzeri hitap şekilleriyle insanları, beni, yaralayamazsınız; Bu kelimeler benim için herhangi bir hakaret / aşağılama / alay / ötekileştirme hissi asla asla asla içermiyor, içeremez." diyerek ve eşcinselliğinin arkasında sapasağlam durarak belki de ilk defa tanınmış bir kişi tarafından homofobiye karşı açık ve net bir cevap verilmiştir. Mabel Matiz şunu da göstermektedir. Bir insan sevilecekse açık eşcinsel olarak da sevilebilir; kimliğini o kadar da gizlemesine gerek yok. Belki de olması gereken bu iki yüzlü dünyada. Bir insanı sevmenin veya ondan nefret etmenin belirleyicisi eşcinsellik olamaz. Eşcinseller olarak açık kimkliğimizle varolarak, eşcinsellerin sadece cinsel yönelimden ibaret olmadığını göstermeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder