26 Ocak 2016 Salı

Devrimsel varoluşlar...


Bazı kimlikler varoluşlarıyla bile devrim niteliğindedir.
Varoluşları sadece varoldukları alanla sınırlı kalmaz;
Toplumsal yerleşik algıyı da tepe taklak ederler.
Hatta varoldukları alanı, gerçek anlamda varolmak istedikleri alana, şeye araç olarak kullanırlar.
Bu belki de yumuşak bir devrim şeklidir.
Çünkü katı toplumlarda, doğal olan bazen geri tepebilir.
Gerçek sanatçılık belki de akıllıca davranmak için duyarlılıkla birlikte en başta yüksek derecede empati gerektiriyor...
Sanatçılık bence toplum bilimcilik, sosyologluk gibi bir şey...
Zaten insanlık anlayışı normalin üstünde olanların politika aracı sanattır...
İçten içe ürkütmeden verirler mesajlarını...
Estetik duygularla ruhunuz okşanırken, mesajlarını farkında olmadan içselleştirirsin sanatçıların...
Bu da sanatın her şeyin üstünde olduğunun bir göstergesidir...
Siyaset de bu kavgasız devrimi yüzünden sansür uygular sanata...
Lafı fazla uzatmayalım...
Ülkemizde devrimsel nitelikteki sanatçılar bence Barış Manço, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Cem Adrian ve Tarkan'dır...
Hem sanat denilen estetizmi incelikle icra edebilmişlerdir, hem de varoluşlarıyla düz toplumsal algının dışında varolmuşlardır...
Barış Manço sadece bir şarkıcı, bir müzisyen midir?
Çocuk aklımla ilk dikkatimi çeken aksesuarları, saçları ve vücut dili olmuştur...
Zeki Müren kadınlığın ve erkekliğin ne olduğunu sorgulatmamış mıdır insanlara?
Daha çok küçüklüğümde yoğurt kabının sarıldığı gazete kağıdında resmini gördüğümde ablama kadın mı erkek mi olduğunu sormuştum...
Herkese erkek bedenindeki kadını ilk Bülent Ersoy ifade etmedi mi? Siz beni bu şekilde kabul etmezseniz, ben de tıbbın nimetlerinden faydalanarak sizin istediğiniz gibi kadın olurum demedi mi?
Tarkan cinsiyetsizliğin bir modeliydi; kız gibi erkek!
Resmen size ne benim cinsiyetimden dedi...
Erkek de olabilirim, kadın da dedi...
Bunun dile getirilmesini bile mantıksız buluyordu. Akışkan kimliğin ilk örneğiydi Tarkan.
Cem Adrian ise eşcinselliğin altını kırmızı kalemle en kalın çizen son sanatçı oldu.
Evet, kadınlardan hoşlanmıyorum dedi..
İçimden geldiği gibi doğal bir şekilde yaşar, ürünümü de ortaya koyarım dedi...
Kendini dayatılan kalıba sokmayı reddetti...
...
Aynı devrimsel varoluşun daha evrensel örneklerini Batı'da Elton John, David Bowie, Michael Jackson, Freddie Mercury, George Michael ve diğerleri olarak görüyoruz...
Hiçbirisi sadece müzikleriyle bahsettirmemişlerdir kendilerinden...
Mesajlarından öte duruşları, görsel ifadeleri bile toplumsallık üstüdür...
Toplum dışılıklarına rağmen toplumlar tarafından ilahlaştırılmışlardır.
Çünkü toplumların yapmak isteyip de yapamaya cesaret edemediklerini yapmışlardır...
Nedir o yapılmak istenip de yapılmayan;
Doğallık ve özgürlük...
Toplumda farklılıklarına rağmen yer bulmalarının sebebi de, işte insanların basrtırmak zorunda kaldıkları özgürlüklerin ve doğal yaşamın birer sembolü olmalarındandır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder