13 Ağustos 2016 Cumartesi

İran'da eşcinsellik ve İranlı eşcinsellerin Denizli'den Kanada'ya yol alan hikayeleri


Bu haftaki LGBTİ sohbetimiz daha kalabalık olabilirdi; işi çıkanlar oldu, unutanlar oldu... Unutan arkadaşımızın "Ben sabah kahvaltısında ne yediğimi hatırlamıyorum" demesi adaptasyon açısından falan kültürler arası etkileşimin güzel bir örneğiydi.

Sohbet buluşmalarımız LGBTİ toplantılarımızın tecrübesel olgunluğuna paralel daha dingin ve huzurlu ilerliyor, her şey daha ölçülü ve kontrollü, saygı çerçevesi içinde gerçekleşiyor. Oluşumumuz ve buluşmalarımız her hafta daha bir rayına giriyor, kimliğini daha bir oturtuyor.

Bu hafta İranlı bir LGBTİ arkadaşımızı ağırladık ve hayat hikayesini, İran'daki gay yaşamını yaşadıkları ölçüsünde anlattı. İran'daki ilişkiler belki de baskıcı yönetimin de etkisiyle daha geleneksel yaşama uygun yaşanıyormuş; mesela tek eşli ve uzun süreli, hatta ölünceye kadar... Bu arkadaşımızın da partneri hayattan ayrılıncaya kadar çok uzun soluklu bir ilişkisi olmuş ve onu kaybettikten sonra 5 yıl boyunca hayata küsmenin etkisiyle sağlık problemleri yaşamış. İkinci beraberliği, o konuya değinmek bile istemiyorum hayatını mahvetmiş ve baskılar onu Türkiye'ye kadar getirmiş işte.

İran'da baskıların günümüzdeki kadar olmadığı 80'lerde, eşcinsellerin takıldığı parkar falan varmış ama her geçen sene özgürlükleri ellerinden alınmış. Parklardan polisler tarafından toplanıp karakollara götürülmeler başlamış ve tüm geylerin fotoğraflı kayıtları oluşturulmaya başlanmış. Tabiki de devletin şiddetine maruz kalıyorlarmış.

Daha önceki buluşmalarımızda İranlı LGBTİ'lerin dediği gibi devletin baskısı, ailelerin ve toplumun baskısından kıyaslanamayacak derecede fazlaymış. Aynı bizdeki gibi LGBTİ çocuklarını reddeden aileler olduğu gibi, gerçekleri bilip de bilmezlikten gelme durumları söz konusuymuş.

Bu arada bu arkadaşımız eğitimli bir müzisyen ve şarkıcı. Belki de burada İranlı ve Türk arkadaşlarımızın kültürler arası senteziyle zengin bir müzik ortamı oluşturabiliriz diye düşündüm. Ama arkadaşımızın piyanoya ihtiyacı var, pratiğe ihtiyacı var ve müzikten uzun süre ayrı kalmak onu tekrar müziğe dönme konusunda biraz karamsarlığa itiyor. Oysa ona da dediğim gibi hayat sadece hedef değildir ki; hedefe giden yolda keyif alabilmek, belki de limanda beklenilen süreci hayatın değerli bir zaman dilimine dönüştürebilmektir. Onun için yeteneklerimizi, hobilerimizi gittiğimiz her yerde gerçekleştirmek için çaba sarf etmeliyiz.

Mülteci konumundaki İranlı LGBTİ'lerin Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleştirilen Ankara görüşmeleri Türkiye'ye geldikten ortalama 1 yıl sonra falan gerçekleştiriliyormuş ve görüşme biraz travmatik olabiliyormuş. Çünkü gey yaşamlarına dair her şey didikleniyor ve bir sorgulama gibi ağır olabiliyormuş. Bu arkadaşımızın görüşmesi 3-5 saat görüşmecinin ayrıntılı sorgulama sonucu ağlama krizine dönüşecek boyutta yaralayıcı olmuş mesela. Yani gay olduğundan emin olmak istiyorlarmış. Görüntü, hal ve tavırlar LGBTİ'lerin kimliklerine inanılması konusunda etkili olup ilticalarının kabulünde kolaylık sağlayabiliyormuş.

Sohbetlerimiz tabii sadece LGBTİ konusunda olmuyor... Daha hoş sohbetlere diyelim... İki yıllık süreçte geldiğimiz noktaya emeği geçen herekese teşekkür ederim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder