20 Mart 2016 Pazar

Hayat yaşamaktır!


Merhaba...
Bugün 20 Mart 2016...
Elimden geldiğince, hayatımı yapıma uygun içimden geldiği gibi yaşamaya çalışıyorum...
Son 3-4 yıldır hayatımı spor etkilikleriyle hareketlendirmeye çalışıyorum bilgisayar başındaki işlerimi daha verimli hale getirmek ve fiziksel olarak dinç kalabilmek adına.
Bunun dışında da içinde yaşadığım çevrenin, kültürün elverdiği ölçüde de sosylaleşmeye çalışıyorum.
Teknolojinin nimetleriyle de yaşadığım anları fotoğraflamaya çalışıyorum fotoğraf sanatına yabancı bir kültüre rağmen.
Yaşadığım fotoğraflı anlarımı sosyal medyada paylaşıyorum ama içinde yaşadığım ülke tam anlamıyla özgür olmadığı için sosyal medya sık sık kapanabiliyor.
Neden böyle bir blog açtım...
http://liveislifehalil.blogspot.com.tr/
Yaşamayı seviyorum...
Yaşam bize evrenin bir hediyesi boynumuzda gururla taşıyabileceğimiz bir madalyon gibi.
Bazıları benim hayatımı paylaşmamı görgüsüzlük veya kendimi ön plana çıkarma gibi algılayabiliyor ama hiç sorun değil.
Ben bir eşcinsel olarak hayatımı heteroseksist bir dünyada izole bir şekilde yaşamaktansa, olduğum gibi görünerek yaşamak taraftarı olduğum ve herkesin öyle olması gerektiğine inandığım için, yaşadıklarımı paylaşarak bu düşüncemi teyit etmek istiyorum.
Bana açık bir eşcinsel olduğum için çok cesursun diyorlar, biz senin kadar açık olamayız ve kimliğimizin arkasında bu kadar özgüvenli duramayız diyorlar...
Ben de onlara diyorum ki...
Bu, benim cesurluğumla alakalı değil, hayatlarını özgürce yaşayamayanların çekingenliği...
Çünkü insanın hayatını yapısına uygun, içinden geldiği gibi özgürce yaşayabilmesi zor değildir...
Baskı gibi engeller vardır ama bizim içimizdeki baskı da, dışarıdaki baskıyı kafamızın içinde daha da büyütmemize sebep olmaktadır.
Bir yaşayın, ondan sonra bir daha düşünün cesur olup olmama konusunda.
Eğer gerçekten kendimizi ifade edemeyeceğimiz kadar baskıcı bir ortam varsa da, o zaman o baskıyı kıracak ve kendimizi koruyacak seviyede zorlamalıyız sınırları .
Bütün baskılara rağmen nasıl yaşayacağımızı şekillendirecek olan kendimizizdir.
Biz hayata ne verirsek, hayat da bize onur verir.
Doğa özgürdür...
O özgürlüğü kullanıp kullanmamak kendi elimizdedir.
Orada bir özgürlük var ve birilerinin eline geçmiş olabilir...
Ama o özgürlüğü almak varken niye boyun eğelim özgürlüksüz yaşamaya...
Özgür olmayan bir yaşam, yaşam değildir zaten...
E o zaman yaşamamaktansa, özgürlük için mücadele edelim bari...
Özgürlük aslında insanın kafasının içindedir; dışarıdaki engeller özgür yaşamamak için birer bahanedir...
Yok ailem ne der, yok çevrem ne der, yok elalem ne der, yok kültür ne der, yok din ne der, yok gelenekler ne der...
Başka şeylerin senin adına konuşmasına niye izin veriyorsun ki...
Ne derse desinler, bana ne!
Bu hayat benim ve istediğim gibi yaşama hakkım var...
Ben niye başkalarına göre yaşayayım ki...
Ben doğanın bir parçasıyım ve insanlar doğaya göre yaşasınlar...
Aşk, sevmek, nefes almak, gülmek, mutluluk, paylaşım vesaire hepsi layığıyla sadece özgür ortamda gerçekleşir...
Bizim bir tane hayatımız var ve ona göre davranmalıyız; cesurca!
İsteyen istediği şekilde konuşlandırsın hayatını ama biz de yapımıza uygun şekilde yaşama hakkımızı kullanalım...
Gerçekten insan kendi hayatının arkasında özgüvenli bir şekilde durursa, kimse de müdahale etme cesaretini gösteremiyor zaten.
Bakınız ben içimden geldiği gibi yaşıyorum.. Ne oluyor... Yaşamaktan başka bir şey olmuyor işte...
Yaşamasam ne olacaktı; yaşamadığımla kalacaktım.
Siz de on agöre davranın işte; yaşayın.
Çünkü hayat yaşamaktır!

http://liveislifehalil.blogspot.com.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder