27 Haziran 2016 Pazartesi

Onur Yürüyüşü'nü engellemek LGBTİ'leri daha da güçlendirecektir


İstanbul'da yapılan Türkiye'nin en büyük Onur Yürüyüşü bu yıl Valilik izin vermediği için gerçekleştirilemedi. Hatta Basın açıklamasına bile izin verilmedi. LGBTİ'ler de İstiklal caddesinde yürüyüş yapmak yerine, İstanbul'un değişik yerlerinde biraraya gelerek renkli görüntüler oluşturdu ve basın açıklamalarını yaptılar ama polis, toplu olarak biraraya gelinmese de gene de küçük gruplara da müdahalasini yaptı, zor kullandı, hatta tutukladı LGBTİ'leri.

Valiliğin gerekeçsi...
“Ülkemiz ve bölgemizde meydana gelen terör saldırıları ve toplumda oluşan hassasiyet dikkate alındığında provokatif eylem ve olayların meydana gelebileceği, etkinliğe katılacaklar da dahil halkın huzur, güvenlik ve esenliği ile kamu düzeninin bozulmasına sebebiyet verebileceği değerlendirilerek, 5442 sayılı Kanun kapsamında talep uygun görülmemiştir.”

Terör saldırılarıyla Onur Yürüyüşü'nün alakasını çözemedim. Gerçekten Onur Yürüyüşü esnasında provakatif eylemler olabilir mi? Kim, hangi konuda provokasyon yapacak? Lgbti'ler mi, yoksa Onur Yürüyüşü'nü birilerinin kendi parovokasyonlarına alet edeceği mi düşünülüyor? Peki onca etkinliğin gerçekleşmesine izin verilirken, neden Onur Yürüyüşü'ne izin verilmiyor sorusu, insana şu anki iktidarın homofobik olduğu cevabını akla getiriyor. İktidarın kendi tabanı da homofobik ya... Onları memnun etmeye çalışıyor düpedüz; yanılıyor muyum? Çünkü devletin LGBTİ'leri tehdit eden dinci ve milliyetçi grupları susturmak ve engellemek yerine, LGBTİ'lerin varoluş mücadelesine dur demek işine geliyor. Kimse bunu inkar etmesin. Aynı şeyi Denizli'de yaşamadık mı? LGBTİ'leri tehdit edenleri uzaklaştırmak yerine, bizim kısa mesafeli yürüyüşümüzü engellemişti polis. Eşitlik ve insanca yaşama mücadelesi veren LGBTİ'leri korumak yerine, onları ölümle tehdit edenlerin yürüyüşü engelleme taleplerinin yerine getirilmesi hangi akıl ve mantığa sığar? Bu kişiler varolan bir gerçeğe karşı çıkıyorlar. Oradan uzaklaştırılması gereken, ceza verilmesi gerekenler homofobikler değil mi? Provokatörler kim oluyor burada? Devletin valisi ve polisi kimi korumalı, kimi susturmalı; burada yanlış bir tutum ve uygulama yok mu? Yani devlet hak mücadelesi verenleri değil, gerçek provokatörleri engellemeli? LGBTİ'leri tehdit edenler hakkında ne işlem yapılacak merak ediyorum; KOSKOCA BİR HİÇ..! Çünkü homofobik devletin homofobik borusunu öttürüyorlar (Devletin LGBTİ'leri tanımaması düpedüz homofobidir). Eşcinselleri cinsel yönelimlerinden, transseksüelleri cinsiyet kimliğinden dolayı ölümle tehdit etmek diye bir şey olabilir mi GERÇEK demokrasilerde? Pardon Türkiye'de muhafazakar demokrasi vardı değil mi; UNUTMUŞUM!!! Kısaca devlet LGBTİ'lerin eşitlik ve hak mücadelesi için eylem yapmasını engelleyerek yasalara uymuyor, yasaları ihlal ediyor. Çünkü LGBTİ'ler şu anda ne yazılı, ne de sözlü olarak eşit haklara sahiptirler, tanınmamaktadırlar bile yasal anlamda. Oysa insanlar her ne olursa olsun, eşit haklara sahiptir..! Eşcinsel oldukları için gösteri hakları engellenemez... Hani "her ne olursan gel" diyordunuz, ne oldu?

Peki yürüyüş engellenerek ne geçti ele..? Kim kazandı, kim kayebetti? LGBTİ'ler geri adım mı attılar, korktular da hak taleplerinden vaz mı geçecekler artık? Devlet kaybetti ayrımcılık yaptığı için. Ayrımcılık yapmış olmadı mı devlet? Eşcinseller vardır ve eşit değillerdir, özgür değillerdir. Bunun aksini kim söyleyebilir? Varolan bir şeye karşı çıkmak kadar manasız bir şey olabilir mi? Polislerin davranışlarına falan bakıyorum da, sanki LGBTİ'ler kötü bir şey yapacakmış gibi davranıyorlar, sert kullanıyorlar... Zaten LGBTİ'ler kötü bir davranışta bulunacak olsalardı, polislere karşıt tepki gösterirlerdi. Siz hiç polislere karşılık veren LGBTİ gördünüz mü? Devlet bunu bilmiyor mu da provokasyon gibi bahanesel şeyler yaratıyor? Polisin biri diyor ki, "Amerika'dan gelip burayı karıştıramazsın". Bunu söyleyen kişi gerçekten LGBTİ'lerin Türkiye'yi karıştıracağına inanıyor mu? Türkiye'de 20 milyon LGBTİ sokağa dökülse, Türkiye gene karışmaz; aksine ortalık daha güzel olur. Tabii bu ülkede huzur ve özgürlük istenmiyor. İnsanlar baskı altında yaşasın, bahanelerle susturulmaya çalışılsın, eşitlik ve özgürlükten uzak kapalı bir toplum olalım... Gerçekten devletin eşitlik ve özgürlüğe karşı çıktığının farkında değil mi kimse LGBTİ'lerin hakları gasp edilerek, hak taleplerini dile getirmek istedikleri yürüyüşleri engellenerek? Sanki LGBTİ'ler olmayacak bu baskıcı zihniyet olunca. Bakınız, LGBTİ'ler kendileriyle barışık oldukları sürece, varoluşlarının önünde hiçbir engel olamaz. Homofobi ne yapabilir ki varolan bir gerçeğe; sadece nefretini kusar, o kadar. Kim kazanır, kim kaybeder; GERÇEKLER kazanır sadece, diğerleri kaymetmeye mahkumdur...

Yürüyüşe engel olan en büyük bahane olan toplumun hassasiyetine gelirsek... Nedir toplumun hassasiyeti; HOMOFOBİ'den başka hiçbir şey değil. Gelenekler, Ramazan gibi manevi değerler, Müslüman hatta milliyetçi bir Türkiye oluşumuz... Aslında böyle düşünenlere cevap vermek bile anlamsız. Çünkü tek bir kişinin dahi eşit ve özgür olma hakkı, her şeyin üstündedir. Bir eşcinsele, "burası Müslüman bir Türkiye, senin varoluş taleplerin dine ve değerlerimize aykırı düşüyor" denilemez. Bir insanın yapısal özellikleri, kendisini gerçekleştirmek adına her şeyden üstündür. Bir eşcinselin cinsel yönelimine uygun yaşama talebi insan haklarına dahildir ve buna karşı çıkmak için gerekçe sunamazsınız toplumun hassasiyetleri diye. Bir eşcinselin cinsel yönelimine uygun şekilde yaşama hakkı da hassas bir konudur. LGBTİ'lerin de herkes kadar hassasiyetleri var insanca yaşamak, insanca davranılmak, insanca varolma hakkı gibi...Ama bu hassasiyet denilen şey sadece heteroseksüellerin tekelinde olan birşey sanırım ki, yıl 2016 olmuş ve Türkiye'de insanlar cinsel kimlikleri yüzünden hala karakola götürülüyorlar. Ayrıca Ramazan sadece saygı mı beklemektir, karşı tarafa saygı da mı göstermektir? Saygı bekliyorsan, saygı da göstereceksin..! "Onur" etkinlikleri Ramazan'a denk gelmediği sene, heteroseksizmin hassas noktası bakalım ne olacak..? Sanırım her zaman olduğu gibi "Burası Müslüman bir Türkiye" söylemi öne sürülecektir! Orada da sadece heteroseksüellerin yaşama hakkı vardır değil mi?!

Gelelim LGBTİ bireyi olup da devletin homofobik tutumuna karşı sessiz kalarak homofobiyi onaylayan, yeniden üreten, pekiştiren LGBTİ'lere... Bülent Ersoy gibi toplumda bilinen ve bir söz söyleyince sesini duyurabilecek olan ünlü, meşhur LGBTİ'ler neden sessiz kalıyorlar..? Çıkarlarına mı ters düşüyor LGBTİ haklarının yanında durmak acaba? Çıkarlarını korumak için adaletten yana durmayıp, homofobik rüzgarı arkana almak insanlığa sığar mı? Bülent Ersoy'u da çok bilinen bir kişi olduğu için örnek gösteriyorum; şahsi olarak hiçbir takıntım yok Bülent Ersoy'a karşı. Sadece bir LGBTİ'nin, LGBTİ'lerin yanında durmaması konusunda eleştiriyorum. B. Ersoy aynı yollardan geçmiş bir sanatçı. 12 Eylül darbesinde sahneye çıkamamakla günümüzde LGBTİ'lerin hak taleplerinin engellenmesi arasında fark var mı; ben göremiyorum. Saray'a davet edilme mertebesine ulaşılınca, LGBTİ haklarına bakış açısı değişiyor mu acaba kişi kendisi LGBTİ olsa da? Mevkii mi önemlidir, insan hakları mı? Türkiye'de LGBTİ demek sadece Bülent Ersoy demek olmadığına göre, LGBTİ'lerin haklarının talep edilmesi, onların yanında durulması GEREKİR homo/transfobiyi düşündüğümüzde. Ben kabul edemiyorum "Her LGBTİ hak mücadelesi vermek zorunda değil" düşüncesini. Çünkü İNSANLIK HAK VE HAKLININ YANINDA OLMAYI GEREKTİRİR. Bülent Ersoy'un çıkıp da iki kelime etmesini bekliyorum hala LGBTİ hakları konusunda. Yoksa trans varoluşu tarihe eksik geçecektir bu yüzden.

Toplum niye karşı çıkıyor LGBTİ'lerin Onur Yürüyüşü'ne..? Tamam cehalet var ama cehaletin arkasında da devlet zihniyetine paralel olarak, heteroseksist bir yapı ve bu heteroseksist yapıyı koruma düşüncesi var. Artık herkes LGBTİ'lerin, sapıklar dense de sapık olmadıklarının farkındadır sanırım büyük ihtimal diyeceğim ama gerçekten cahil kesim de çok LGBTİ'liğin ne olduğunu bilmeyen, bilmediği için LGBTİ'leri korkusal nefrete dayalı olarak ötekileştiren... Ama şu gerçek de var artık.. LGBTİ'ler yer altında veya kıyıda köşede toplumun dışladığı marjinal ve öteki bir kesim olmaktan çıkıp siyasalleşmeye ve heteroseksist sistemi tehdit etmeye, Batı'daki gibi resmi haklar talep etmeye başladılar. Dolayısıyla LGBTİ'lerin politikleşmesi ve siyasi anlamda talepte bulunması devleti ve ahlakçılıktan öte olayı gerçekçi gözlerle görmeye başlayanları da rahatsız etmeye başladı. Çünkü bir LGBTİ'yi dışlamanın hukuki karşılığıyla uğraşmak istemiyor heteroseksizm veya heteroseksistler; "ahlaksızlar, sapıklar, hastalar" diyip tedavi ettirmeye çalışarak susturmak daha kolaylarına geliyor-du. Ama o devir geçti artık. Baskı arttıkça LGBTİ'lerin tepkisi de pusukmak yerine artacaktır.

N'oldu devlet Onur Yürüyüşü'ne izin vermeyince; LGBTİ'ler evlerine mi kapandı? Aslında örgütlenmenin önemi de burda ortaya çıkıyor. Bir kişiyi susturmak kolay ama bir kesimi susturmak mümükün değil. Günümüzde heteroseksist devletlerin anlayamadığı bir şey var; dijital çağda haksızlık yapmak artık o kadar kolay değil. O yüzden bizim devlet sosyal medyaya çok müdahale ediyor ya... AB'ye girmenin veya Batı'ya entegre olmanın gözardı edilmesinin arkasında da özgürlüğün, muhafazakar poltikaya ters düşmesinden başka bir açıklaması olabilir mi?

Yalnız, bir polisin zihniyeti ve de ifadesine takıldım kaldım ben... LGBTİ'lerin bile dış odaklı olarak ortamı karıştıracağı korkusu mu desek, bahanesi mi desek, cehaleti mi desek... Hani "Amerika'dan gelerek burayı karıştıramazsın" diyor ya... Amerika'dan gelmek.?! Türkiye'de milyonlarca eşcinsel varken, Amerika'dan ithal eşcinsele gerek var mı? Ve ortalığı da karıştıran LGBTİ'ler olmadı; POLİSLER oldu. İzin verilseydi, yürüyüş olaysız bir şekilde gerçekleşecekti. Gerçekten tarihe baktığımızda LGBTİ'ler hiç olay çıkarmış mı iyi analiz etmek gerekiyor. Bu yürüyüşün gerçekleşmemesinin muhafazakar iktidardan başka hiçbir açıklaması yok. Gerekçeler bahanelerden ibaret. Devletin eşitlik ve özgürlüğün, muhafazakarlıktan, baskıdan daha iyi olduğunu öğrenmesi gerekiyor. Çünkü bu şekilde hiçbir şey değişmeyecek, hiçbir yere de varılamaz. Devlet muhafazakar diye, LGBTİ'ler bu saatten sonra haklarından vazgeçmez. Yürüyüş yapılmayınca LGBTİ'ler LGBTİ olarak yaşamaktan, varolmaktan mı vazgeçecekler..? Tarih, masum insanların karga tulumba götürülüşlerini elbete bir yere not edecektir...

Homofobinin arkasında yatan cehalete karşı LGBTİ'liği anlatmak bazen anlamsız gelse de gene de LGBTİ'lerin LGBTİ'liği anlatmaya devam etmesi gerekiyor. Çünkü gerçekten daha eşcinsellik nedir bilinmiyor, eşcinsellik hastalık zannediliyor, cinsiyet ile cinsel yönelimin kimse ayırdında değil, eşcinselliğin özenilerek olduğu zannediliyor, eşcinselliğe sapıklık gözüyle bakılıyor, LGBTİ konusu bilimsellikten uzak din çerçevesinde değerlendiriliyor ve tabular üzerinden karşıtlık yapılıyor... Yani yasal hak taleplerimizin yanında her şeye rağmen umutsuzluğa kapılmadan kendimiz doğru bir şekilde anlatmamız gerekiyor... Onur Yürüyüşü'ne karşıtlığın arkasında da bu bilgisizilik de yatıyor çünkü...

Yalnız ben LGBTİ'lerin kendilerini ifade ederken LGBTİ'ler de dahil ahlakçılık üzerinden homofobi yapmasına tahammül edemiyorum. Gerçekten LGBTİ'ler bile Ramazan diyor, din diyor, Türkiye diyor, Müslüman bir ülke diyor... Diyor da diyor.. Yani kendi kimliklerine inanmıyorlar... Yaa bu insanlar, yani LGBTİ'ler durduk yerde sokağa dökülmüyor... Siz LGBTİ'liğin arka planını biliyor musunuz da konuşuyorsunuz? Biz sevgimizi, aşkımızı gerçekleştiremiyoruz diyoruz, onlar sapıklar, ahlaksızlar diyor. Biz eşitlik ve özgürlük istiyoruz diyoruz, onlar Türkiye'de eşcinsel evlilik olamaz diyor... Yani LGBTİ'lerin insanca taleplerine en uç noktadan karalama kampanyası yapılıyor. Hele şu eşcinselliğe sapıklık diyenler.. Siz önce heteroseksüellerin yaptıklarına bir baksanız ya... LGBTİ onur yürüyüşlerinin toplumun hassas noktalarını kaşıdığını düşünen LGBTİ'ler, siz kendi arka bahçenize bir baksanız ya... Tabi dürüst olmak, şeffaf olmak, görünür olmak ikiyüzlü toplumlarda cesaretsiz olanları rahatsız ediyor. Oysa benim seksimdem, çıplaklığımdan, TERCİHİMDEN(!) kime ne? Tabii bunun cevabı ne olduğunuzla alakalı; Eşitlikçi ve özgürlükçü bir yapıya sahipseniz insanların bireysel yaşamları sizi rahatsız etmez ama heteroseksist ve muhafazakar bir beyine sahipseniz, Tanrı adına elçilik yapmaya bile behis görmezsiniz. Heteroseksüller AHLAKSIZLIK(!) yaparsa, "insan günah işlyelebilir, Tanrı affeder" denir ama eşcinsellik zaten lanetli bir durum(!) olduğu için normal karşılanması söz konusu bile olamaz. Yani ya heteroseksüel olacaksın, ya da ötekisin; başka alternatifi yok; çünkü heteroseksit bir dünyada yaşıyruz ve onların değerleri hakim muhafazakar geleneksel toplumlarda. Japonya da geleneklerini koruyor ama ne muhafazakar ne de homofobik! Geleneksel olmayı bile iyi bir şekilde kullanamıyoruz yani.

Aslında LGBTİ eylemlerinin engellenmesini daha da güçlü olmamız gerektiğini anlayarak, rüzgarı tersine döndürerek arkamıza alabiliriz. Olaylara iyi tarafından bakmaya çalışırsak, umutlarımızın kırılması yerine daha bir umutlanabiliriz istedikten sonra. Onur Yürüyüşü gibi etkinliklerle amacımız konuya dikkat çekmek değil mi; E gene çektik zaten. İkincisi, ne kadar homofobik bir devletimiz olduğunu da gördük; bu da bizi haklarımız konusunda daha da mücadeleci olmamız gerektiğine bir işaret. E bir şey kaybetmemişiz o zaman. Bizden, Denizli'den örnek veririsek... Geçen yılki yürüyüşümüz daha kalabalık olmasına rağmen istediğimiz sesi getirmemişti ama bu yılki engelleme Denizli'de de bir LGBTİ örgütü vardır dedirtti. Engellere rağmen bir şeyler yapmak daha anlamlı olduğu gibi, bizi de güçlendirecek ve engellere göre önlem almamızı ve nasıl hareket etmemizi düşündürtecektir bize.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder